Bu ünlem ürpertici bir ünlemdir.
Çünkü yangın sırasında bir kayıp, bir hasar vardır. Ve bu yüzden insanı bir korku sarar. Çünkü bazı şeylerden yoksun kalacak, kimi şeylerini kaybedecektir. Kullanılamaz hale gelen bazı sahip olduğu şeyler ya yenilenecek ya da tamir edilmek zorunda kalınacaktır.
Bu en azından bir zarar hanesine yazılacaktır.
Söz konusu orman ve ağaçlar olunca işin boyutları fazlalaşır.
Ağaç ormanın yaşam için hayati öneme haiz birçok yarara sahiptir. O yüzden ki bir orman yangını dönülmez yaralara sebep olur.
Ağaç fotosentez yolu ile bol oksijen salınımı yapar. Bu havayı temizler, iş bununla kalsa iyi.
Ağaç ekili bir yöre erozyonu önler. Toprak aşınması, toprak kayması vs. gibi şeyler ortadan kaybolur.
TEMA’nın bir tespitine göre her yıl Kıbrıs kadar bir toprak parçası erozyon sonucu denizlere akmaktadır.
Yani ormansızlık bir toprak kaybına sebep oluyor.
Ormanlık bir bölge yağmur çeker.
Ve dahası içinde birçok canlı türünü barındırır ve onların rahat bir şekilde yaşamasına zemin hazırlar.
Bu kadar çok yararı olan bir metanın yanması sonucu olabilecek zararlar dikkate alındığında zarar ve kayıp bir hayli çoktur.
Bütün bunların dışında odun, kereste ve kağıt ihtiyacının karşılanmasını da hesaba katarsanız hayata büyük bir darbe vurulmuş olduğunu anlamış olursunuz.
Bir süreden beri Manavgat, Adana, Mersin ve Muğla dolaylarında büyük yangınlara ve bunların felaketlerine tanık oluyoruz.
Genişleyen orman yangınları birçok köy, köy evleri ve tarım alanlarını da etkisi altına aldı. Zarar büyük, can kaybı var.
Haberlere sık sık konu oluyor.
Hava sıcaklıklarının artması, nem ve rüzgar bu yangınların büyümesine neden oluyor.
Bu yangınların çoğu insan kaynaklı. Birçok insan yaz aylarında ormanlık yörelere gidip piknik yaparak, mangal yakarak eğlenmek, dinlenmek istiyor.
Oradan ayrılırken yakılan ateşler söndürülüyor. Kalan bir kıvılcım rüzgarın tesiri ile harlanıyor ve başka yerlere de sıçrıyor, alev büyüyor.
Bu yangınlar konusunda daha önce yazı yazdım.
Atılan izmaritler ve daha da önemlisi kırık cam parçaları. Bu cam parçaları bir şey yapmaz sanıyorsunuz. Tam tersine bir optik vazifesi görerek ateşlenmeye zemin hazırlıyor.
Aman DİKKAT!
Yangın söndürme ve işi gün be gün daha modern bir hal aldı.
Osmanlıdan bu yana bir farklılık ve hatta teknolojik bir gelişme tespit etmek zor değil.
Yüksek bir yerden, bir kuleden bir işaret verilir, bu İstanbul’da Galata Kulesi, Beyazıt’ta ki Beyazıt Kulesi vs. gibi yerlerdir.
Hemen yeniçerilere bağlı Tulumbacılar denen insanlar harekete geçer ve görülen yangını söndürmeye çalışırlar.
1827’de ordu içinde yangıncı taburu kurulur.
1884 Kara İtfaiye Taburu, bir de Deniz İtfaiye Taburu kurularak karada ve denizde mevcut olarak baş gösteren yangınlara müdahale edilir.
Yangın bir felakettir.
Bu yazıyı yazarken Nurhan Damcıoğlu tarafından seslendirilen bir kanto da:
Yangın var, yangın var
Ben yanıyorum.
Yetişin dostlar, ben yanıyorum.
Yanığın sırasında büyük bir karbondioksit havaya salınır.
Şu anda 11 ilde görülen yangınların aynı anda ortaya çıkması bir takım şüpheleri akla getirmiş, ne ki yapılan soruşturmalarda, yapılan açıklamalar dikkate alındığında daha bir kanıt bulunamamıştır, araştırılmaktadır.