ABE KIZAN BİZ EDİRNE’DEYİZ BEYA!

0

Ara Güler değil Türkiye’nin belki de dünyanın en büyük fotoğraf sanatçılarından biri. Onun yanına bir iki isim daha ekle derseniz Sami Güner ve Nejat Eczacıbaşı’nı eklerim tereddütsüz.

Ne zaman bir Ara Güler fotoğrafı görsem donup kalırım. Son yıllarda renkli fotoğraflar çekiyordu artık. Kimlerin fotoğraflarını çekmemişti. Sami Güner’in” Ağrı Dağı “fotoğrafı beni en çok etkileyen fotoğraflardan biridir. Önünde hafif bir ışık yanan bir ev ve arkasında Ağrı Dağ’ı. Nejat Eczacıbaşı’nın bir albümü var bende.

Ara Güler’e babası: “Doğduğum yeri görmek istiyorum. Hem gel, sende gör. Beni sen götürürsen bir değeri olur. Yoksa her köy köydür” der.

Ara Güler babasını köyüne götürür.İçine bir başka türlü yaşama isteği gelmişti sanki.

Bir gün babası: “Hepsi iyi ama bir şey unuttuk” der.

Ara Güler :“Nedir o, diye” sorar

“Ne olacak yemişler, dut kurusu, pestil, kayısı…”

3 numaralı kardeşim bir süredir Edirne’de. Eşiyle birlikte torun bakıyorlar. Bir telefon görüşmemizde babamın kız ve erkek öğretmen okullarında psikoloji ve sosyoloji okuttuğu yıllarda 6 yıla yakın bir süre kaldığımız mahalleye gittiğini, oradaki evimizi, eski çocukluk yıllarında ki arkadaşlarımızdan kimilerini gördüğünü söyledi.

Bir başka oldum.

Oğlum Toprak: “Baba Edirne’ye götüreyim seni.” Dedi.

Sabah erken saatlerde yola çıktık. Eskiden eski yol üzerinde İstanbul-Edirne aşağı yukarı 6 saate yakın bir süre alıyordu.Yeni yoldan 3 saat.

Ne var ki bunu beni bir yandan üzdü. Neden ki eski yol Kumburgaz, Selimpaşa, Silivri, Lüleburgaz, Babaeski üzerinden geçiyordu. Bu sözümü ettiğim yerler ile çok güzel anılarım var.

Edirne’ye girdik. Arabayı müsait bir yere park ettik. Kervansaray yakınlarında bir park yeri. Eski cami önünden bizim mahalleye girdik. Bir heyecan, bir heyecan bende. “Bak oğlum, şu pencerenin altında bir maç dinlemiştik. Şu bizim ev. Allah(c.c) rahmet eylesin, babam bir süre Ayşekadın da oturduktan sonra oradan bir yer almış ve oraya bir ev yaptırmıştı.

Oradan okulum, çok yakın bir yerde, “Yusuf Hoca İlkokulu”.Gittik kapalı. Eğer açık olsaydı, içeride kim varsa, öğretmen, müdür, onunla oturup konuşacaktım. “Ben bu okulun mezunuyum” diyecektim. Öğretmenim İffet Tunaer’di. Mahalle arkadaşlarımdan hiç birini göremedim.

Okulda resmim çok güzeldi. Bir gün resim dersinde Selimiye Caminin resmini yaptığımı hatırlıyorum.

Bizim zamanımızda ilkokulu bitirme sınavları vardı. Hiç unutmam Türkçe sınavlarında bir kurul önünde bir şiirin açıklamasını yapmıştım.

-Gözümde bir damla yaş

Deniz olup taşıyor.

Mahalle bir başka idi. Mahalle kavgaları vardı.

Genellikle evin önünde Musalles, pate, topaç çevirirdik. Hıdırellez’de ateş yakar, üstünden atlardık.

Edirne Spor maçları, açık hava sinemaları.

Bir akşam babam geldi. Roger Vadim’in ve “Allah kadını yarattı” filminden söz etti. Filmde Brigitte Bardot oynuyormuş.

Selimiye Camii’ne gittik. O arada müze ve Türk-İslam Sanatları Müzesini gezdik. Oğlum bol bol fotoğraflar aldı.

Selimiye camii ile çok anım var. Onun bahçesinde top oynardık. Bir de babam bize bir kuzu almıştı, onu orada otlatırdık.

Bir de babam Almanca okumuştu. O yıllarda Almancasını geliştirebilmek amacı ile Turist Rehberliği yapardı.

Cuma namazından önce camide mevlit vardı. Sonradan öğrendik. Tarihi Kırkpınar Güreşlerinden önce namaz kılınır ve eski güreşçilerin mezarları ziyaret edilirmiş. Mevlit sırasında 656.sı kutlanan tarihi Kırkpınar Güreşçilerinin tarihinden söz edildi.

Askerler seferde iken bir ara dinlenmek için bir yerde konaklarlar. O arada eğlenmek için güreş tutarlar. Ve bir türlü yenişemezler. Ve aynı yerde 40 tane pınar fışkırır.

Orada kaldığımız süre içinde Kırkpınar Güreşlerini hemen hemen izledik. Tel örgüler altından içeri giriyorduk. Bir çok ünlü güreşçiyi seyretmek, yakından göre bilme imkanı bulduk. İbrahim Karabacak, Hasan Acar, Adil Atan, Mehmet Ali Yağcı, İsmail Okan v.s v.s

Hasan Acar’ı çok severdim.

Tekirdağlı Hüseyin’in uzun süre Başpehlivanlığını kazandığını biliyorduk. Cazgırlar, Davullar, Altın Kemer ve Kırkpınar Ağası.

Pehlivanların özel bir peşrevi vardır. Nefis, izlenmeye değer. Ben oğlumun yalnızca okçuluk, basketbol ve Amerikan Futboluna ilgisi var sanıyordum. Oysa ki Kırkpınar Güreşlerinin ilk günü güreşleri de heyecanla izledi. Bu arada belirteyim oğlum ve 3 numaralı kardeşim Ahmet aynı okul, spor akademisi mezunu.

Beni en çok uçuran Saray içindeki Darüşşifa oldu. Bu konuya hayli ilgim vardı. Gezdik şaşırmamak mümkün değil. Darüşşifa da ruhsal bakımdan rahatsız olanlar müzik ve su sesiyle tedavi ediliyor.

Fatih emirnamesinde bu tür hastalara bıldırcın eti yediriyorlar.

Bu hususu geniş bir biçimde incelemiş ve bu hususta bir yazı da yazmıştım. Farabi ve İbn Sina’nın bu konu üstüne risaleleri var. Hangi makam hangi hastalığa iyi geliyor, onu tedavi ediyor diye.

Tıp Medresesini gezdik.

Bir çarşıyı turladık. Ali Paşa Çarşısını gezdik.

Oğlumla bir şey unuttuk diyemeyeceğim. Neden ki Kavala Şekerlemesi aldık.

Ve Edirne’nin ciğerini yedik.

Eh ne diyeyim.

Bir gün daha yaşadık diyebilirim.

Leave A Reply

Your email address will not be published.