SANAL DÜNYA

0

Kavramlar da insanlar ile birlikte değişiyor, hatta yaşlanıyor ve sonunda ölüyor.

50 yıl önce sosyal olan bir kişiyi tanımlarken arkadaş çevresi geniş olan, kültürel aktivitelerde bulunan ve çevresi ile etkileşim içerisinde yer alan kişiyken bugün tamamen değişmiş durumda. Değişmeyen tek şey arkadaş çevresi… Artık sosyal olan kişiyi tamamen internete indirgeyen bir anlayış var. Adı sosyal olan ama aslında asosyalliği bir şekilde niteleyen ‘sosyal medya’ daki toplam arkadaş sayın ve aktif oluşun ile nitelendiriliyorsun.

Bu durumda rakamların önemi artıyor. Yani bundan 50 yıl önce niteliğin ön planda olduğu bir düzenden niceliğin ön plana çıktığı bir zamana geçiyoruz. Sosyal medya da arkadaşın ne kadar fazlaysa, o hesaplar üzerinden ne kadar çok fazla katılımmcıysan o kadar sosyal bir insan oluyorsun, kocaman bir sanal olarak….

Yalnızlaşan ve özellikle yalnızlaştıran biz insanları yönetmek her geçen gün daha da kolay oluyor. Dünya sistemi için en büyük sorun insan değil, bir araya gelen insanlar. Bunun çözümü de bireyselliği ön plana çıkarırken, toplumsal birlikteliği aşağılamak oluyor. Peki biz aracılı iletişime çıktığımız bu sözde sosyal dünyada nasıl da bir takım araçların kontrolüne girdik!

Ulaşılmak istenilen şey çeşitli internet platformları üzerinden sizi daha aktif ederek takip edilmeni kolaylaştırmak

Ne kadar sosyal medya o kadar takibi kolay birey…

Halbuki gerçek hayat böyle mi?

Dışarda takip edilmek zordur, sokak insana kendini tekrar hatırlatır. Gerçek dünya ile karşılaşan insan edilgen durumdan etkin hale gelir…

İşte bundandır sosyal medya kavramı ilk Türkiye’de tartışılmaya başlandığı dönemde bu tartışmaya sosyolog, psikolog ve felsefeciler dahil edilmedi. İsmi sosyal kullanıcısının asosyal olduğu bir düzene birey itildi. Şimdi de izlenmeye devam ediyoruz…

Bence dışarda bizleri bekleyen halen çok güzel bir hayat var.

Leave A Reply

Your email address will not be published.