Sahi 3 sene 8 aydır Büyükşehir Belediye Başkanımız olan Recep Altepe ne oldu? İstanbul, Ankara ve de Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanları ne oldu? Sahi Melih Gökçek ne yapıyor? Kim bunları koltuklarından ayırdı? Millet mi, yoksa başka birileri mi?
Bizim bildiğimiz seçilen kişileri koltuğundan millet ayırır, o da günü gelince. Daha geriye 1 yıl 4 ay varken ard arda niye bu başkanlar görevlerini bıraktılar? Hergün manşetlerde baş haber olan bu kişiler şimdi ne yapıyor?
Bir başka tablo Akp de il-ilçe başkanlıkları. Seçimle geliyorlar, sonraki seçimlere günler yada aylar kala görevden ayrılıyorlar(alınıyorlar) birileri gelip oraya oturuyor. Ardında da seçim tarihi gelince o kişi tek aday olarak kongrede seçiliyor. Zaten başka aday falanda çıkmıyor(çıkamıyor)
Ne güzel değil mi?
Sorarsanız “seçimle geldim” diyecektir. Bir kişinin aday olduğu seçimlerde seçilmek için bir oy yeter, neden kongre yapılır ki? Zaten tek başına yarıştığın yarışmalarda hep birinci gelirsin, ikinci olmazsın. Bu iş, böyle gider.
1965 veya 1966 da Türkiye-Sovyetler Birliği arasında İstanbul’da milli güreş takımları arasında güreşler yapıldı. Biz o yıllarda öğrenciyiz. İstanbul Spor Sergi Sarayı’nda güreşler yapıldı. Galiba o zamanlar 10 siklette güreşler yapılıyordu. Bu güreşlerde sadece Hamit Kaplan kilosunda birinci oldu, diğer tüm güreşçilerimiz Sovyet güreşçilerine yenildiler. Rezil olmuştuk, çok üzülmüştük, kahrolmuştuk.
Bu güreşlerden sonra Ata sporu üzerine araştırmalar yapar ve hep güreş sporu üzerine gazetecilik yapan “eski bir pehlivan” kalaplı gazeteci araştırmalarını aylar sonra sayfalar dolusu gerekçeleri ile birlikte yayımlamıştı. Özetini anlatayım:
Sovyet güreşçileri Sovyet Milli takımına seçilirken 110 bin güreşçi arasından seçilerek gelmişler. Bu ortalama her siklette10 bin güreşçi demektir. On bin güreşçi birbirlerini eleyerek netice hepsini yenen güreşçi o sikletin birincisi oluyor yani kısa bir hesapla Sovyet güreşçisi kilosunda birinci olabilmek için hiç yenilmeden en azından 18-20 güreş yapıyor ve hepsini yenerek kilosunun şampiyonu oluyor.
Bize geldiğimiz zaman bizim güreş milli takımımız toplamda yani 10 siklette 120 sporcu arasından seçiliyormuş. Yani siklet başına ortalama 11 sporcu diyelim. Hele bazı kilolarda da 2-3 sporcu bile bulunamıyor. Yani bir veya iki güreş yapan milli formayı giyiyor. Kısacası “ben güreşçiyim” diyenin birazda yandaşı varsa milli formayı giyiyor.
Şimdi şartlar böyle olunca bizim o tarihteki güreşlerde Sovyetleri yenmemiz mümkün olmuyordu.
AKP’nin il veya ilçe başkanları da bizim o zamanki güreş takımı gibi seçiliyor. Hatta daha da basit, tek adayla başkan oluyorsun. Oh ne ala.
Şimdi bu başkan halkı mı dinleyecek, yukarıdakileri mi?
Yukarısı “sen olacaksın” diyor, oluyor. Halk ne ki? Sahi bu “Milli İrade”nin alt yapısı yada siyasi tabanı oluyor, öyle değil mi? Bilemem. Ben başka türlü düşünemiyorum. Siz nasıl düşünüyorsunuz? Gerçekten düşünebiliyor musunuz?
Hoşça kalın.