YAHU EVRENİN TEMEL KANUNU SEVGİDİR…

0

Aşk gelince cümle eksiklikler biter…. Yunus Emre

Epey yıllar oldu bir hakim arkadaşla oturuyoruz, şimdi pek net bir biçimde hatırlamıyorum. Bana bir şey sordu. Bende olabildiği ölçüde yanıtlamaya çalıştığımı hatırlıyorum.

Hemen ertesi gün bir gazete içinde geniş ölçüde sevgiye yer veren bir yazıyı yazdım çok iyi hatırlıyorum.

Yine bir panel düzenlemiştim o panelin açış konuşmasında evrendeki temel kanunun sevgi olduğu konusuna geniş bir biçimde değinmiştim. Yine bu husus ile ilgili kültür bakanlığı bir kaset göndermiş, o kasette yer alan şeyleri Belediye hoporlerinden sürekli olarak çaldırmıştım. Şimdi bu konu üzerine yeniden düşünmeye başladım.

Bir kez evvela şunu tespit edelim. Nedir sevgi. En basit ve yalın tanımıyla “bir ilgi duygusu”. Geçenlerde bir arkadaşla oturup sohbet ediyorduk, bir vesile Lafontaine’in Ağustos Böceği ile Karınca öyküsünü anlattı ve bilinen ve öteden beri söylene gelen mesajını iletti. Lafontaine’nin o güzel tablını bize en güzel bir biçimde Orhan Veli çevirmiş. Lafontaine’nin de sözünü ettiği tabl kendine has bir öykü değil. Yanılmıyorsam doğudan, Hint’ten almış Beydaba’nın “Kelile ve Dinme” adlı eserinden. Peki orada ne oluyor aslında. Ağustos böceğinin karın bölgesinde bir takım halkalar vardır. Bizim Ağustos Böceğini ötüyor diye düşündüğümüz sırada bakın neler oluyor. Karın bölgesinde yavrucuklar vardır. Onlar belli bir sıcaklıkta olurlar, olgunlaşırlar. O süreç içinde Ağustos böceği karnındaki halkaları birbirine sürtmek sureti ile belli bir sıcaklık meydana getirir. Bu olay sırasında bir takım sesler ve üstelik hoş sesler ortaya yayılır. Buda bir müzikaldir. Bu belli bir süre sürüp gider ve sonuçta yavrular olgunlaşıp çıkar. Bu oluş bir sevginin ürünüdür, yani Ağustos böceğinin bütün ilgisi yavrularını ortaya çıkarmak üstüne yoğunlaşır, yani bütün ilgi orayadır.

Yaşam sevgisinin gelişmesinde önemli bir şart özgürlüktür. Ne varki kısıtlayıcı zincirlerden kurtulup özgür olmak yeterli şart değildir. Yaşam sevgisinin gelişebilmesinin bir şeyler yapma özgürlüğü gereklidir. Yaratma ve kurma özgürlüğü göze alabilme özgürlüğü.

Newton bir ağacın altında oturup dinleniyormuş. Tam bu sırada ağaçtan bir elma kafasına düşüyor. Belki de uzun bir süreden beri düşünüp durduğu bir husus zihninde bir şimşek gibi çakıyor. Yer çekimi, yer çekimi kanununu buluyor. Bu yerin bir ilgisinin sonucudur. Bu ilgi yani çekim bakın ne gibi güzelliklere yol açıyor. Yeryüzünde bütün canlıların yaşamasını mümkün kılacak atmosferin fırlayıp gitmesini atmosferde kaybolmasının önüne geçiyor. Ve bu sayede yeryüzündeki yaşam sürüp gidiyor.

Bunu mümkün kılacak gazlarda atmosferde belli oranlarda mesela oksijen %20 oranlarında. Bunun ayarlanması hususuna hiç girmeyeceğiz. Şaşırmamak, hayret etmemek mümkün değil.

Bu arada bir süre çok sözü edilen bir noktadan size söz açmak istiyorum. Büyük bir yaygara ile ozon tabakasının delindiğinde söz ediyordu. Bir kez şunu belirteyim. Ozon tabakası delinmez incelebilir. Güney ve kuzey kutuplarında incelmişti. Tabiat kendi kendini yeniler, tamir eder.

Peki ozon tabakasının fonksiyonundan söz edersem küçük dilinizi yutarsınız. Ozon tabakası ütün fizik kuralları alt üst eder biçimde uzaydan gelen ultraviyole ışınları, sert ışınları, canlılara zarar verecek ışınları tutar, salmaz, Zayıf canlılara yararlı ışınları bırakır.

Bu akıllara durgunluk verecek bir maceradır.

Şimdi bir başka şeye bakalım. Eski Yunan’da bir tapınağın kapısında “ kendini tanı” diye yazar.

Kendimizi tanımaya başlarsak kanımızı donduracak şeylerle karşılaşırız. Arzımızın üzerindeki hayatın temel taşı olan madde karbondur. Karbon +4 ve -4 değerler kazanabilen, ortaklaşa elektron kullanabilme sistemini ortak bir oskesta teşkil etme sistemini en ideal şekilde kurabilen elementtir. Bu hususiyete haiz başka bir element göremeyiz. Mesela periyodik cetvelde karbon ailesinden silisyum vardır. Fakat silisyum bu hususiyeti çok sınırlı olarak göstermektedir. Silisyumun değerleri yoktur. Mesela silisyum devamlı olarak +4 değerini muhafaza eder. Ama karbon +4 değer yanda -4 değerde alabiimektedir. Bu -4 değeri alacak yani sekiz alternatifli başka bir madde yoktur. Karbonun – değeri olabilmesi için belli enerji alışverişlerine ihtiyacı vardır. Yani karbon durup dururken belli canlı yapıya girmez. Organşik kimya yapısı dediğimiz yapıya girebilmesi için karbonun bir enerji ile takviye edilmesi lazımdır ki eksi değerler kazanabilsin. En basitinden şekeri yapabilsin.İşte bu sisteme gelebilme hadisesi canlılığın ilk şartıdır.

Abdulkerim Suruş “ Evrenin yatışmaz yapısı’nda adlı kitabında evrende hareket prensibini ta baştan sona bütütn düşünürlerin , bilginlerin bu husustaki görüşlerini gözden geçirirken, özellikle Sadr-ul muteaalli’nin Şırazi’nin üzerinde durur ve şöyle der: Evren yapısındaki, bünyesindeki hareket ve ondaki zeval ve hudus, bir yandan onun hareket yaratan bie ele ihtiyacını, diğer yandan onun nihayi gayeye gidişini belirtmektedir.

Demek ki mikrokozmozdan, makrokozmoza neye bakarsak bakalım her hareketi çeken bie sevgi unsuru bulunmaktadır. Gençlik yıllarında epey kitabını okuduğum ve sevdiğim Andre Gide “ denemelerinde” daha doğrusu günlüklerinde bir şeyin değerini yapan onda bulunan hayat kudreti ve zenginliği olsa gerek der.

İslam düşüncesinin en büyüklerinden biri Dr. Muhammed “ikbal, lavidname adlı muhteşem eserinde bir yerde söyle der. Senin yüzün benin imanım benim kuran’ım dır. Cilveni canımdan uzak tutar mısın”

Ih diyeyim fizik dilinde gravidasyon, yani çekim yani sevgi her taşın altından çıkıyor. Bunun aksini düşünene bir insanda arızı, patolojik bir yan vardır. Bir başka yazımda fıtrat kavramı üzerinde enine boyuna duracağım.

Leave A Reply

Your email address will not be published.