Siyaset Yine Duraksıyor

0

Türkiye 1970 li yılları hep koalisyonlarla tamamladı. 71 Mart muhtırasından sonra oluşan hükümetler iki veya üç partinin birlikte kurduğu adına da koalisyon dediğimiz iktidarlar oldu. 1973 genel seçimlerinde, yine 1977 genel seçimlerinde hiçbir parti tek başına hükümeti kurabilecek meclis çoğunluğunu sağlayamadı.

Ecevit-Erbakan koalisyonu, Demirel-Türkeş-Erbakan koalisyonları, 1977 seçimlerinden sonra kurulan transferlerle takviyeli Ecevit hükümeti ve1979 sonlarında kurulan Adalet Partisi azınlık hükümeti .

Yine 1973’lerde zoraki seçilen asker kökenli cumhurbaşkanı Fahri Korutürk. Ve yine Fahri Korutürk’ten sonra bir türlü seçilemeyen cumhurbaşkanı meselesi, ordudan Cumhuriyet Senotosu Başkanı İhsan Sabri Çağlayangil’in uzun süren cumhurbaşkanlığına vekalet olayı.

İstikrarsızlık ve her geçen gün artan sal-sol sürtüşmesi, faili meçhul cinayetler, gençlerin bölünmesi ve sürtüşmeler.

Öyle bir noktaya gelindi ki her gün yüksek okullarda olaylar bitmez oldu. Zaman zaman üniversiteler öğrenime ara verdi. Pek çok aile çocuğunu üniversiteye gönderemez oldu. Devlet dairelerinde bile ayrımcılık yapılıyor ve Türkiye o zamanlar 67 vilayet idi. 55 vilayette sıkı yönetim var idi. Ve sıkıyönetimi olan bu büyük çoğunluğu teşkil eden illerde anarşi-terör, sağ-sol sürtüşmeleri ölümler daha çok oluyor idi.

Diğer yandan ekonomi sıkıntıya girmişti. Döviz yokluğu, akaryakıt ithalini geciktiriyordu. Öyle noktaya gelindi ki ülkede yokluklar başladı. Akaryakıt, mazot, benzin, sigara, nebahti yağlar, kahve gibi ithali yapılan gıdalar başta olmak üzere “yok” sıkıntısı ülkeyi meşhur “70 cente muhtaç hale” getirmişti.

1979 Ekim ayında yapılan kısmi senoto ve boş bulunan 5 milletvekili seçimlerini Adalet Partisi farklı bir seçimde kazanınca Ecevit hükümetten çekildi. Bu seferde 183 milletvekili ile Demirel azınlık hükümeti kurdu.

Türkiye de ilk defa bir hazınlık hükümeti kurulmuştu. Bu şu demekti: Mecliste çoğunluğu olmayan bir parti, dışarıdan destekle yani diğer partilerin desteği ile hükümet kuruyordu. Böyle hükümetler çok zayıf olur. Mecliste verilecek bir gensoru ile hükümet düşürülür. Buna rağmen ülkeyi hükümetsiz bırakmamak için bu yöntemlerde vardır.

Bu azınlık hükümeti “yok”lukları yüz günde gidermişti, ekonomi canlanmaya başlamıştı. Ancak anarşiyi önlemekte yetersiz kaldı. Zira anarşi-terör yani asayiş işi artık sıkıyönetimin yani askerin işi idi. Ne yazıkki ordunun üst kademesi bu konuda -belki de bile bile- üzerine düşeni yapmadı. İşi artık “millet asker gelsin” havasını oluşturmak için ortam hazırlıyordu.

Neticede millet bunalmıştı. Güven duygusu azalmış, insanlar can derdine düşmüştü.

Halk siyasetten bezdirilmiş, “ordu gelsin bu işe el koysun” anlayışı yaygınlaştırılmış idi.

Türkiye 27 Mayıs 1960 da başlattığı Askeri İhtilallere, 12 Mart 1971 de devam etmiş ve artık memleket idaresine Türk Silahlı Kuvvetlerinin tekrar el koyması çare olarak halkın nezdinde geçerli olmaya başlamıştı.

Sonunda da beklenen oldu. Ve 12 Eylül 1980 de Türk Silahlı Kuvvetleri memleketin idaresine el koymuştu.

Tüm siyasi partiler, Türkiye Büyük Millet Meclisi kapatılmıştı. Hükümet indirilmiş memleketin idaresi genel kurmay başkanı Kenan Evren ve kuvvet komutanlarına yani beş kişiye kalmıştı.

Bu akışın içinde ben Adalet Partisi İznik İlçe başkanı idim. Yani, ihtilal bana da yapılmış oldu.

Kendim ile ilgili ve 12 Eylül’ü gelecek yazımızda anlatırız.

Hoşça kalın.

Leave A Reply

Your email address will not be published.