DERS OLUR MU?

0

Amerika Birleşik Devletleri’nin yeni seçilen başkanı çok hızlı. Trump başkan seçilmezden öncede basının verdiği haberlere göre çok hızlı ve herşeyi yapacak kadarda cesur görünüyordu.

Yeni başkan sanki herşeyi o bilir, o yapar, onun istekleri hep doğru imişcesine başladı yağıp gürlemeye. Daha ilk günlerde Orta-doğuyu kasıp kavurdu. Suriye’de devletler oluşturdu.

Bunlar yetmedi, Müslüman düşmanı kesildi. Yetmedi, 7 islam ülkesi vatandaşlarının ABD’ye girmesini yasakladı.

Bu hız ile daha neler yapacaktı kimbilir ama başta ABD dostu ülkeler olmak üzere pekçok ülke bu sorumsuz davranışlara karşı çıktı.

Dahası ABD Federal mahkeme geçici mahiyette de olsa yeni başkanın müslümanların ülkeye girmesini yasaklayan kararını durdurdu.

Bu çok önemli bir olaydır. Trump başkan olunca “herşeyi yapabileceği” yetkisi olduğunu zannetti.

O zihniyetle meydanlarda atıp-tuttu. Başkanlık koltuğuna oturuncada ise bu zihniyetle önce orta-doğu sorunu ve müslümanlarla başladı. Ama, kazın ayağı öyle değildi.

Orta-doğu sorununda pekçok itirazlar yükselirken, müslümanlara ülkeye giriş yasağını da koyunca hukuk yolları açıldı. Ve ABD’nin kendi mahkemesi, kendi başkanına “Dur bakalım, ne yapıyorsun, aklını başına topla, ayağını denk al” dercesine tedbir kararı alarak başkanı sorumsuz ve dahi dini yönden ayırım yapan yasaklama kararını durdurdu.

Bu olay Türkiye açısından iki yönden önemlidir.

Birincisi başkanlık en iyi ABD de uygulanan bir sistemdir. Ancak orada alt yapı Federalizmdir. Yani 52 devlet bir araya gelmiş Amerika Birleşik Devletleri’ni kurmuştur. Çok büyük bir ülkedir, kalabalık bir ülkedir. Bu devletlerin çoğunun insanlarının kökenleri yani etnik yapıları farklıdır. Ve ABD de “millet” mefhumu, anlayışı yoktur, vatandaşlık anlayışı vardır. Orada vergi ödeyen herkes vatandaş kabul edilir.

Yani ABD, para üzerine kurulmuştur. Maddeci bir toplumsal yapıya sahiptir.

Görülüyorki bu ölçüler bizden çok farklı. Yani başkanlık sistemi öyle “ben yaptım oldu” anlayışı ile olmaz.

İkincisi, ABD Federal mahkemesinin başkan Trump’ın müslümanlar için almış olduğu kararı durdurmasıdır.

Burada yargı gücünün bağımsızlığı ortaya çıkmaktadır. Gerçekten de ABD de mahkemeler tam bir bağımsızlık içindedirler. Gerçektende batıda başta İngiltere olmak üzere Adalet tamamen yargı erkine teslim edilmiştir. Oralarda hakimlik teminatı bizden çok çok fazladır.

Düşünün, daha çiçeği burnunda bir başkana karşı yaptığı icraatı, aldığı kararı “yanlış” diyebiliyor ve uygulamasını durdurabiliyor.

Bizimde devleti oluşturan yasama-yürütme-yargı erklerini çok dikkatli bir biçimde düzenlememiz gerekmektedir. Bugün ülkemizin içinde bulunduğu sıkıntıların en önünde bence erkler arasında uyumun bozulmasından ileri gelmektedir.

Öyle ki Devletin hangi kademesinde olursa olsun görev alan herkesin devletin üzerinde güç olmadığını mutlak olarak bilmesi ve kabullenmesi şarttır.

Öyle veya böyle, şunlar yada bunlar devlete sızmışlar, filan, falan bunlar mazerette değildir, çözüm hiç değildir. Tabii ki burada Devlet’i üstün tutmak, üstün kılmak anlayışı var ise ötekiler zaten olmaz.

Gelin İngiliz Adaletinin meşhur hikayesi ile yazımıza nokta koyalım:

İngiltere’de avukatlara puanlamalara göre teklif yapılır. Hakimlik mesleğine başlarken hakime bir zarf verilir. Zarfta kısa bir yazı vardır. “……. Adınıza filan bankada sınırsız-limitsiz hesap açılmıştır. Bu hesaptan her zaman tüm ihtiyaçlarınızı görebilirsiniz.”

Bu bilgi hakimin kafasını karıştırır. Günler sonra yüklü bir çek yazar yanındaki memurunu bankaya gönderir. Biraz sonra o yüklü çek bedeli makamına getirilir, biraz şaşırır, oraya koyun der. Aynı gün parayı aynen hesaba gönderir, para yatırılır.

Birkaç gün sonra bir yazı gelir. Bu yazıda filan tarihte çekilen ve aynı gün tekrar aynı hesaba yatırılan paranın ne için çekilip, yatırıldığı sorulmaktadır.

Hakimde, göreve başlarken zarf içinde adıma limitsiz hesap açıldığı belirtilmişti. Bu doğrumudur diye düşünüp, denedim doğru imiş mahiyetinde cevap verir.

Kısa bir süre sonra yine bir mektup gelir. Mektupta “sizi hakim olarak görevlendiren İngiltere-Krallık devletinden şüphe eden İngiliz hakimi olamaz, göreviniz sonlandırılmıştır.” Şeklinde bir yazı ile hakimlik görevine son verilir.

Şimdi sıkı durun: İngiltere’de devlet ve demokrasi anlayışı 1215 yılında Büyük Magna Karta ile başladı. Ve hala o temel esas üzerinden İngiltere yönetiliyor. Üstelik yazılı bir Anayasaları yok.

Bizde en son 1982 de yapılan Anayasa bilmem kaç defa değişti. Şimdi kevgire döndü.

Hadi bir daha değiştirelim diyoruz. En önemli yasamız yaz-boz tahtası.

Hoşça kalın.

Leave A Reply

Your email address will not be published.