ELÇİN TATAR: GENÇ BİR SESİN YÜKSELİŞ HİKÂYESİ

0

Müzik dünyasında yeni yetenekleri keşfetmek, onların hikâyelerini sizlerle buluşturmak İznik Gazetesi ekibinin en keyifli görevlerinden biri. Bu kez sayfalarımızda, sahneye çıktığı ilk andan itibaren sesi ve yorumuyla dikkatleri üzerine çeken genç ve enerjik sanatçı Elçin Tatar’ı ağırlıyoruz.

Elçin ile sadece şarkılarının arkasındaki duyguları değil, müzik yolculuğunun başından itibaren yaşadığı deneyimleri, karşılaştığı zorlukları ve gelecek hedeflerini de konuşacağız. Kendine özgü tarzıyla adından söz ettiren bu genç yetenekle gerçekleştireceğimiz röportaj, müzikseverler için hem samimi hem de ilham verici bir sohbet niteliğinde.
Hazırsanız, Elçin Tatar’ın dünyasına ve müzik yolculuğuna doğru keyifli bir yolculuğa çıkıyoruz…

Müzik kariyerine başlamaya karar verdiğin ilk anı hatırlıyor musun? O karar tamamen kendi isteğin miydi yoksa çevrendeki baskılar da etkili oldu mu?
Aslına bakarsanız müzik kariyerimin başlangıcı çocukluk yıllarıma dayanıyor. Çünkü müziğin benim içimde vazgeçilmez bir aşka dönüştüğü yıllar o yıllardı.
Beste ve söz yazmaya ise konservatuvar zamanlarımda başladım. Yaşadığım bazı kişisel zorluklar ve hayatın getirdiği yorgunluk beni müziğin duygusunda bir yola çıkardı. Duyguların önüne geçilemediğini ben dahil ailem ve çevremdekiler de görünce, tam tersine bu yolda yürümemde yanımda durup bana tüm kalpleriyle destek oldular.
Daha ilk adımında “ya başarısız olursam?” diye düşündün mü, yoksa baştan beri kendine güvenin tam mıydı?
İnanın, ilk şarkımı çıkardığımda “başarısızlık” kelimesini hem kalbimden hem dilimden çıkardım. Çünkü eğer başlangıçta umutsuzluğa kapılırsam, bundan sonra atacağım her adımda karşıma çıkacak herhangi bir zorlukla nasıl baş edeceğimi düşünürdüm ve kendime olan inancımı kaybederdim. Ağzımızdan çıkan her kelime dua hükmüne geçer. Ben bu yola çıkarken önce Allah’ın bana yazdığı kadere, sonra da kendime inandım.
Müzik dünyasında genç bir kadın sanatçı olarak karşılaştığın en sert eleştiri neydi ve bu seni durdurdu mu yoksa daha mı hırslandırdı?
Sert eleştiri çok şükür almadım. Ama o kadar üzücü ve beni inciten durumlarla karşılaştım ki…
Yine de durmadım, vazgeçmedim. Çünkü ben emek veriyorum, gayret gösteriyorum. Elbet bir gün beni incitenler, “yapamazsın” diyenler sadece dedikleriyle kalacaklardır. Ne demişler; “Kader gayrete aşıktır.” Bu benim hayat mottom.
“Aşka Doğru” şarkını yaparken en çok hangi duyguyu aktarmak istedin?
Aslında şarkıyı yazarken içimde hissettiğim tek duygu umuttu. Şarkının çıkış cümlesi “Yar gözlerin umut dolu.” Şarkı çıkmadan bir sene önce gözlerimden kornea nakli olmuştum. Ameliyat öncesinde doktorum, “Ya %80 görürsün ya da %20 red olma ihtimali var, ama sen umudunu yitirme.” demişti.
Umut çok güzel bir duygu. Umudun olursa hayattan vazgeçmemeyi o zaman öğrenirsin. Aşkın da en saf yanı umutlu olmaktır. Belki seni sevmeyecek ama sen bir gün onu çok sevdiğini bilir umuduyla aşkını en güzel şekilde yüreğinde yaşarsın.
Şarkılarında gerçek hayatın mı yoksa kurgu bir aşk hikâyesinin mi etkisi daha fazla?
“Kurgu” kelimesini sevmiyorum. Hayal kurup gözümün perdesinde bir film sahnesi gibi oynatıyorum. Biraz gerçeklik, biraz hayal…
Yeşilçam’ın saf, duru ve aşk kokan hikâyeleri gibi.
İlk şarkını yazarken kendine “bu şarkı hit olacak mı?” diye sordun mu?
Hit olmak günümüzdeki müzik piyasasındaki türler için bana göre geçerli değil. Herkesin kendi zevki var. 80’ler, 90’lar, hatta 2000–2010 yılları arasındaki şarkılara bakıldığında kalbimizde iz bırakmış olan hit şarkılar onlardır. Üstünden 30–40 yıl da geçse o günleri bize aynı heyecanı, aynı hüznü, aynı mutluluğu yaşatacak şarkılar onlardır. Benim öyle bir iddiam yok ama müziğin duygusunu, o dönemlerdeki müziklerin ruhunu ve kulağıma doldurduğum ezgileri bir nebze olsun kendi şarkılarımda da hissettirmektir gayem.
Şarkı sözlerinde samimiyet ve duygusallık ön planda; peki bunu yaparken kendini ifade etmek zor mu geldi?
Tam tersine samimiyetimin gücünü ve gerçekten içimden gelen duyguları olduğu gibi, tertemiz sözlerle ve o duyguyu yaşatacak melodilerle tamamladım. Ve 2 günde ilk şarkımın söz ve müziğini yaptım.
Eleştiriler şarkılarının yorumlanış şeklini etkiledi mi yoksa her zaman kendi yolunda mı ilerledin?
Hiçbir şekilde olumsuz eleştiri almadım çok şükür. Şarkıyı yorumlama konusunda her zaman kalbimin sesiyle hareket edip şarkının duygusuna kendimi bırakıp yorumladım. Yani her zaman kendim oldum.
Sence şarkılarının başarısı yetenekten mi, yoksa pazarlama ve görünürlükten mi kaynaklanıyor?
Tabii ki Allah vergisi yetenekten bir başarı öyküsü yazmak isterim. Öbür türlü müzikten kendimi uzaklaşmış gibi hissederim. O yüzden hiçbir zaman böyle bir düşünceye kapılmak istemem.
Şarkı yaparken popüler trendleri mi yoksa kendi tarzını mı önceliklendiriyorsun?
Çok istediler farklı bir tarzda şarkı yorumlamamı, yazmamı… Ama ben yapamıyorum. Trendler benim duygularımla uyuşmuyor.
Şarkılarında işlediğin temalar seni yorar mı, yoksa bu süreç sana ilham mı veriyor?
Yok, aksine yaptığım şarkı bir sonraki yapacağım şarkının teminatı olup daha iyisini yapmam için bana ilham oluyor.
Gelecek planlarında daha çok albüm yapmak mı, yoksa tekli şarkılarla devam etmek mi var?
Şu an iki tane teklim var. Albüm yapmak günümüzde biraz zorlaştı. Çünkü maddi ve manevi yoğunluk isteyen bir süreç. Bir de artık dijital dinleyici kitlesi daha fazla. Albümdeki bir veya iki şarkı popülerlik kazanıyor, diğer şarkılar boşlukta yankılanıyor. Bu da sanatçıyı yoran bir durum. O nedenle tekli çıkarıp insanların beğenisine sunmak daha sağlıklı. Tabii ileride ne olacağını bilemeyiz, kısmet diyelim
Şarkı söylemek dışında müzikle ilgili yeni projeler (klip yönetimi, prodüksiyon vs.) düşünüyor musun?
Şarkı söylememin dışında zaten yaptığım iki güzel şey var ki: söz yazıp beste yapmak. O işleri yapan kıymetli insanlar var, onlara saygı duyuyorum. Ama besteci ve yorumcu kimliğimle anılmak benim için en büyük mutluluk olur.
Beş yıl sonra kendini müzik dünyasında nerede görüyorsun?
Gelecekle ilgili yorum yapmaktan hoşlanmam. Ama kurduğum hayallerimin en güzel şekilde gerçeğe dönüştüğü yerde, memleketimde büyük bir halk konseri verirken kendimi görmek nasip olur inşallah.
Yeni projelerinde tarzını değiştirmeyi düşünüyor musun, yoksa mevcut sound’unu korumak mı istiyorsun?
Dediğim gibi, şu anki müzik türleri benim duygularımla uyuşmuyor. Bu nedenle sound’ımın değişkenlik kazanması spesifik şartlarda olmadığı sürece mümkün olmaz.
Yurtdışı ve uluslararası dinleyici kitlesine açılma planın var mı?
Şu an değil ama belki ilerleyen zamanlarda beni yurtdışında görmek veya şarkılarımı dinlemek isteyenler olursa, neden olmasın?
Gelecekte iş birliği yapmak istediğin sanatçılar var mı, varsa kimler?
Şu anda tarz olarak yakın hissettiğim sanatçılar var. Bunlar zamanı geldiğinde belki hayat bizi bir araya getirir. Ama bu soruyu bana 10–15 yıl önce sorsaydınız, 12–13 yaşlarımdayken size iki isim söylerdim: İbrahim Tatlıses ve Müslüm Gürses. Sanat ve ses olarak beni çok etkileyen iki isim. Ama bu düşüncem yıllar içinde değişkenlik gösterdi. Geçen süre zarfında birçok sanatçının sesi bana müzikal anlamda çok şey katmıştır.
Son olarak eğer bir gün müzikten tamamen kopmak zorunda kalsan, bunu yapmayı düşünür müsün yoksa her koşulda devam eder misin?
Asla. Yine müziğin içinde olmayı seçerim. Zaten hayallerimden bir tanesi ileride bir sanat okulu açmak. Ama normal bir sanat okulu değil. Konservatuvar yıllarımda gözlerimdeki rahatsızlıktan dolayı çok fazla zorluk yaşadım. Sözlü ve psikolojik baskılara maruz kaldım ve
bu bende derin yaralar açtı.
Kendime bir söz verdim: Ben sevdiğim işin okulunda bu nedenle okuyamadıysam, başka sanatsever dostlar da bu baskılara maruz kalmasın. Kendi memleketimde, engelli sanatsever dostlarımıza öncelik tanınan; altyapısı ve eğitim bilinci onlara yönelik çözüm odaklı olan bir sanat okulu açıp sanatın bir engeli olmadığını ve sanatın bir gönül işi olduğunu göstermek isterim. Yani ben müziği yapamasam bile benim gibi yapabilecek müzisyenler yetiştirmek isterim.

 

Leave A Reply

Your email address will not be published.