ÇALIKUŞU SEVDALAR

0

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmanirrahim
Bir kavme olan kızgınlığınız ve öfkeniz; sizi adaletsizliğe, haksızlığa itmesin diye buyuruyor yüce rabbimiz ayeti kerimesinde…
Ve yine kötülüğü en güzel şekliyle iyilikle savın, cahiller size sataşacak olursa selam deyin geçin diye buyuruyor rabbimiz ayeti kerime-i kutlu öğüdünde…
Müminler Müminlere karşı; şefkati merhametli, kafirlere karşı; gazaplı, vakarlıdırlar diye buyuruyor ayetinde rabbimiz Müslümanlığın duruşunu tarif eylediğinde…
Ve tatlı dil mi gönül kazandırır?
Ve acı gerçek mi düşman azdırır kalp uzaklaştırır?
Kin düşmanlığa kapılar açan düşmanlığın ve husumetlerin ön giriş kapısı mıdır?
Ve sevgi gönüllerde hep bahar çiçekleri açtıran kara kışın zorluğuna, ayazına nispet; sıcağıyla şefkatin saçan; merhametler ön giriş kapısı mıdır? Bileni aşkı sevdaları var eyleyen tek Allah…
Duyguları yaratan Allah;
Kin ateştir yakar; yaklaşmayın diye uyarı eylerken…
Sevgi baharlar toprağına ekilen; en güzel kadife çiçeği yapraklarda; rengarenk goncalarda; Resulullah sevdasına açan en güzel gül…
Rabbi aşkın ile güle sevdaya diller döktüren bülbüller şakıyışı olsa gerek…
Sınanış bu ya…
Allah da kulunu sınıyor…
Acaba sevgiye mi yoksa kini kızgınlığıma mı yollar alacak diye sınıyor da sınıyor?
Diliyor ki kulu hep sevdalara eller, yürekler versin…
Oysa insan öyle mi?
Şeytan ne fısıldayacak diye kalbinin sesini dinlemeye kulaklar taşıyan nice ahmaklar ve aptallardan daha aptal aşkı sevdalara gafil var da var…
Kimi insan burnundan solur…
İspanyol boğaları gibi, deli danalar gibi öfkeye kapılır…
Kızgınlık ateşini bürününce gözleri, zoru görünce; burnundan öfkeler taşar…
Kalbi kini düşmanlıktan husumetlere kötülükler, haramlar, ölümler saçar…
Kaçtırır koşturur deli danalar misali…
Sataşacak insan arar sanki mahşer meydanında günah keçisi arayan kurbanlık koyunlar can havlinin öfke-i kininin kızgınlığıyla…
Kimi insan vardır…
Bırakın insanı; ağaçla, kuşla kelebekle; akarsu nehirlerle hayvanlarla dahi sevgisini paylaşır…
Sevgisi insanlığından taşar…
Tüm yaradılanları yaradandan ötürü sevmeye; yaradılan yerler gökler, derya denizler, insanlar hayvanlar ve doğanın bin bir renk gökkuşağı mucizelerini arar…
Ve Allah kulunu sınar…
Ve Allah en çok sevilen kendisi olsun diler…
Ve Allah bilmek ister…
Kim en çok seviyor, sümme haşa kim ilahi sevgiye el vermemeye bahaneler arıyor…
Seven sevdiğine benzer buyurur Resulullah efendimiz (sav)…
Kim sevgiye emekler vererek; düşe kalka ayağa kalmaya, emekleyerek, yürümeye ve koşar adım sevgilere kucak açmaya hep yollar arşınlayacak diye en çok seven Sabikunlarını, sevgide öncülerini, sevdada sadakatlerini, aşkta birincilerini bilmek ister rabbimiz…
Allah kulunun sevgisinin ölçmeye vesilelerle arar…
Ve Allah papatyalar yaprakları adedince hep kulunun sevgisini ölçer…
Ve Allah bilmek ister…
Kim seviyor kim sevmiyor?
Kulum yaratılışı ve yaratışımı seviyor, sevmiyor; seviyor, sevmiyor diye sınar da sınar…
Kul sınanır da sınanır…
Sevgisin cenneti kazanıncaya değin…
Ya da kinin cehennemin en dibine, haviyeye savuruncaya değin…
Allah bu en yüce, ayyüce hilali nur İslam kitabının baş yazarı… Rabbi Allah Celle Celelühü…
Kulunu bilmez mi?
Biliyor elbet…
Ama tarihi ve insanlığı da sevgisine destanlarla şahit kılmak, adını İslam kitabı kıssasına şehit yazmak diliyor rabbimiz…
Ölçüyor, tartıyor, biçiyor kulluk mintanını, edebin örtüsünü…
Kul; Yusuflar gömleği, Muhammedi imanı ahlakı örtüyü giyecek mi giymeyecek mi?
Kul; Meryemler libası örtüsünce, Fatıma hayalar libası örtüsünde kar beyazı masumiyeti safiyet kalacak mı kalmayacak mı diye…
Allah sınayan…
Kul imtihan edilen…
Cenneti Âlâ ya da cehennemi Azabı Nârâ…
Kimi insan var güller bahçesinde nebisin sevdasın saçar Gülbahar…
Kimi insan var yaktığı kin ateşinde en çok da kendi kavrulan azabünnâr…
Oysa sevgi öyle mi?
Sevgi dediğin kalpten doğan şemsi kameri hilali nurun Settara…
Kin bildiğin karanlık zifirler leylisinde gözü helale kör bakan haramı kahhara…
Sevgi; güzellikler ve saadetler saçan helaller gül bahçesinde rabbe nefesler adayan tevhidi huzurun lalezâr…
Oysa kin; gül kokusunda dahi gül kokuları pis kinler kokusuna karıştıran küfrü helakin zehri zinhâr…
Teyzemin kızı Şehide Öğretmen Nesrin Ünügür ruhu sonsuz şad olsun…
Ablacığımın şahsına münhasır ismi; Şehit öğretmen Nesrin Ünügür dualarım ve selamlarım adının şehadet şanına kut olsun…
Öğretmenliğinin 4. yılında Diyarbakır Hantepe Köyü ilkokulunda;
Okul müdürü olan nişanlısı şehit öğretmen Cuma öğretmen olmak üzere;
Ve diğer Antalyalı Saadettin Öğretmen ve Tekirdağlı öğretmen arkadaşlarıyla beraber; pkklı terörist hainler kini habisliğinde; okul lojmanından alınarak; bir pazartesi gecesi terörist cehiller kininin katiller caniliği karanlığında; Hantepe köyü girişine kadar silah zoruyla götürülürek; başından topuğuna kadar 5 kurşunla taranarak şehit edilen, dört öğretmen hilali İslam eğitim neferinin masumiyeti çalıkuşları güzeli gül goncası…
Şehide Öğretmen Nesrin Ünügür…
Diyarbakır dağları taşları şahit şehadetine…
Gecenin hilali yıldızı şahit ipek saçlarının al kanlara boyanmış her saç telinin helalliğine…
Ay yıldız bayrak şahit; kan rengine boyalı hilali İslam nurlar saçan çehresinin güzelliğine…
Gecenin nuru düşerken ay yüzüne;
Karanlık gece şahit; başından topuğuna 5 kurşun bedeninden toprağa oluk oluk çeşmeler gibi asil kanını toprağın hamuruyla imana mayalarken;
Al ve asil hilali İslam kanı toprağın sinesine rahmetler yağmuru damlasında; çisil çisil vatan sevdasının bağrına; toprağa kan ve can vermeye; şehadete her zerresiyle kurban düşüyorken çalıkuşu kozalar kelebeği kar beyazı nuru pak safiyeti …
Melekler şahit; çöl çiçeği Nesrin peygamber gülü güzelliğinin asaleti şerefine…
Çöl Çiçeği, peygamber gülü şehit öğretmen Nesrin Ünügür…
Şehide öğretmenlerin en güzeli…
Çalıkuşları masumiyetlerin en asili…
Bir imam kızı…
Konya’da Mevlanalar diyarında hayata gözlerini açan güzellik…
Memleketi Aziz Mahmut Hüdai hazretlerinin doğduğu toprak Şerefli Koçhisar…
Babasının adı Mustafa Ünügür…
Annesinin adı Hatice Ünügür…
Dedemizin ismi Hasan Hüseyin Şenoğlu…
Anne annemizin ismi Gülbeyaz Şenoğlu…
Baba tarafı dedesi molla Ömer adıyla Şerefli Koçhisar Cebirli köyünün namı değer Müslüman alimi…
Ve ben tarihçi öğretmen İlkay Yılmaz…
Bilirim ki;
Varlık soy ağacıdır…
Soyumuz; kanımızdan, isimlerimizden, damarlarımızdan Hakka yürür…
Zürriyetlere şehadete eller vererek hep ölümlerden ölümsüzlük uykusuna dirilir…
Ve ben tarihçi öğretmen, akademisyen İlkay Sahra Su Yılmaz…
Adım gibi İlkay’ım…
Adım gibi ay yıldıza sevdayım…
Vatanı namusu Ekber hakkın bayrağına, İslam’ın tevhidi sancağına, Türk’ün hilaline bayrağına ölümüne bağlı; kan ve can Türk İslamı şerefine adanışlar neferiyim…
Sahra bir ismim…
Susuzluğum en ilahi ummanlara…
Su’ya hasretim en ilahi yaradan aşkı sevda derya deniz, nehirlerde…
Yılmazlığım serçe kuşu yüreği korkudan pır pır ve tir tir titreyişlere, korkulara aldırış etmeden; Hakka adanan ölümsüz sevdamın kudretinden…
Yenilgilerime aldırmadan…
Hezimetlerime yutkunuşlarla rabbe zaferler yakarışımdan geri adımlar atmadan…
Allah’tan vazgeçmeyi bilmez bir sonsuz imanla; Hilali Türk İslam sevdasına en Asi hakka sadakatinden geriye dönmeyi düşünmediler Allah’a kul oluşa düşe kalka koşturmalarımla…
Ben İlkay Sahra Su Yılmaz…
Seferden sorumluyum; ki zira zaferler Allah’tan sorulur…
Zaferler yazacak Kudretin adı Türk İslam’a şan yazan tekbir Allah…
Kaderimi Allah yazar…
Yazgımı Allah Hakka katar…
Bana düşen Hakka sevgiler gözüyle bakan aşkı sevdaya helali nazar…
Babaannem Raziye ismi ile müsemma; elinde beş mil ile; buğday başağı desenlerde; yün çoraplar eğerir örerdi küçüklüğümde…
Dilinde duaları hiç susmayan, beyaz tülbent başında; secdelerinin mihrabında…
En güzel namazları sabah namazı şafak vakitlerinde eda eyleyen; Raziye isminin kutlusu…
Dedem Hacı Hüseyinler sülalesi namımızın soyunun sarı Mustafa olarak tanınan; köyün en saygını; en namazlarına dinine düşkünü…
Kuzu sever gibi torunlarını seveni, Muhammedi nurlar zürriyetler duası kanım ve canımın soy ağacımın mukaddesleri…
Babacığım; Ekrem emeğiyle çalışmayı, okuma ve ilim aşkını yüreğime eken sevdalar duası…
Anneciğim güllerin nazlısı Gülnazik…
Ve soyum ve kanım;
Ve Hakka adanan ömrüm;
Kitaplardan daha güzel bir dost tanımadı…
Kaleminden daha sadakatli bir sırdaş bulamadı…
Seccadesinden daha nurlu bir yoluna baş koyacağı dava tanımadı…
Allah adından daha umman bir derya aramadı…
Peygamber sevdasına varmaya yüreğinden taşacak daha çağlayan bir abı derya göremedi…
Ömrüm vatanı kan bildi…
İmanı İslamı can bildi…
Ezanı nefes bildi…
Toprağı secdesine kapandığı mihrap bildi…
Semaları; rabbe eller açıp, aşkı sevdalara, sevgilere yakardığı dualar arşı ala sonsuzluk cennet yolu yalvarış belledi…
Ay yıldızlı al bayrağı canıyla kanıyla sevdası yüreğinden taşan mukaddes bir emanet bildi…
Türk islamını biri olmadan diğeri hep eksik ve yarım birbirinin nurunu tamamlayan Hakka nefer Türk kan iman damar bildi…
Elhamdülillah sonsuz sena rabbimiz İslam kıldı diye yaratılışımı…
Elhamdülillah sonsuz rabbi seda rabbimiz Türk kıldı zürriyeti soyumu, kanımı canımı ve yaradılış toprağı hamurumu varlığımı…
Selam olsun Türk Oğuz kanıma!
Şükran olsun Müslüman iman dolu Muhammedi nuru Allah lütfu, İmanı Müslüman İslam soy; İslamlığıma!
Her ne güzellik var ise rabbimiz yaradılış şahikası güzelliğinin lütfu kereminden…
Ne kusur ve hata, ne sürçü lisan ve abartı yanlış var ise bu; kul olmamın rabbimize muhtaç yaratılan oluşumun yaradana acziyetindendir…
NOT: (Çalıkuşu Sevdalar Yazısı serisinin devamı bir sonraki köşe yazısında kıymetli okuyucularımızla buluşacaktır.)
La Galibe İllallah Muhammeden Resulallah
La ilahe illallah Muhammeden Resulullah
Esselamünaleyküm, verahmetullahi veberagatühü…
İlkay Sahra Su Yılmaz

 

Leave A Reply

Your email address will not be published.