GÜZELLİK ABİDESİ OLAN İZNİK

0

 

Bursa’nın en çok beğenilen ilçesinin İznik olması şüphesiz bir gerçek. Her ne kadar hakkında çok haber veya köşe yazısı yazsak bile nafile. Uzunca yazılan yazılar bile çoğu zaman güzellik abidesi olan İzniği anlatmaya yetmiyor. Tüm dillerde dolaşan bu meşhur İznik tam olarak nerede muhakkak gezilmesi gereken bazı yerleri nelerdir? İznik Bursa’ya 90 km mesafede göl kenarında kurulu, yeşil, mavisi, tarihi ve turistik mekanlar sayesinde en güzel ilçelerinden biridir. Bursa’dan güzel pazar sabahında çıktığımız yolculuğumuz 90 km sürüyor. Otoban sayesinde 1 saati geçmeyen yolculuk oldukça keyifli başlıyor. Derbent köyü sonrasında İznik gölünün muhteşem panaroması bizi karşılıyor. 32 km X 12 km ebatındaki göl batı Anadolu’nun en büyük gölü konumunda. Çevresindeki henüz tam bozulmamış ve yapılaşmamış yeşillik alanı sayesinde Bursa’nın son kalmış yeşil kalesi konumunda şimdilik.

Sabah kahvaltı için göl kenarından daha güzel bir yer düşünemiyorum İznik’te.

Göl kenarı ister sabah ister akşam olsun oldukça sakin kafa dinleyip rahat edeceğiniz ve yemyeşil bir sahil kenarına sahip. Göl manzarasının en güzel fotoğraf karelerini İznik sahilinden çekebilirsiniz. Kahvaltı sonrasında tarihle dolu birçok medeniyetin zaman zaman ev sahibi olmuş kenti gezmeye başlıyoruz. Eski dönem İznik hakkında çok detaylı bilgiler olmasa da İznik ve çevresinde M.Ö. 8 bin yıllara ait buluntuların var olması bölgedeki yaşamın varlığına kanıt niteliğinde. Buluntulardan çok gelişmiş bir medeniyetin olmadığı basit korunaklar ve el aletleri incelenmesi sonucunda ortaya çıkıyor. M.Ö. 25000 yılara ait bulunan höyüklerde ise uygarlıkların izleri yapılan kazılarla daha fazla ayrıntılar sunacak önümüzdeki günlerde. Bu höyükler Karadin, Çiçekli, Yögücek ve Çakırca ılıpınar höyükleridir.

İznik’in eski adı Nicaea olarak biliniyor. MÖ. İskender’in Anadolu’yu fethinden sonra kısa süren yaşamı sonrasında generallerinden Antigonas Monoftalamos (Tek gazio Antigonas) olarak kente el koyuyor M.Ö. 316. Mitolojideki adı Askania olarak bilinen gol ve yerleşimin adını Antigoneia olarak değiştiriyor. Ancak yine İskender’in komutanlarından olan Lysimakhos Antigonosun elindeki birçok yer gibi İzniği ele geçirip eşine hediye ediyor. MÖ. 301. Zafer anlamını taşıyan eşinin ismi olduğu sanılan “NIKAEA” adını verdiği kente imar başlıyor. Çok değil 20 yıl kadar sonra M.Ö. 271 yılında Britanya Krallığı (Kral Zipoites) altına alınan İznik süsleme ve mimarinin gözdesi haline geliyor. Altın sikkelerin basıldığı kent en güzel günlerine bu dönemde ulaşıyor. Altınlarla zenginleşmiş kentin surlarına ait ilk yapılanmaların bugünlerde başladığı tahmin ediliyor. İznik bu altın dönemlerinde Britanya krallığına başkentlikle yapıyor.

Altın yüzyılını geride bırakan Britanya, Kral II. Prusias in ölümü üzerine yasa boğuluyor. Kralın mezarı Berber kaya tepesi olarak bilinen yerdeki yekpare Lahit mezara Helenistik dönemin epik bir örneği olarak yapılmış. Tabi artık yekpare olduğunu söylemek pek de mümkün değil. İznik’in bir sonraki sahibi gözünü Ana dolunun zenginliklerine dikmiş olan Roma devleti oluyor. Kenti ele geçiren Romalılar M.Ö. 123 yılındaki depremde yıkılan kentte imar çalışması yapıyorlar. Surlarda güçlendirmelere dair bu döneme ait izler bulunmakta. Ayrıca 15 bin kişilik Roma Tiyatrosu’nun temeli bu dönemde atılıyor. Gn. Scipio ve Gn. Manlius Vulso’nun (M.Ö. 189) Anadolu’da yaptıkları genişlemeden neredeyse 50 yıl sonra Anadolu’nun birçok kendi gibi İznik’te artık Roma’nın kontrolü altındaydı.

.

Bu aralık Byzantium olarak da bilinen Doğu Roma imparatorluğu olarak bilinen Roma’nın bölünmesine kadar geçen zaman diliminde Anadolu Roma’nın adeta oyun tahtası haline gelmiştir. Asia Minor olarak adlandırdıkları bölgede uyguladıkları eyalet sistemi gelişimin sonu gibidir. Bu dönemde Romalıların yaptıkları dışında halkın kendi gelişimi söz konusu olmamış daima asker ve lojistik destek veren yerler halinde kalmıştır. İznik ise Altın kent olma özelliğini kaybetmemiş 1. Constantin için de önemi bir yer olmuştur. Hristiyanlık dininin neredeyse tamamına yayıldığı Anadolu’da Ayasofya bazilikası sayesinde önemi bir merkez haline gelmiştir. Kentin 259 yılında Gotlar tarafından yakıldığı bilinmektedir. Justinianus döneminde kiliseler, manastırlar ve suyolları ile kent imar açısından oldukça zenginleşti. Ayasofya Cami müzesi tam kent merkezinde yer alıyor. Aracınızı uygun bir yere park ettikten sonra çok güzel restore edilmiş olan müzeyi geziyoruz. Restorasyon sonrasında cami olarak hizmet veren müze aslında oldukça eski bir kilise, 4. yy tarihlenen kilise bazilika olarak yapılmış. İznik gezerek bitmiyor. Her köşe başında bir tarih ile karşı karşıya kaldığımız İznik sokaklarında görebileceğiniz zenginlikler oldukça fazla. Bir gün yolunuz düşerse mutlaka gezip tarihi havayı içinize solumanız isterim, görüşmek üzere.

Leave A Reply

Your email address will not be published.