İSLAM EKONOMİSİ

0

Ekonomi hiç şüphesiz ki bir bilim dalı. Belli kuralları ve ilkeleri olan ve onları dikkate almadan yönetilecek her hangi bir takım pürüzlerle, manilerle karşılaşabilir.Bu bireyden, aileye, derneklerden, şirketlere, küçük topluluklardan devletlere kadar hiç şaşmaz, hep böyledir.

İşin içine para girdimi, bir yandan para politikalarına, bir yandan da maliye politikalarına dikkat ve özen göstermeniz gerekecektir.

Nasıl ki 1929 buhranında Keynesyen bir politika izleyerek dünya bir ölçüde de olsa nefes alabilmişse, bunun gibi çeşitli nedenlerle her hangi bir dalgalanma, resesyon sırasında kimi politikaları dikkate alarak yürümek zorundasınızdır.

Size kur, dalgalı kur, üretim, artık değer, kalkınma nasıl olur, büyüme ve bunun getireceği şeyler, işsizlik, bütçe v.s. gibi şeylerden söz etmek değil niyetim.Bunları bir yana bırakıyorum.

Paranın serüveninden söz açmak gibi bir niyetim yok.

Paradan önce bir takım alışverişler hep değiş tokuş dediğimiz sistemle yapılıyormuş.Bir mal veriyorsun onun karşılığında bir değere sahip bir başka şey alıyorsun.

Bunun bir örneği, hatta ilginç bir örneği günümüze kadar sürüp gelmiştir. Çerçiler.Bunlar ya bir eşekle ya da bir vasıta ile köylere kadar giderler, ne varsa alıp götürürler ve köyün bir yerinde, özellikle de bir meydan da dururlar.”Çerçici geldi, çerçici geldi” diye bağırırlar. Köylü gelir, leğen, şeker, ihtiyacı ne varsa alır, karşılığında ya yumurta ya da başka bir şeyler verir.

İşin içine para girince iş başka boyuta taşınır.Peşin, vade, vade farkı daha ileri giderek Vakıf, banka v.s. gibi şeyler.

Benim burada sözünü etmek istediğim şey başka. Yeni bir kitap yayınlandı.Koehler’in “İslam’ın Erken Döneminde Kapitalizmin Doğuşu” adlı bir kitap.Şenol Kaluç’ta bunu gazetesindeki köşesine “Kapitalizmin İslam Kökleri” diye bir başlıkla taşıdı.

Şimdi İslam Ekonomisi üstüne yazılmış bir çok kitap var.Öte yandan da bir dolu makale.

Beni Sadr’ın üç ciltlik “İslam Ekonomisi” adlı ciddi bir çalışmasını, Türkiye’de Prof. Dr. Zaim’in “İnsan Ve İslam Ekonomisi” adlı kitabını ve bir sıralar bir hayli okunan Mannen’in İslam Ekonomisi kitaplarını, bir dolu makaleyi bir yana bırakıp; ve öte yandan da batıda Adam Smith, Hume, Luce,Hayek gibi düşünürleride dikkate almadan bir kaç noktaya değinmek istiyorum.

Bu sözünü ettiğin düşünürle anlatmak istediğim şeyler kimi yerlerde örtüşüyor.Hayatın doğal akışı yönünde. Yeri gelirse onlara dokuna biliriz.

Önce bir iki anektot.

Yıllar önce Çorum’dayız. Agah Oktay Güner bir düğün salonunda bir konuşma yapıyor. Bende oradayım. Sonuna kadar dinledim. Çok etkili ve çok güzel bir biçimde konuşuyor. Birlikte olduk yani. Onun “İsraf Ekonomisi” diye bir kitabı var. Okuyun, yararlanacağınızdan eminim.

Birde Prof. Dr. Süleyman Ateş’ten bir anı. Süleyman Ateş askerde. Komutanlar dinden falan konuşuyorlarmış.Bir ara, yahu aramızda bir ilahiyatçı var, demişler ve Süleyman Ateş’i çağırmışlar.Peygamber Efendimiz neydi, ne gibi şeyler getirmiştir yollu bir soru sormuşlar. Süleyman Ateş onların beklediği cevabı fark etmiş.Edendim o devirde insanlar çok büyük ölçüde cahildi, onları daha doğru, daha iyi bir yola getirdi gibi bir şeyler söylemiş.

Genelde İslam’dan önceki o döneme cahiliye dönemi denir. Bakalım öyle mi? Bunları özellikle anlatıyorum, dokunacağım şeyleri bunlar üstünden dile getirmeye çalışacağım.

Birde şunu anlatayım. Gökçeada’dayız. Bir söyleşi. Bütün resmi zevat orada. Kaymakam, Belediye Başkanı, Daire Amirleri. Konuşmacılardan biri bendim.Söyleşinin sonunda Belediye Başkanı bir soru sordu. Soru tamı tamına neydi pek net olarak hatırlamıyorum. Aradan yıllar geçti. Ama verdiğim yanıt aklımda. Bizim gençlik yıllarımızda duvarlarda bir afiş vardı. O afişte bir sivri sinek. O yıllarda sıtma pek yaygındı. Ve kullanılan tek ilaç kinin diye bir ilaçtı.Eczanelerde pek fazla bir ilaç yoktu.Kinin, Aspirin ve havanlarda dövülerek yapılan bir takım ilaçlar, sularla karıştırılarak yapılan bir takım şeyler. Şimdi 100 bin türlü ilaç var. Ve her alanda korkunç bir israf var.

Peki çare prodüktive dediğimiz şey, yani verimlilik v.s. v.s.

Şimdi İslam Ekonomisi’nin temel dayanaklarına bir bakalım. Nedir onlar? Kur’an -Kerim’den yola çıkarsak Araf Süresi Ayet 31 “Ey Ademoğulları! Her mescid’e gidişinizde süslü, güzel giysilerinizi alın, yiyin, için , fakat israf etmeyin. Çünkü O israf edenleri sevmez.Bu mealde bir çok ayet vardır.” Şimdi buna birde Hadis’i Şerif’i ekleyelim.Peygamber Efendimiz derki: Akar suyun başında bile olsanız abdest alırken israf etmeyiniz.

Bu hususta daha sağlam bir değerlendirmeyi Prof. Dr. Mustafa Öztürk’ün mealinde bulursunuz.

İkincisi, Mekke döneminde genellikle hac mevsiminde panayırlar kurulurdu. Alış veriş, ticaret çok büyük ölçüde hakimdi. O yıllarda ortaya çıkan anlaşmazlıkları ortadan kaldırmak, görülen haksızlıkları, hukuksuzlukları gidermek içinde Hilfül Fudül diye bir dernek kurulmuştu. Ve Peygamber Efendimizde bu derneğin bir üyesi idi.

Medine’ye göç sırasında da ilk yaptığı işlerden biri de orada bir pazar kurmaktı. Hiç bir biçimde fiyatlara narh koymamış, pazara gelen mallar istem ve sununun kesiştiği yerde fiyat oluşmuştu.

Hz. Ebubekir zamanında faizsiz bankacılık yolu ile iş yapacaklara, ticaret yapacaklara yardım edilmişti. Daha sonraki yıllarda Neccar faizsiz bankayı Mısır’da oluşturacaktır.

İslam ihtiyacın kadarını alıkoymanı ve ihtiyacından fazlasını dağıtmanı önerir. Servetinde belli ellerde olmasını istemez ve böylece sosyal refahı hedefler.

Başka bir şey eklemek de istemiyorum.

Bunun neresi kapitalizm. Bilen varsa gelip bana izah etsin.

Koehler kapitalizmin doğuşunun sanıldığının aksine İtalyan şehirlerinde değil 6. ve 7. yüzyılların Arabistan şehirlerinde ortaya çıktığı tezini işliyor.

Evet o yıllarda burjuvanın pazar arama çabaları var. Özellikle de İtalyan şehirlerinde. Ama bunu Kapitalizm ile ilişkilendirmek ve bir bağ kurmak ancak bir fantezi olabilir. Ünlü sosyolog Weber’e bakarsak ” Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Doğuşu” kitabı bize daha doğru işaretleri gösterecektir sanırım.

Yanlış yönleri göstermek ve insanları doğru olan bilgilerden uzak kılma çabalarının arka planını sezmek çok zor olmasa gerek.

Özellikle cikogo okulu olarak bilinen ekolün ünlü iktisatçılarından biri olan Fredman’ın üzerinde yoğunlaştığı Bombay’da iki açık pazarı göz önünde tutarak geliştirip, zenginleştirdiği tezler belli ölçütlerde de olsa İslam Ekonomisi ile örtüşüyor. Japon düşünür Fukuyama buna bakarak “Tarihin Sonu” dedi. Sanki yeni bulunmuş, yeni keşfedilmiş bir şey gibi. Oysa ki binlerce yıl önce bulunan ve tatbik edilen bir şey bu..

Şu Cahiliye Dönemi denilen şeyi bir gözden geçirelim. Cahiliye Dönemi Mekke’si ve Arap Yarımadasında büyük ve eşsiz bir bilgi birikimi vardı. Ve bu birikim kaynağını ticaret ve çölün eşsiz şartlarından alıyordu. Bölgenin daha ziyade gereklerinden doğmuş kendine özgü bir hukuk düzeni vardı. Bugün bildiğimiz bir çok alt yapı orada kendiliğinden oluşmuştu. Mesela problemlerin ele alınıp çözüldüğü şehir meclisleri vardı.

Bu tecrübeler insan ilişkileri ve ekonominin işlediği ile ilgili Resulullah’ın zihninde çok net ve sağlam fikirler oluşturmuştu.

Ve bir bayram ziyaretinde konu açılmıştı.Arapların dili de çok iyi ve güzel bir şekilde kullandıklarını ve bunda da yapa geldikleri ticaretten çok büyük ölçüde etkisinin olduğu yönünde tahliller yapmıştım.

Bir Arap şiirine bakın ne demek istediğimi daha iyi anlarsınız. Panayırlarda şiir yarışmaları yapılır ve en güzel şiir Kabe’nin duvarına asılırdı.İbn’ul Kavs’in şiirine bir bakın.

Neyse ben burada bırakayım. Zaten işin uzmanı olan ehli kimseler anlatıyor.Birde onlara kulak verin. Bir şeyiniz eksilmez.Zenginleşirsiniz.

Bir çok batılı düşünürün İslam’a, İslam Ekonomisine ilgisi olmuş. Goethe, Rilke, Rodinson, Carolyn, Garaudy ve aklıma gelmeyen daha bir çokları.Hatta kimilerinde müslüman olmuş, Hz. Muhammed’e (s.a.v.) hayranlıklarını gizleyememişler. Goethe’nin Hz. Muhammed için yazdığı şiiri. Tosloy’un büyük arayışı içinde Hz. Muhammed (s.a.v.) hakkında yazdığı kitap da Hadislerini topladığını bir inceleyin yahu.

Kimi kez düşünmediğim oluyor. Niye bir batılı bir düşünür bizim değerlerimizi daha iyi anlayabiliyor ve tanıtabiliyor diye.

Dr. Muhammet İkbal’i en iyi anlayan ve anlatanlardan biri mesela Annemarie Schimmel.

Üzülüyorum, üzgünüm.

Leave A Reply

Your email address will not be published.