Anayasa oylaması sonucu Türkiye’de siyaset hareketlenmesi gözleniyor.
İktidar kanadı şaibeli(!) seçimim sonuçları yapılması gerekenleri yapıyor. Yandaş Bahçeli’de beyanatları ile yandaşlığına devam ediyor.
Hayır cephesinde ise farklı davranışlar patlak verdi. CHP “hayır” cephesinin önde geleni idi. Gerçekte 50’nin üzerinde alınan hayır oyları partide bazılarını başını döndürmüş olmalı ki “ acele” etmeye başladılar. Bu davranış partide gidişatı etkiledi.
Bazıları gaza geldiler. Sanki “hayır” oylarının hepsi kendilerinin gibi düşüğnce ile daha aktif, hatta eyleme dönük çalışmaların yapılmasını istediklerinden yönetimi ve genel başkanı yetersiz bulmaya başladılar. Bu parti içinde tartışma yarattı.
Şimdi şunu düşünmek zorunluluğu var.
CHP’de bayrak açanların amacı ne?
Acele edip nereye gidiyorsun?
Önce şunu düşün: hayır oylarının hepsi senin mi? Değil. Hepsi CHP’nin diyorsan, o zaman başarıı başkan ve yönetimi niye suçluyorsun. Hepsi CHP’nin değil ise –ki öyle, o zaman hayır’da birleşenleri CHP’de toplamanın yolunu seç ki, doğrusu da bu olsa gerek.
Aceleciler biraz gaza gelmediler mi? Geldiler. Hemde tam gaza geldiler.
Dört büyük şehirde iktidarı geride bırakan bir gücü daha da güçlendireceğine sanki o gücü dağıtmak içinm acele edilmesinin siyasette akılla hiçbir alakası yok.
Şimdi, CHP kendi iç sorunlarına dönmek zorunda kaldı. Topladığı gücü değerlendiremezseniz, yada bu gücü dağıtırsanız mevcut yüzde 25-30 olan oyunuzu da elde tutamazsınız.
Acelecilerin gaza geldiği kesin. Nerde, nezaman, ne yapacağını bilemiyorsan, hele hele topladığın 50 gücü bünyende tutman gerekirken, bu gücü dağıtırsan iktidara falan aday bile olamazsın.
Onun için siyaset doğru nyürüme sanatıdır. Bunları yazarken taa… 1978 Ekim ayında Adalet partisinin büyük kongresi aklıma geldi. O kongrede ben, Mehmet Kaman ve rahmetli Osman Tufan İznik delegeleri idik. Demirel’in karşısına Kamuran İnan genel başkanlığa aday çıkartılmıştı. Kamran İnan çok değerli bir siyasetçi idi. 1977 seçimlerinde CHP en fazla milletvekili çıkarmıştı. Adalet partisinden 11 milletvekilini yanına alarak Ecevit hükümet kurmuştu. Yani AP muhalefete düşmüştü.
Ankaraya vardığımızda bize ayrılan stat oteklindeki yerlerimiz iptal edilmişti. Stat otel emekli sandığına aitti. Ecevit’in maliye bakanı Ziya Müezzinoğlu oteli, Doğulu delegelere tahsis etmişti. Yani Adalet partisini parçalamak için batılı delegelere güçlük çıkarılıyor, doğulu (yani Kamran İnan’lı) seçmenlere destek veriliyordu. Hatta ilk defa Ankara’da caddelerde elektirikj direklerinde bile “İnan başklan” afişleri asılmıştı. Anlaşıldı ki iktidar, muhalefette kalan Adalet partisini bölüp, parçalamak istiyor onun için Kamran İnan partide güç dengesini bozabilecek kişi olarak kullanılıyordu. (şimdiki aceleci CHP’liler gibi)
İlk defa Demirel’in kongre arefesinde evinde ziyaretimizde oldukça sinirli olduğunu görmüştüm. Ertesi günü kongrenin olduğu Atatürk Spor salonundakicoşkuyu görünce Demirel’in sinirleri yatışmış sakin ve coşkulu hali ile 3,5 saat süren konuşmasını izlemiştim. Hatta önceden dağıtılan konuşmasına ilişkin kitapçığın yarısını bile konuşamamıştı.
Ve ardından büyük bir farkla Demirel tekrar genel başkanlığa seçilmişti. Kamran İnan’da AP’nin çok değerli mensubu olarak hiç ayrılmadı. Hatta çok yaşlandığı zamanlarda bile televizyonlara çıkarak Türkiye’nin sorunlarını anlatmaktan uzak kalmadı.
O dönem Kamran İnan’ın perti genel başkanlığına aday olması hata idi. Bugünde CHP’de acelecilerin, bayrak açmaları hatadır, hemde büyük hatadır. Bu gibi zamansız davranışlar o partiye zarar verir. Büyümekte olan ağacın dallarını kırarsanız o ağacın büyümesi gecikir. Dahası o ağacın köklerinden birkaçını keserseniz o ağaç belki de büyüyemöez belkide kurur.
Aceleciler bunları bilemiyorlarsa siyaset yapmasınlar daha iyi olur.