İŞTE O SES DURU ATLIHAN

0

Günlük hayatımızda seslendirme sanatçılarını göremesek bile, televizyon kanallarında, dijital platformlarda, sosyal mecralarda ve pek çok yerlerde sesleriyle bize durmaksızın eşlik etmeye devam ediyorlar. İznik Gazetesi ekibi olarak, günlük hayatımızda bizlere sesleriyle eşlik eden ve mikrofon arkasında saklı kalmış isimleri siz okuyucularımız ile buluşturmaya devam ediyoruz. Bu hafta sevgili Didem Barış Atlıhan’ın desteği ile (annesi) küçük yaşlardan itibaren dublaj yapan sevgili Duru Atlıhan ile harika bir röportaja imzamızı atmış bulunuyoruz? Kendisi hakkında pek çok soruların cevaplarını arayan bir kesimin olduğunun farkındayım. Sevgili Duru Atlıhan, ilk kez ve sadece İznik Gazetesi için kendisi hakkında cevap bulunamayan sorulara cevap verdi. Röportajımıza geçmeden önce, bu harika röportaj için sevgili Duru Atlıhan’a ve katkılarından dolayı seslendirme sektöründe üstad isimlerden biri olan sevgili Didem Barış Atlıhan’a sonsuz teşekkür ederiz.

Klasik olacak ama Duru Atlıhan kimdir? Neler yapar? Tam olarak nedir hayat hikayeniz? 

Merhaba, ben 2003 yılında İstanbul’da doğdum. Seslendirme sanatçısı, yönetmeni Didem ve Taylan Atlıhan’ın kızıyım. Şu an Dil ve Konuşma Terapisi bölümü 3. Sınıf öğrencisiyim. Dublaj yapmaya hatırlayamayacağım kadar küçük yaşta başladım, sanata her zaman ilgim olmuştur. 6-7 yaşlarında tiyatro ve piyano eğitimi almaya başladım. Ama üniversiteye başladığımdan beri çok vakit ayıramıyorum ne yazık ki. Bunların haricinde her şeyden çok sevdiğim bir oğlum (köpeğim) Coco’m var.

 

Her insanın küçük yaşlardan itibaren belli başlı hayalleri olur. Sizin içinde bu sektör hayallerinizden bir tanesi miydi?

Açıkçası dublaj yapmaya o kadar erken başladım ki, neredeyse stüdyoda doğdum ve büyüdüm diyebilirim. Annem ben daha konuşamazken bile ağlamalarımı gülmelerimi yerli dizilerde kullanırmış. Daha hayal kurma aşamasına gelmeden başladığımdan, benim için bir rutin gibiydi. Etrafımdaki herkes bu işle uğraşıyordu ve ben her gün onların arasındaydım. Yani benim normalimdi bu. Ortaokul yıllarıma kadar annem beni tek tük işlere götürürdü, çok da eğlenirdim. Ama daha sonra devamlı işlerim olmaya başlayınca (ve ben huysuz bir ergen olmaya başlayınca) işe gitmek bana angarya ve gezip tozma zamanımdan çalan bir şeymiş gibi gelmeye ve gitmek istememeye başladım. Ben bu kadar sorun çıkartınca annem de beni götürmemeye başladı tabii. Sonrasında lise sınavları derken ben dublaja baya bir ara vermiş oldum ve o sırada beklenmedik bir şekilde çok özlemeye ve istemeye başladım. Artık stüdyolarla annemden bağımsız kendim iletişim kurmaya, kendim gidip gelmeye başladığımda her hafta en az 1 kere bile olsa gittiğim vazgeçilmez bir hobi, daha sonra da neredeyse her gün yaptığım mesleğim haline geldi. Ben bu kadar keyif almaya, etrafımdakilerden; uğraşlarımın, çabalarımın karşılığı olan ve beni çok mutlu eden tepkiler almaya başladığımdan beri daha iyilerini yapmak, daha çok yapmak, hep yapmak istiyorum. Sevdiğim filmlerde, dizilerde sevdiğim karakterleri konuşmanın da hayalini her zaman kuruyorum.

 

İlk ses verdiğiniz projeyi hatırlıyor musunuz nasıl bir duyguydu?

3-3,5 yaşlarındayken annemin beni yerli dizilere götürdüğünü hatırlıyorum. Ama benim için en net olan, en çok heyecanını yaşadığım hala da en güzel anılarımdan biri olan ilk işim Buz Devridir. İlk filminde 2-3 cümle rolüm vardı. Daha sonra Şeftali’yi ben seslendirmiştim. Bir filmde kendimi ilk dinleyişimdi. Ne kadar heyecanlandığımı ve hoşuma gittiğini hatırlıyorum. Buz Devri zaten neredeyse her çocuk gibi en sevdiğim filmdi. Usta meslektaşlarımla hem kendime hem ilerideki çocuklarıma, aileme, arkadaşlarıma çok tatlı bir anı bırakmış oldum.

 

Kendi sesinizi sosyal mecralarda ve TV’ de duyunca nasıl tepkiler veriyorsunuz?

Aslında kendimi dinlemekten biraz çekinirim. Yanımda insanlar beni dinlediğinde de utanırım. Çünkü kendimde mutlaka eleştirecek bir şey bulurum ve aklıma takılır. Ama bir yandan da merak ederim, arada dizileri filmleri dublajlıya çevirir 1-2 bölüm öyle izlerim 😀 Sinemada izlediğimde hala ilkmiş gibi heyecanlanırım ve büyülü gelir. En yakın arkadaşım Berfu yıllardır her televizyonda, sosyal medyada denk geldiğinde çığlıklar atarak beni arar, öve öve bitiremez, benden daha çok heyecanlanır, herkese mutlaka her fırsatta dinletir. Arkadaşlarımdan ve ailemden böyle destek görmek beni kendimi dinlemekten daha çok heyecanlandırıyor doğrusu.

 

Son zamanlarda seslendirme sektörünü ve meslek hayatınızı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu mesleği ve seslendirme sanatçılarını çok değerli buluyorum. Ben okulumla birlikte devam ettirdiğim için benim için daha çok yarı zamanlı bir iş. Ama etrafım hayatını bu işten kazanan çok değerli insanlarla dolu. Mesleğimizin maddi manevi hak ettiği değeri görmediğini ve emeklerimizin karşılığını alamadığımızı düşünüyorum.

 

Sizin gibi seslendirme sanatçısı olmak isteyenlere ne gibi tavsiyeler verebilirsiniz?

Bizim işimizin olmazsa olmazı, zannedilenin aksine güzel ses değil, doğru Türkçe, diksiyon ve doğal oyun verebilmektir. Bu işin hakkını vermek istiyorlarsa zorunluluktan değil gerçekten sevdikleri için yapsınlar. İşimiz mikrofon oyunculuğu olduğu için oyunculuk altyapısı önemli. Her zaman çeviriye güvenemeyeceğiniz için konuştuğunuz role, dile, genel kültüre hakim olmalısınız.

 

Bu sektörde gelecekte kendi konumunuzu nasıl görüyorsunuz?

Ben de hâlâ her gün, her işimde yeni şeyler öğrenip kendimi geliştirmeye devam ediyorum. Bu meslek, hayatımda ne alana yönelirsem yöneleyim her zaman benim için ayrı, çok özel ve devam etmek isteyeceğim bir meslek olarak kalacak.

 

Son dönemde teknolojinin ilerlemesi ile birlikte yapay zeka sayesinde artık istediğimiz ses üzerinde çeşitli oynamalar yapabiliyoruz. Bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz. Sizce yapay zeka seslendirme sektörü için bir tehdit midir?

Birçok mesleğin yapay zekanın gelişmesiyle başka yerlere evrileceğini belki de yok olacağını düşünüyorum ve biraz da üzülüyorum açıkçası. Eğer hukuki olarak korunmazsa dublaj sektörü de yavaş yavaş yapay zekanın yapabileceği teknolojiye evrilecektir. Bu beni endişelendirse de hiçbir zaman aynı tadı vermeyeceğini düşünüyorum. Bizim yaptığımız haliyle çok güzel ve özel.

 

Sizi siz yapan en önemli etken nedir ve seslendirme sektörü dışında nasıl bir Duru Atlıhan var?

Beni ben yapan şey merakım, her şeyi sorgulamam ve mizahım olabilir. Seslendirme sektörü dışında bilime aşık bir insanım. Akademik planlarım da bu yönde. İnsan beyniyle, anatomisiyle ilgili şeyler araştırmaya bayılırım ve bu alanda bilmediğim şey kalmasın istiyorum. Böyle bir kompleksim var gerçekten 😀 Meraklısı olduğum bir konuysa ders çalışmaya bayılırım. En sevdiğim şey sunum hazırlamaktır mesela. Notlarımı temize çekmek, sunum hazırlamak falan bana terapi gibi gelir.

 

Son olarak her insanın kendine göre belli başlı hayalleri ve hedefleri vardır ve bu amaçlar doğrultusunda yaşamlarına yön verirler. Peki klişe olacak ama kendinizi 10 yıl sonra nerede görüyorsunuz? Gelecek nasıl bir Duru Atlıhan bizleri bekliyor sizce?

10 yıl sonra kendimi nörobilim doktoramı tamamlamış olarak görüyorum. Bunun yanında dublaj sektörü devam ettiği ve tercih edildiğim sürece içinde yer almak istiyorum. Yaptığım her işi layığıyla yapmak istiyorum. Benden sonraki nesillerin, gelecekteki meslektaşlarımın örnek alacağı bir konuşmacı olmak istiyorum. Kendime, aileme, ilerdeki çocuklarıma kalıcı, tatlı anılar bırakmak istiyorum. Hem sesimle hem akademik hayatımdaki çalışmalarımla iz bırakmak istiyorum.

 

 

 

 

Leave A Reply

Your email address will not be published.