Abdullah Dede /  Abdülvahap Sancaktari Türbesi

Ve İznikli Gençler Osman Tufan, Ziya Özbek, Eşref Eroğlu ve Arkadaşları

0

Vefalı olmak gerekir  diyerek anmadan geçilmesin istedim İznikli gençlerin çabalarını, yıllardır söylenegelen şekliyle Abdullah Dede  gündemde olunca.

Abdulvahap Sultan  çevre düzenlemesi yapılması güzel bir çalışma olarak görülüyor. Her ne kadar türbenin yanında yapılan köşk uygun kaçmamış olsa da. Bildiğim ve de gördüğüm kadarıyla Alperenlerin / Cengaverlerin mezarları / ziyeragahları dağ başlarında yerleşim yerlerinden uzak köşelerde şatafattan uzak, sade ve mütavazı  yerlerdir.  Yerleşim yerlerdeki türbelerin yanında ise bu tür binalara rastlanılabilinir. Fakat bunlar Alperenlerin/cengaverlerin değil Şeyhlerin, Dervişlerin, Sufilerin…Ulemanın dostları, müridleriyle sohbet ettikleri , ibadet ettikleri mekanlardır ki Kişiler vefat ettiklerinde de bu mekanların yanına toprağa verilir genellikle.

İznik halkı daha gölden yararlanma alışkanlığı olmadığı yıllarda İşkembe suyu, Doktor suyu Beypınarı ve de Abdullah Dede ziyareti bir bütünlük arz ederdi.  O zamanlarda göl sadece Taşımacılık, balıkcılık ve  baharda evlerde yapılan genel temizlik için kilim halı vb. eşyaların yıkanması için kullanılmasının ötesinde yararlanılmazdı.

Bu yıllarda özellikle Hıdrellezde Ovadaki su kaynaklarının başında Beypınarıydı. Koca Çınarın altında, toplanılır eğlenilir yenir içilirdi. Beypınarından Abdullah Dede ye çıkılır çıkarken de kekik toplamakda olmazsa olmazıydı. Tepeye çıkılır dualar edilir adaklar edilinirdi. Abdullah Dede’nin mezarı düzensiz taşların yığılmasıyla oluşmuştu. Çevredeki kaya parçaları mezara konurdu. Bu nedenle de her yıl mezar doğal olarak büyüyerek taş kümbeti oluşmuştu. Tepe de insanların oturabileceği yeterince  ağaç ve de su yoktu. Bu da ziyaretcilerin  uzun süre burada kalmalarını engel oluyordu. Adak ve duasını yapanlar Beypınarındaki koca çınarın altında suyun başına giderlerdi.

Tabi birde asker elbiseli, Tren Ahmet vardı. Elinde Pirinç mahmuzlu asasıyla koşarak İznik de var olan tüm yatırların mumlarını yakar. Sonra da Afyon Sultanda kileri de yakarak Topkapıdan Abdullah Dede’nin mumlarını yakmaya koşardı. Önüne çıkana acelem var Abdullah Dede karanlıkta kalmasın der asasını vurarak.

Yıllar önce 60 lı yılların ikinci yarısında İznikli gençler  Osman Tufan, Ziya Özbek,  Eşref Eroğlu ve Arkadaşları (Anımsayabildiklerim) Abdullah Dede için kısıtlı olanak ve bilgileriyle bir proje hazırladılar. Düşüncelerini de bir pano üzerinde maket şeklinde görselleştirdiler. Bu maketi de Belediye Bahçesinin cadde ye bakan bir ağaca montelediler. Amaçları tepeyi ağaçlandırarak ziyaretcilerin ağaçların altında daha uzun süre kalabilmelerini sağlamaktı. Birde düzensiz kabre çeki düzen vermekti.

Bunun için yardım toplarken, Orman idaresinden alınan fidanlarla ağaçlandırmaya başladılar. Kabri oluşturan düzensiz kaya parçalarından oluşan kabri çimento ve taşlarla ıslah ettiler. Daha sonraki yıllarda belediyelerde kendi olanaklarıyla  katkıda bulunarak bugüne gelinmiştir. Gençler ideallerini tam olarak gerçekleştiremediler ama başlanmış olmasına vesile oldular.

Sonuçta bunun temelini atan o günün gençlerinin Osman Tufan, Ziya Özbek, Turan, Eşref Eroğlu ve Arkadaşlarının da ruhları şadolsun.

“Anadolu’nun değişik yörelerinde birbirine benzeyen fakat farklı isimler altında destanlaşan isimlere rastlanmaktadır.  Battal Gazi, Danışmend Gazi ve Saltuk Baba, Sarı Saltuk, Tabduk Emre vb. İşte bunlardan biri de Abdülvahap Gazi/ Bayraklı Dede/ Abdulvahap Sancaktardır.

Böylesi kahramanların kabirlerine sadece bir yerde rastlanmaz. Bu yüzden Anadolu’nun çeşitli yörelerinde  Muş, Bayburt, Elazığ, Ahlat, Harput ve Divriği’de de onun adına ziyaretgah / türbeler vardır.

Kimdir peki Abdülvahap Gazi?

Bir destan-efsane kahramanından bahsediyorsak bir yanıt vermek zordur. Zira her bölge ona ayrı bir kimlik inşa eder. Ama genel bir kabul de yok değildir. Buna göre Evliya Çelebi’nin “Rum’un İncisi” anlamına gelen “Suheyb-i Rumi” diye andığı bu Abdülvahap Gazi, Peygamberimizin sancağını, İslam ordusunun önünde taşıyan bir sancaktardır. Bu yüzden “sancaktari” olarak bilindiği gibi “bayraktari” olarak da bilinir. Nitekim İznik’teki türbesinin dört bir yanı bayraklarla donatılmışdır. Bu yüzden de kendisine “Bayraklı Dede” de deniliyordu.

Tarihî bilgi nedir? Bunu bilemiyoruz ama bu yerel rivayetlerin çeşitli destanlarla daha da zengin hale getirildiğini biliyoruz. Bu yüzden Anadolu’da bu tür zatlar, her zaman saygıyla anılmış ve bu ruh daima canlı tutulmaya çalışılmıştır. Geçmişte olduğu gibi günümüzde de bir “Anadolu ruhu”ndan söz edilebiliyor bu sayede.

 

 

 

Leave A Reply

Your email address will not be published.