DİLAN KARA: MÜZİĞİN KIRMIZI TONUNDA BİR YOLCULUK

0

İznik Gazetesi ekibi olarak, müzik dünyasında parlayan yeni isimleri keşfetmeye ve onların hikâyelerini sizlerle buluşturmaya devam ediyoruz. Bugün, duygularını sade ama bir o kadar da derin bir biçimde müziğine yansıtan genç ve yetenekli bir isimle buluştuk: Dilan Kara.

Ben Vural Korkmaz ve bu özel röportajda, Dilan Kara’nın iç dünyasına, müzikle olan bağının köklerine ve ilham kaynaklarına doğru samimi bir yolculuğa çıkıyoruz.

Onun şarkılarında yalnızca notaları değil, yaşanmışlıkların ve umutların yankısını duyuyorsunuz. “Yağmur (old version)” ile başlayan bu serüven, aslında bir müzisyenin kendi kimliğini yeniden inşa edişinin de sessiz bir hikâyesi.

 

Müziğe bir tutkuyla sarılan, her şarkısında kendine biraz daha yaklaşan Dilan Kara’yla; üretim sürecinden sahneye, duygulardan hayallere uzanan dolu dolu bir sohbet gerçekleştirdik. Şimdi sizi bu içten ve ilham verici sohbetin satır aralarına davet ediyoruz.

 

Dilan, müzik senin için bir hobi olarak mı başladı, yoksa en başından beri içinden çıkamayacağını bildiğin bir tutku muydu?

Müzik ailemden gelen bir ezgiydi benim için. Her hafta sonu toplanıp şarkılar söylerdik. Sonrasında ilkokul müzik öğretmenimin keşfi ile ailem bilgilendirildi ve ona göre bir yol çizdik. Hobi olarak hiçbir zaman ilgilenmedim, bu tamamen tutkuydu. Bazen düşük volümde, bazen yüksek volümde yaşadım ama hiçbir zaman hobi olmadı.

“Yağmur (old version)” gibi bir şarkıyla dinleyicinin karşısına çıkmak… Bu parçanın hikâyesinde seni müziğe bağlayan ilk kıvılcım neydi?

“Yağmur”u 12 yaşımdayken yazıp bestelemiştim. Ve o günden sonra her mutsuz olduğumda, her korktuğumda, her mutlu olduğumda ve heyecanlandığımda yazmaya başladım. “Yağmur” benim için başlangıç olmuştu.

Müziğe başlarken seni en çok etkileyen sanatçılar kimlerdi? Bugün hâlâ onların izini taşıdığını düşünüyor musun?

Rock müzisyenleri beni her zaman etkilemişti; sahnedeki emekleri, canlı performansları, enstrümanların sahnede dönüştüğü uyum, enstrüman çalanların sahnede efsaneleşmesi… Kısaca o sahne atmosferi beni her zaman etkiledi. Ama vokal olarak hâlâ etkisinde olduğum tek kişi Şebnem Ferah.

Şarkılarını dinleyenler, müziğinde sade ama yoğun bir duygu hissediyor. Bu dengeyi nasıl kuruyorsun?

Müzikte de belli bir matematik var ama her zaman onu kullanmak zorunda değilsin. Bazen ne hissediyorsan onu yazıp bestelersin, bazen oyunu kurallarına göre oynarsın. Yazmak “zorunda” olduğumda bu matematiğe göre ilerlerim ama genelde ne hissedersem onu yazarım.

Söz yazarken önce kelimeler mi gelir, yoksa melodi mi seni yönlendirir?

“Gökyüzünde Sonbahar” şarkım doğaçlama çıktı. Sözleri salladım, akorlarla birlikte melodisi zaten oluşmuştu. Daha sonra düzenlemeler ile şimdiki hâlini aldı. Çoğu zaman melodiyle birlikte ortaya çıkıyor, sonrasında düzenlemelerle şarkı bitiyor.

Dijital çağda müzik üretmek kolay gibi görünse de duyguyu korumak zor. Sen o duygusal samimiyeti nasıl muhafaza ediyorsun?

Edemiyorum. Üretmek bu dönemde çok zorlaştı; her şey etkiliyor: çevre, dinlediğin müzik, yaşadığın ülke, tercih edilen müzikler… Özellikle rock müzisyenlerini çok etkileyen bir dönem. Şarkı yazmaya karar verdiğim günlerde beynimi tamamen boşaltıp kendimi farklı bir ütopyada bulmaya çalışıyorum. İşe yarıyor gibi gözüküyor. 🙂

Müziğinde “Vega tadında” bir hava olduğunu söyleyenler var. Bu benzetme sana göre ne kadar doğru?

Vega gerçekten çok hisli bir grup. Özellikle Deniz Özbey’in sesi isli et tadında. 🙂 Müziğimin Vega’ya benzetilmesi beni mutlu eder. Doğruluğu ise dinleyicinin takdiri.

Her sanatçı kendi tarzını bir renkle tanımlasa, Dilan Kara’nın müziği hangi renkte olurdu — ve neden o renk?

Kırmızı rengine her zaman daha yakın hissediyorum. Bana özgürlüğü hissettiriyor.

“Baştan Büyüttüm Hayatımı” çok kişisel bir isim taşıyor. Bu şarkı senin hayatında bir dönüm noktası mıydı?

Bu şarkı ve “Gece” adlı şarkım benim için tam anlamıyla “içimi açma” şarkılarım. Asla unutmamam gereken şeyleri bana hatırlatan şarkılar. Dönüm noktası mı bilemiyorum ama benim için çok özeller.

Dinleyiciler seni genelde hüzünlü ama umutlu bir tonda tanıyor. Bu iki duyguyu aynı anda taşımak kolay mı senin için?

Önce şunu söyleyeyim: Bir müzisyen için hiçbir duygu kolay değildir. Çünkü maalesef her duyguyu çok uçlarda yaşıyoruz. Bazen bu durum çok zor oluyor ama bizim de ekmeğimiz duygular. 🙂

Şarkılarını yazarken geçmişine mi dönüyorsun, yoksa geleceğini mi şekillendiriyorsun?

Genelde yaşanmışlıklar üzerine yazmaya başlıyorum. Yani aslında geçmişimden besleniyorum.

Müzik senin için bir kaçış mı, bir yüzleşme mi, yoksa tamamen başka bir şey mi?

Rahatlama, meditasyon, kendimi ifade etme şekli. Kafamdaki sesleri susturma ve kendi dünyamda haykırma şekli.

Bir şarkının “tamam” olduğunu nasıl anlıyorsun? Yoksa hiçbir zaman tamamlanmıyor mu aslında?

Her zaman üstüne bir şeyler katılır ama bir şarkı stüdyodan çıktıysa ve insanlara sunulduysa aslında tamamdır.

Bağımsız bir müzisyen olarak üretmek ve var olmak günümüzde zor. Bu sürecin seni en çok hangi yönü büyüttü?

Sabrımı sanırım. Sabretmek önemli oldu benim için. Sabırla ve adım adım ilerlemek gerektiğini öğrendim. Çok aceleci ve “hemen her şey olsun bitsin” insanıydım. Ama artık sakinleştim.

Dijital platformlarda dinleyicilere ulaşmak artık kolay ama kalıcı olmak çok zor. Sen bu dengeyi nasıl kuruyorsun?

Bence artık dinleyiciye ulaşmak da zor. Çünkü çok fazla müzik, çok fazla müzisyen var. Dinleyicinin işi çok zor. Belki bir yerlerde çok güzel müzikler var ama onlara ulaşmaları için epeyce bir efor sarf etmeleri gerekiyor. Pat diye karşılarına maalesef çıkmıyor. Ve maalesef ki eskiye göre şu an müzik ciddiyetini yitirmiş durumda. “Yetenek” kelimenin tam anlamıyla önemsizleşmeye başladı.

Şarkılarını yayımlarken teknik anlamda da sürecin içinde misin (mix, mastering, kapak tasarımı vb.)? Yoksa tamamen yaratıcı tarafa mı odaklanıyorsun?

Yaratıcı taraftayım. Çünkü mix, mastering ve tasarım tamamen farklı alanlar. Eğer onlara da yönelirsem müzik konusunda yaratıcılığımı eksi yönde etkileyebileceğini düşünüyorum. Çünkü her bir alan farklı eğitimler isteyen ve vakit ayırman gereken önemli meslekler. Bırakalım herkes en iyi bildiği işi yapsın. 🙂

Müzik sektöründe kadın sanatçı olmanın sana hissettirdiği özel bir sorumluluk ya da fark var mı?

Hayır yok. Ama tahmin edebileceğiniz gibi zorlukları çok fazla (her sektörde olduğu gibi). Ama bir şekilde idare ediyoruz. 🙂

Bir gün biri “Dilan Kara kimdir?” diye sorduğunda, sadece müzisyenliğinle değil, nasıl hatırlanmak istersin?

İyi bir insan olarak kalmak isterim. İyi hatırlanmak. Çünkü bu dönemde iyi kalmak çok zor.

Son olarak… Dilan Kara için müzik hâlâ bir “rüya” mı, yoksa artık yaşam biçimine dönüşmüş bir gerçek mi?

Rüya ile gerçeklik arasında sıkışmış bir durumda. “Şu virajı bir geçsek rahatlayacağız” modunda. 🙂

Leave A Reply

Your email address will not be published.