Çevremize bakıyorum, herkeste sıcakların verdiği bir uyuşukluk yada bir bitkinlik, bir halsizlik.
İznik’in içi sanki bomboş. Caddeler boş, dükkanların gireni yok, çıkanı yok, sinek avlıyor. Dükkan sahipleri gölge serin şehre toplanmışlar. Belli ki hallerinden siftahsız günleri yaşıyorlar. Tarlaya gidenler erken gidiyor, erken dönüyor. Sanki yarım gün gibi ama öğleden sonrada çarşı pazar daha da tenha.
Piyasanın bu derece durgun olduğu dönemleri pek hatırlayan yok. En kötü günlerde bile birşeyler olurdu diye konuşuyorlar.
Televizyonlarda hergün şehit haberleri, PKK’nın saldırıları, doğuda savaş var. Yol kesmeler, barikatlar, askere, polise kurulan pusular, şehitler cenazeler; -Analar ağlamasın. Ağlamayıpta ne yapsın. Fidan gibi evladı gitmiş, Şırnak’ta, Silopi’de, Hakkari de, ağlamayıpta ne yapsın.
Nedir bu üzerimize çöken karabulutlar. Ülkenin bir yanı kan revan içinde, diğer yanı deniz, tatil, tef dümbelek, neş’e yi muhabbet. Dolar almış başını gidiyor, dur diyen olacak mı? Bakan bey bile çıldırmış olmalı ki – hergün doları diline dolayanlara veriyor, veriştiriyor, …kefen olsun diyor. Eee daha ne desin ki konuşmayın şu doları, ne olursa olsun. Hem memleket bu halde iken dolar konuşulur mu?
7 Haziran’dan bu yana 3 ay geçti, 4’üncüsü dolacak. Bir hükümet kuramadılar. Olmadı, bari yeniden seçim yapalım diyorlar. O zamanda bir seçim hükümeti kurulacakmış. Nasıl kursam? derdi başladı şimdide.
Hükümeti kim kuracak o da belli değilmiş. İçeriden, dışarıdan bakan atanırmış. Biri ben bu seçim hükümetine girmem diyor, öteki ben varım kaç bakanlık hangi önemli değil yeterli hükümetin içinde olayım diyor. Bu bile bir taktik gibi geldi bana. Nasıl olacak bilmem ama. Seçim hükümeti de olsa, hükümet işte. Emir komuta içinde yani hükümette olacağına göre belki askere ateş etme diye emir verebilir. Zira en çok onlar bu iktidara ortak olma sevdasındalar.
Şimdi seçim havasına gireceğiz. Yine meydanlar insan seli olacak. Yine kürsülerden nutuklar atılacak. Yine birbirlerine atıp tutacaklar. Kavga dövüş, gürültü patırtı derken seçimler olacak. Haydi yine hükümet kurma çalışmaları, haftalar, aylar derken kış gelecek, odun derdi, kömür derdi bu seferde soğuklar olacak bahane. Yine herşey yerinde sayacak. Yalnız biraz daha zamlar artacak.
Seçimden sonra zaten adettendir. Zamlar hemen kuyruğa girerler. Penguenler gibi zam kuyruğu uzayıp gidecek. Para yok, kart borçluları biraz daha çoğalacak.
Olsun. Zaten yapacak başkada çare yok.
Tarım ülkesiyiz, tarım ürünleri ithal ederiz. Ne yapalım ürettiklerimiz yetmiyor açmı kalalım.
Hayvancılık artık yetiştiremiyormuş. Et, süt yetmiyor. Eeee ne yapalım ithal ederiz. Millet, et-süt yesin içsin, açlık çekmesin.
Kurban bayramı geliyor diye okulların bile açılışını erteledik. Eylül başlarında açılan ilk öğretim okulları bu sene Eylül sonlarına yani kurban bayramı sonrası açılacak.
Zaten vakti zamanında Osmanlı maarif nazırı öyle demiş: “Şu mektepler olmasa maarifi ne güzel idare ederim” İşte o kadar, kapatırsın okulları dört-dörtlük idare edilir.
Neyse artık önümüz güz. Yaz sıcakları bitiyor. Güneş başımıza vurmaz. Belki o zaman bir daha deli saçması az olan ciddi şeyler yazarız. Şimdi bu sıcaklarda akıllar bu kadara erdiği için bizde bu kadar yazıyoruz.
Kınamayalım ama, bizi idare edenlerde bu sıcaklardan etkileniyor. Belki onlarında akılları bu kadar çalışıyordur sıcaklarda. Hiç kınamayın, hoş karşılayın yeter. Sonbahara herşey düzelir.
Hoşça kalın.