YAŞAMAK, YAŞAMDAN OLMAK, FARKINDALIK ÜZERİNE

0

 

Yaşamak insanın hakkıdır. Anne karnından sonra dünyada yer edinir insanoğlu ve yaşamaya devam eder. Alışır; büyür, gelişir ve ölür.
Doğduktan sonra ilk eğitim ailededir. Aile büyürken eğitimine devam eder. Yaş ufakken de okullarda öğrenim görür ve bir meslek sahibi olur. Bebekten çocuk, çocuktan erken yetişkin, erken yetişkinden de yetişkin olur.
Bu süre zarfında da eğitim ve öğrenim de dahil olmak üzere o insan olgunlaşır. İyiyi ve kötüyü ayırabilecek, irâ hükmünü sağlıklı bir şekilde sağlayabilecek halde olur.
Çocuk büyürken, aynı zamanda soyut kavramları da anlamaya çalışır. Sorumluluk, iş, ödev, görev, amaç, neden… Artık ne geliyor ise aklınıza.
Bunları anlamlandıran ve isimlendirebilen bireyleri, basit bir mukayese ile, daha olgun görürüz diğerlerinden.
Örnekler ile devam edelim.
Bir iş yerindesiniz, farzımuhal, bir titriniz var. Bir yönetici olunuz. Bu sanınızın gereğini yerine getirmek ile mükellef olmanın farkındalığını sağlarsanız şayet sorumluluğunuzun bilincinde olursunuz. Ancak oradaki fonksiyonunuzu kenara bırakıp sorumluluğunuzdan ziyade davranırsanız etikten yana olmazsınız, orada bulunmanız haksızlıktır artık.
Bir de başka bir içtihat ile bakalım.
İş dünyası, günümüzde, sosyalleşmenin de işin de bulunduğu yegane mefhumdur. İşinizde çevre edinebilir ve onlar ile arkadaşlığınızı idame ettirebilirsiniz ki zaten sıklıkla ve çoğunlukla görülen budur.
Hak verilegörülür ki bunun olması oldukça doğaldır ve normaldir. Beşinci James’in ardından olan atölyeleşme ve birlikte çalışma algoritması, her ne kadar kapitalist düzen, modernize biçim ve çağdaş yorum ile harmanlanmış olsa da eşdeğer olacaktır ki insan en verimli vaktini işinde harcar. Harcamasının nedeni de üretim ve gelişime katkı sağlayacak en makul vakitlerin olmasıdır. Hormonal düzen ve elektrokimyevi detaylar üzere yapılan çalışmaların ardından bunun bir sonuç olduğunu görürüz.
Olgun bir bireyin yorumu, fonksiyonu ve şahsi rutininin ayrılması yönündedir. İş yerinde işini idame ettirirken, işten hariç vaktini de kendine sunar. Hal bu ki bu ayrımı yapmak onun için kolay, sade olandır.
Olgun olmayan bir kimsenin sorumluluk alacağı yerde almadığını görmek, basit bir mukayese ile, olgun olana göre pek fazladır.
İşin temeline inelim, bir bakalım. Nedir insanın işindeki yeri, görelim.
İş, bir matematiğin ve algoritmanın, yani bir sistemin karşılığıdır. İnsanın buradaki varlığı ise algoritmadaki noktaları doldurmak ve olduğu gibi sisteme can vermektir.
Örneklendireyim.
Bir firmanın sunduğu bir üründür. Bu ürünü üretmek makine ile ise şayet makinenin sorumlusu olarak veya el işiyse şayet kendisi olarak insan canlılık verir ve çarkını çevirir haldedir.
Az evvelki değindiğime de olgun olmayan kimsenin tavrı terstir. Belki de farkındalığı yoktur.
Farkındalık burada mühimdir.
Bir insanın yaşayışı, bugün, oldukça basittir. Uğraştığı, emek verdiği ve sorumluluk aldığının sonucunu ve bir başka yer ile detayı nasıl etkilediğini görmek ve bilmek istemek umurunda olmayabilir. Çoğunlukla anlayış bu kadardır. “Meslek sahibi olayım, yeter.” anlayışı mümkündür.
Haklılık payları da mevcuttur. Teferruatından ziyade işinin getirisini sunmak daha mühimdir şayet bakılan açı bu ise.
Birlikte çalışmak dedik, onu dedik, bunu dedik.
Bir de şunu diyeyim istiyorum:
Sevilen işler yapıldığında oldukça keyiflidir; sabahlar beklenir ki bir daha gitmek istenir. Sabırsızlık olur yeri geldiğinde, vesaire.
Yaşamdan olmak, detayı dile getirilir bu sırada. Yaşamak, yaşatmak ve üretmektir o da. Sevilen iş yapılıyor ise şayet büyük bir ihtimal ile istidat farkındalığı oluşmuştur o kimsede lakin yaşam sadece ondan ibaret değildir, her ne kadar sevilse ve istense de; hatta haz verse de.
Özetle ne bütün uğraşı iştir ne de işten hariçtir.
İnsan aptallaşıyor, diyorlar televizyon kanallarında edilen sohbetlerde veya ilgili makalelerde. Hak veriyorum. Eldeki kimi vakit yeterlidir ve dahasını elde etmek, kendine mal etmek gereksizdir kimi zihne göre. Bu tembellik de getirir, üşengeçlik de. Bir ucu da cehalete değer lakin bu serlevhayı başka bir yazıda dile getireceğim.
İnsan için sürat, atf-ı ehemmiyettir günümüzde, ön plandadır. Sabırsızlık ve yüzeysellik yanı başındadır haliyle. Tekdüzelik ve yaratmamak alışkanlığı zihni kullanmamaktır ki bu aptallığın kimi nedeni ve sonucu da bunlardır farkındalık dahil olmak üzere.
“Ben neyim, neyim var, neye sahibim, neye yakınım?” ve benzeri sorular öz saygı ve tamamı işe haysiyet üzere sorulacak sorulardır olgun bireyler üzere. Çünkü onlar, az evvel de ifade etmiş olduğum yaşamdan olmaya yakın olanlardır.
Kıssadan hisse;
Yaşamak hakkıdır insanın, en başta dediğim gibi. Yaşamdan olmak sorumluluğu iken farkında olmak zorundalığıdır.

Yağız Salihoğlu
Gemi İnşaat ve Gemi Makineleri Mühendisi

Leave A Reply

Your email address will not be published.