YARGI REFORMU(!)

0

 

Basın ve kamuoyunda sık sık yargı reformu haberleri çıkıyor. Bu haberlere göre yargılama aşamaları ve özellikle kişi haklarının korunması açısından “kuvvetli şüphe” ilkesi yerine “somut delil” ilkelerinin getirileceği gibi bazı ciddi düzenlemelerden söz ediliyor. Ancak bu ilkelerin ne derece uygulanacağı endişesi de ortada duruyor.

Türkiye’nin çok ciddi yargı reformuna hemde acilen ihtiyacı olduğu kesin. Bunun için daha ilk adım yargının bağımsızlığıdır.

Bağımsız ve tarafsız bir yargı erki oluşamamış ise yasalarımızda yapılacak bir takım değişikliklerle yargıda reforma ulaşamayız.

İhtilalcilerin bile onayından geçen 1982 Anayasası’nda Devletin üç temel taşı olan yasama, yürütme ve yargı erklerinden yargı erki, diğerlerinden yani yasama ve yürütmeden ayrı, bağımsız bir yapıya sahipti. Şimdi ise başkanlık rejimi ile her şey Cumhurbaşkanına tabi hale getirilmiş olduğundan temelde bir reformdan söz edemeyiz. Onun için öncelikle Türkiye’nin tek kişilik demokrasiden biran önce çıkıp katılımcı ve tam bir demokrasi rejime dönmesi gerekir. Yani, kuvvetler ayrılığı sistemine dönmemiz en temel esastır.

Çok tartışıldı, yine de tartışmalar daha da devam edecektir. Öncelik yargı reformu değil, rejim reformudur.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde önemli yeni olan, Kurtuluş Savaşı’nın Galip Hocası, Atatürk’ün iktisat vekili, başvekili, 7. Cumhurbaşkanı Celal Bayar ile 1982 yaz aylarında saatlerce sohbet ettiğimizde 1924 Anayasasına ısrarla Atatürk’ün anayasası deyimini kullanmıştı. Nedenini de açıklamış, devletin yasama, yürütme ve yargı erkleri üzerine kurulu olduğunu, yasamanın içerisinde hükümeti yani yürütme organını oluşturduğunu ve yürütmeyi denetim içinde tuttuğunu, yargı erkinin ise bu iki erkten ayrı ve hiçbir etki altında olmadan tam bir bağımsızlık içinde olduğunu belirtmişti. Atatürk bu esasları benimsemiş, Türkiye’yi bu esaslar üzerine kurmuştu diye anlatmıştı.

Önümüzdeki günlerde hazırlanan yargı reformu paketi mecliste tartışma ve değerlendirmeler yapılarak yasallaşacaktır. Ancak, ben, buna reform değilde, birazcık hakların yargılama aşamasında korunması olarak bakıyorum.

Şüphesiz yargı erkini kullananlar, bendende daha çok yargı aşamasında kişinin haklarının korunması konusunda daha hassastırlar, bundan şüphe duymuyorum ama yasal değişim ve kuralların yargılamayı da daha özgür kılması hakkın tecellisinde esastır.

Türkiye sosyal ve ekonomik sıkıntılar içindedir. Bunları aşmamız gerekirken, önümüzde siyasi sıkıntıların artacağı doğal bir süreç olacaktır. Tüm bu çalkantıların içinden yargı erkinin bağımsızlığı ve hukukun üstünlüğü sayesinde çıkabilir.

Onun için yargıda yapılacak reformların ciddi ve uzun süreçli olması gerekir.

Günü kurtaracak üç-beş değişim ile yargıda reform yapmak kendimizi aldatmak olur.

Hoşça kalın.

 

Leave A Reply

Your email address will not be published.