Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun “Gece Yarısı” adlı kitabına oğlu Mehmet Eyüboğlu’nun yazdığı önsözde bir yerde şöyle der:
İş var işin içinde, Ne güzel erimek aşk içinde, Neylersin zerresi kalmış benim içimde.
Tabii zerresi kalacak. Yaşama sevincini, hayretini, insan,doğa, sanat sevgisini, yüreğinin sıcaklığını, avuç avuç dağıtabilmiş babam. Durmadan dinlenmeden vermiş. Yahu başka nedir ki yaşam.
İnsanoğlu pek öğütten, eleştiriden hoşlanmaz. Ne ki zeki ve akıllı bir insan olabildiği ölçüde bunlara açık bir insandır. Ancak bu sayede daha iyi bir insan, daha yararlı bir insan ve giderek olup bitenler karşısında sağlıklı ve nesnel kararlar verebilen insan haline gelebilmek yetisine sahip olur.
Albert Camus’un Denemelerin’de Pascal’dan alıntılanmış bir söz var. “Önemli olan iki uca birden dokunabilmektir” der. Bir yana ait oldun mu onu oflama puflaya şişirirsin. Onu hiç kusursuz, hiç eğrisi büğrüsü olmayan bir şey gibi görmeye başlarsın.
İnsanoğlu fazla ışıkta da göremez, fazla karanlıkta da.
O yüzden ki yakınlarıma tabii ki kaldırabilecek olanlara olabildiği ölçüde bilimsel, nesnel olun derim.
Tabii ki bunu doğrudan söylemem. Şu olayı yada şu şeyi olabildiği ölçüde bilimsel ve nesnel bir şekilde bakmaya çalışalım derim. Bu sürece onu da katmaya, birlikte bir sonuca varmaya çalışırız. Bu ona bir zevk verir. Neden ki bir iş ve oluşa oda katılmıştır. Onda kendisinin de payı vardır. Arada bir onunda fikrini alırım. Bu hem karşımdaki insana bir değer verdiğimi, onu dinlediğimi görüşlerini dikkate aldığımı gösterir. Akıllı ve zeki bir insan etrafına akıllı ve zeki insanları toplamasını ve ancak bu yolla gelişebileceğini, zenginleşebileceğini bilen insandır. Çok sevdiğim bir Küba atasözü var “derler ki, ne kadar yoksul bir insan, yalnızca paraları var”
Bu tip insanlara hangi gözle bakmak gerek bilmiyorum. Halil Cibran “ bir insana sindiremeyeceği şeyi söylemek çok tehlikeli bir şeydir kuzular bile ot yedikten sonra süt verir” der.
Aman bu tür tehlikeli bir şeye kalkışmayın.
İkinci olarak farklı yönlerinizi pek belli etmeyin derim. Neden ki insanoğlu kendisine benzemeyen kimselerle birlikte olmaktan pek keyif almaz. Ortak şeyler pek cılızdır. Farklı ortaklaşa konuşacakları, sohbet edebilecekleri bir şey yoktur. O yüzden ki kendine benzemeyen kimselerden uzak durur.
Oysaki bunun tam tersi o insana çok şey kazandıracaktır. Anlayabileceği ve üstünde düşünebileceği yeri gelince sözünü edeceği şeyler olacaktır.
Yıllar önce Devlet Tiyatrosu ve sinema oyuncusu Suphi Tekniker’le birlikteyiz. Yedek subay öğretmen olarak bir köyde çalışıyor. Şöyle bir hikaye anlattı. “ bir gün iyice giyinmiş olarak bir kahvehaneye girdim. Hiç kimse ilgilenmedi. Daha sonra bir hayli onlara benzeyen bir kıyafetle yine aynı kahvehaneye girdim, selam verdim. Aleykum selam dediler. Masalarına misafir ettiler. Çay söylediler. Başladık koyu bir muhabbete. Bu hususu daha koyu ve vurucu bir şekilde anlamak istiyorsanız Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun “Yaban” adlı romanını okumanızı salık vermek isterim. Kesinkes üstünde durduğum hususlardan biri de karşınızdaki insanın tanıdığı ve alıştığı bir dil kullanın, bu sayede karşınızdaki insan sizi mutlaka anlayacaktır. Yada anlamaya çalışacaktır. Zaten şu bir gerçektir ki bir konuyu iyi bilen, konuya iyiden iyiye vakıf bir insan meramını sade ve basit bir ifade ile dile getirebilir. En korkulacak olan şeylerden biride kibirdir. Sizi öteki insanlardan bir ok gibi uzaklara fırlatacak ve en sonu yalnız kalmaya, giderek delirmeye kadar götürecek bir etmendir. Kibir öteki insanların cehennemi olmaya yeter. Ne kadar çok dostunuz olursa o kadar mesut olursunuz.
En önemli konulardan biride karşınızdaki insana ismi ile hitap ediniz. Bu aradaki duvarları ortadan kaldırır, yeni tomurcukların, çiçeklerin açmasına yol arayabilir. Güler yüz müthiş bir şeydir. Bu yalnızca insana özgü bir şeydir. O yüzden ki kimi filozoflar insanı tanımlamaya çalışırken “ Gülen hayvan” demişlerdir. Sahip olmaya değil, olmaya özen gösteriniz. Ve kimi şeyleri ayakta tutabilmek, yaşatabilmek için hayattan yana olunuz. Yani size bir biyofili diyebilsinler. İyi bilin ki sizi en çok mesut edecek şey her iş ve oluşa katılmak olacaktır. Neden bu tür bir yazıya gerek duydum. 70 yaşın üstünde bir yaşanmışlık var. İyi yerlere gelmiş, ve iyi şeyler yapabilmek imkanına sahip olmuş bir insanın tecrübelerinin iyi sonuçlar vermiş şeyleri var. Bir çok insanla birlikte olmuş bir insanın gözlemleri var. Belki bu dediklerimin başkalarına bir yararı olur diye düşündüm. Macar klasiklerinden Kasley’in “Öğütler” diye bir kitabı var. Kim bilir kaç kez okudum. İmkanım olsa daha çok okumaya çaba harcarım.