ELÇİYE ZEVAL OLMAZ

0

Geçen haftanın en orijinal haberi Elçilik atamaları idi.

Türkiye’nin Dünya devletleri nezdinde elçilikleri bulunmaktadır. Bu elçilikleri yeni atamalar oldu. Hemde epey sayısı çok. Bunların içinde en ilginci Merve Kavakçı isimli bir hanımın Malezya Büyükelçi­liğine atanması olayı oldu.

Kimdi Merve Kavakçı? Yanılmıyorsam 1995 seçimlerinde Erbakan’ın partisinden milletvekili seçilmesi ve TBMM’de başörtüsünü çıkarmayıp oturan ilk milletvikili olması idi.

Daha sonra araştırıldığında Amerikan vatandaşı da olduğu ortaya çıkmıştı. Mecliste yemin tartışmalarının da odağı olmuştu. Çifte vatandaşlık nedeni ile milletvekilliği düşürülmüştü. Sonra izini kaybettirmişti.

Bu Merve hanım şimdi Malezyanın Türkiye büyükelçisi.

Efendim olurmu öyle şey? oldu bile.

Merve Kavakçı’nın elçiliği bana tarihte meşhur Bekri Mustafa yı hatırlattı. Malum Bekri Mustafa bilgili ve sevdiğine uluşamayınca hayatını hergün kafayı çekmekle geçirmiş biri. İstanbul’da yaşamış, her akşam Bozhaneler de kafa çekmiş, ömrü içmekle geçmiş biri. Öyle ki “Ben ölürsem Bozhaneler civarına gömün, burnum rakı kokusu alsın” diye de vasiyette bile bulunabilmiş biri.

Birgün Süleymaniye cami’ine bir cenaze getirilmiş. Hava öy­le yağışlı ki bardaktan dökülürcesine, biraz cemaat oluşmuş ama imam yok. Bir türlü imam gelmez, insanlar bekleşir, derken cemaatten biri cami önünden geçen Bekri Mustafa’yı görmüş, -Hah’ demiş imam yok ama bizim Bekri bu işlerden anlar şuna söyleyelim de cenaze namazını kıldırsın, koşmuşlar Bekri’ye allem etmişler, kallem etmişler cenaze namazını kıldurmağa ikna etmişler. Gelmiş, namazı kıldırmış,duasını yapmış eğilmiş cenazeye doğru birşeyler söylemiş, sonrada haydi alın götürün gömün, bütün dini vecibelerini tamamladık demiş.

Almışlar cenaneyi götürmüşler ama biri durmuş, cenaze gidince Bekri’ye sormuş: -Yahu Bekri, sen cenazeye birşeyler söyledim, ne dedin Allah aşkına demiş, Bekri önemsaz falan derken ısrar karşısında dayanamamış. Dedimki “Sen öbür aleme en son gidensin, Sen oraya varınca oradakiler sana soracaklar, Dünya da ne var ne yok. Sende Bekri Mustafa Süleymaniye Camisine imam olmuş, benim namazımı o kıldırdı” dersin gerisini anlarlar demiş.

Valla, ben Merve Kavakçı Büyükelçi olunca gerisini anla­dım. Siz anladınızmı bilemem.

Demek elçilik bukadar basitmiş dedim kendi kendime.

Tabii bizim sistemde bazı işler çok basittir. Mesela Kaymakam olmak için yüksek öğrenim, Siyasal veya hukuk gibi önemli fakülteleri bitireceksin, sınavlara gireceksin, staj yapacaksın, veka­leten işe başlayacaksın küçük ilçelerden adım adım büyük ilçelere doğru terfilerin olacak eh ondan sonra çok önemli aşamaları da başarı ile geçecek önce küçük bir ile vali olacaksın. Bu işin normal seyri. Birde bu aşamaların çoğunu bir kenara bırakıp tombaladan çıkar gibi vali de olabilirsin. Demek elçiliklerde öyle imiş. Merve Kavakçı sayesinde öğrendik.

Aklıma 27 Mayıs1960 ihtilalinden sonra Milli Birlik Komitesi içinde-yani ihtilalçilar arasında görüş farkı doğunca -bir gecede 14 komite üyesi ki içlerinde rahmetli Alpaslan Türkeş de vardı büyük elçi olarak en uzak ülkelere atanmışlardı, burada amaç, bunlar geri dönüp ihtilali karıştırmasınlar diye uzaklara atanmışlardı.

Merve Kavakçı da epey uzak yere atanmış. Malezya. Taa uzak doğuda bir ülke.

Neyse canım hayırlısı olsun. Bu işler zaten bizim boyumuzu aşarda, demek Büyük elçi olmakta epey kolaymış.

Hoşça kalın

Leave A Reply

Your email address will not be published.