Lozan ve Sakal

0

24 Temmuz 2017 tarihi Lozan Antlaşmasının 94. Yılıdır.

Türkiye Cumhuriyeti için bağımsızlığın bütün Dünya’ya tescil ettirildiği bu antlaşma ile Vatanımızı Sevr Antlaşması ile parçalayan düşmanlara Kurtuluş savaşından sonra Misak-ı Milli sınırlarını kapsayan bağımsız Türk Devleti’nin varlığının tescil edildiği tarihtir.

Biz bu tarihi zaman zaman önemsemiyoruz. Oysa, 24 Temmuz 1923 Türkiye Cumhuriyeti Devletinin tüm diğer Devletler ve Milletlerce resmen kabul ettirildiği tarihtir. Lozan Antlaşması Sevr Antlaşması ile Türkiye’yi parselleyen ve işgal eden düşmanlara karşı önce Kurtuluş savaşı ve ardından diplomatik alanda ve hukuken Türkiye Cumhuriyetinin kabul ettirildiği tarihtir.

Sevr Antlaşmasını padişah, Osmanlı hükümeti imzalamıştır. Bu antlaşma ile Osmanlı Devleti, düşmanlara teslim edilmiştir.

Lozan Antlaşması ise Türkiye Cumhuriyetinin yani savaşıp Türkiye’yi düşmanlardan temizleyen Ankara hükümetinin daha açık bir ifade ile parselleyen düşmanlara karşı kazandığı zaferinin bu düşmanlarca kabul edildiği bir antlaşmadır.

Önce Vatan sathında kazanılan Kurtuluş(İstiklal) savaşı, ardından Lozan Barış Antlaşması ile masa da kazanılan zafer.

Bu güne kadar dikkatimi çekmedi. Ya da hiçbir açıklama yapılmamıştı. Tam bilemiyorum ama Arap ülkelerinden dönem Cumhurbaşkanı Erdoğan Lozan Antlaşmasının 94. Yıldönümü münasebeti ile oldukça memnuniyet verici bir bülten yayınladı. Hani insanın aklına gelmiyor değil: Acaba, Cumhurbaşkanı gezip gördüğü ve görüşmeler yaptığı bu Arap ülkelerindeki rejim ve yönetim felaketini gördü de mi üstüne basa basa Lozan Barış Antlaşmasının önemini vurguladı.

Ben, bu gelişmeye olabilir diyorum. Malum, Cumhurbaşkanımızın “yanılma” yada “Aldatılma” durumları olabiliyor. Her ne ise de evvelki gece haberlerinde söz konusu bülteni dinleyince memnuniyetimi ifade etmek istedim.

Ben bu haftaki sohbetimi şu sakal meselesine ayırmıştım.

Sakalı bilen toydan başlayıp 70 inde, 80 inde olan kişilerde daha çok son yıllarda görünen bu sakal olayı nedir, ya da ne değildir.

Özellikle gençler arasında yaygınlaşan bu sakal modası ile ne oluyor, ya da ne olunuyor. Yani devlet kapısına giden o sakallı itibar mı görüyor. Ya da “Bak, bende sizdenim, iktidardanım, benim işimi görün” mü demek isteniyor. Yada böyle sakallı halde gidince istediğin iş ne ise oluveriyor mu?

Gençler, sporcuları, artistleri taklit ediyorlar gibi geliyor bana. Yani gençlerin sakalları Müslümanlık değil, entel işi.

Orta yaştakiler ve biraz da çiftçi kesiminde uzattıkları bu sakallarında akıl ve mantık ile hele hele siyaset ile öyle pek ilgisi yok gibi geliyor bana.

Çevremizde sakalı uzamış pek çok kişi var. Bunların çoğu iş yoğunluğu, fırsat bulamama gibi mazeretlere sığınıyorlar. Bir kısmı da “Eh işte, öyle gidiyor” dercesine sakalını uzatıyor.

İslami sakal dediğimiz ve sakalı sünnet olarak benimseyerek sakal bırakanların eskiden bayram namazı öncesi duası yapılırdı. Sakallılar çoğaldı ama bayram namazı öncesi duası yapılan yok. Demek, işin bu tarafı da sakallıları kapsamıyor.

Peki nedir bu sakal meselesi? Bence, bunların çoğu berbere kızıp sakal bırakıyor.

Neden kızsınlar diyeceksiniz. Kızar kardeşim, hem de çok kızmaya da hakları var. Nedir o saç meselesi, bakın çevrenizdeki gençlere saçının bir tarafı iki numara saç kesme makinası ile kesilmiş. Diğer tarafta favorileri bile uzamış. Her berber öyle antin-kontin traş yapmıyor ki. “Berberin koltuğuna oturduk, tarif ettik, ne dedik ise anlamadı, kendi bildiğince eskiden olduğu gibi eşek traşı yaptı. Yahu bunlara da berber diyorlar.” Yani herkes tutturmuş bir yol gidiyor, sakalda öyle.

Gelin size sakal ile ilgili başımdan geçen bir olayı anlatayım.

1988’lerde idi. Konut Kooperatifleri furyası vardı. Ev yapmak için kooperatif kuruluyor, el işte o kooperatife ev yapmak için bazı kolaylıklar sağlanıyor, falan filan.

Biz de bir kooperatif kurduk. Adı Göl Kent yapı kooperatifi. Ana sözleşme hazır, noter tasdikli, bir de bu Ankara Ticaret ve Sanayi Bakanlığı onaylayacak. İznik’ten böyle kooperatif kurup Ankara’ya bakanlık tasdiki için günlerce uğraşanlar var. Arkadaşlar bu görevi bana verdiler, sen Ankara’yı biliyorsun, haydi güle güle.

Ben evrakları eski bir kocaman zarfa koydum, onu da poşet gibi bir çanta içine. Ver elini Ankara. Sakallarım uzamış, giyimimde epey demode, dağınık haldeyim. Ankara’ya vardım. Bakanlığa çıktım. Sordum, gösterdiler, gittim geniş bir oda da çalışan dolu. Birine sorayım derken, biri “Hemşerim hoş geldin” dedi. Bende hoş bulduk dedim ama adamı hiç tanımıyorum. Sordu, işte böyle böyle anlattım. Koca zarfı açtı, içinden birine baktı. Hah dedi tamam şu odaya git falan kişiye bu evrakları ver. Saat 4 ‘de alacağını de başka bir şey söyleme. Ben de gittim, dediği gibi yaptım. Çıktım bakanlıktan, saat 4’de(16.00) kadar dolaştım. Sonra çıktım yukarıya. Baktım o kişi koca zarfı bana verdi, geldiğin yere götür dedi. Sağol dedim. İlk gittiğim o adama, beni görünce hemen kalktı, geldi baktı.-Tamam olmuş dedi. Dur dedi bu zarf çok eski yenisine koydum evrakları. Haydi hemşerim tamam, Kayseri’ye selam götür dedi, çektim geldim ama Kayseri’ye o selamı hala götüremedim. Sahi kime selam götürecektim onu da bilmiyorum.

Ama uzamış sakallı halim ile başkalarının bir hafta uğraştığı Bakanlık tasdik işini ben yarım günde halletmiştim.

İşte sakal böyle bir şey.

Hoşça kalın

Not: Lozan ile sakal pek bağdaşmaz ama Lozan Barış Antlaşması olmasa idi bizim sakalımıza çok tüüü diyen olurdu. Bunu unutmayın.

Leave A Reply

Your email address will not be published.