Marmara’nın doğusunda, sanayinin nabzının attığı, İstanbul’un hemen yanı başında, geçmişin ihtişamıyla bugünün dinamizmini harmanlayan bir şehir vardır: Kocaeli. Kimileri için sadece hızlıca geçilen bir otoyol güzergâhıdır burası. Oysa dikkatli bir göz için Kocaeli, Türkiye’nin gizli kalmış en derin hikâyelerinden birini anlatır. Sadece sanayinin değil, tarihin, doğanın, kültürün ve insan emeğinin destanıdır bu şehir. Şimdi gelin, bu göz ardı edilen hazinenin sayfalarını birlikte çevirelim.
Kocaeli’nin kalbi, bugün İzmit dediğimiz kenttir. Ama zamanın çok daha gerisinde bu topraklara Nikomedia denirdi. M.Ö. 712’de kurulan bu kadim şehir, Roma İmparatoru Diocletianus’un gözdesiydi. O denli ki, Diocletianus Nikomedia’yı bir dönem Roma İmparatorluğu’nun başkenti yaptı. Düşünsenize, İstanbul henüz bir köyken, Kocaeli dünyayı yöneten bir merkezdi
Antik tiyatroları, saray kalıntıları ve lahitleriyle Nikomedia, arkeologlara hâlâ sırlarını fısıldıyor. Kazılarla gün yüzüne çıkan her taş, aslında Anadolu’nun binlerce yıllık tarihine yeni bir sayfa ekliyor.
Osmanlı döneminde ise bu şehir bambaşka bir anlam kazandı. 1320’de Akça Koca tarafından Osmanlı topraklarına katılan İzmit, adını da ondan aldı: Kocaeli. Bu kahramanın adı bugün sadece bir vilayet değil, bir kimlik oldu bu coğrafyada.
Kocaeli’de geçmişi sadece kitaplarda okumazsınız; sokakta yürürken soluklanıp bir çeşmenin başında, bir cami avlusunda, bir kule gölgesinde onu hissedersiniz.
İzmit Saat Kulesi, II. Abdülhamit’in tahta çıkışının 25. yılı için 1901 yılında inşa edilmiştir. Bu zarif yapı, şehrin zamana meydan okuyan yüzüdür.
Kasr-ı Hümayun (Av Köşkü), Osmanlı sultanlarının dinlenme noktasıydı. Özellikle Sultan Abdülaziz, burayı çok severdi.
Sırrı Paşa Konağı, Osmanlı’nın kent mimarisine dair zarif örneklerinden biridir. Bugün restore edilmiş ve müze olarak hizmet vermektedir.
Orhan Gazi Camii, şehrin Osmanlı dönemine ait ilk camilerindendir. 14. yüzyıldan bugüne ulaşan bu yapı, hâlâ ibadet için kullanılmakta.
Ayrıca Kocaeli Arkeoloji Müzesi, Roma ve Bizans dönemine ait pek çok eseriyle, şehrin köklü geçmişini gözler önüne serer.
Sanayiyle anılsa da Kocaeli, doğasıyla büyüleyen bir şehir. Doğa tutkunları için burası adeta bir açık hava terapisi.
Maşukiye, ismini “aşık olunan yer” anlamına gelen “maşuk” kelimesinden alır. Şelaleler, yürüyüş yolları ve kuş sesleriyle dolu bir tabiat harikasıdır.
Kartepe, kış aylarında kayak severlerin gözdesi; yazın ise serin havasıyla doğaseverlerin kaçış noktasıdır.
Ballıkayalar Kanyonu (Gebze), kaya tırmanışçıları için Türkiye’nin en önemli rotalarından biridir.
Sapanca Gölü kıyısı, özellikle sabah saatlerinde sisler içinde bambaşka bir manzara sunar.
Kerpe ve Kefken ise Karadeniz’in Kocaeli’ye bahşettiği kıyı cennetleridir. Kefken Adası, antik kalıntılarla bezeli doğal bir mücevherdir.
Bir şehri tanımak istiyorsanız, mutfağına bakın. Kocaeli, mutfağında geçmişin izlerini, doğanın cömertliğini ve halkın emeğini harmanlar.
Pişmaniye: Kocaeli denince akla ilk gelen tatlıdır. Tel tel dökülen, hafif ve nostaljik bir lezzet. Çocukluğun pamuk şekeri hâlidir adeta.
Kandıra Yoğurdu: Doğal beslenen hayvanlardan elde edilen bu yoğurt, kıvamı ve ekşiliğiyle eşsizdir.
Cızlak: Kandıra’nın köylerinde yapılan, gözlemeye benzeyen, peynirli veya patatesli bir köy lezzeti.
Höşmerim: Süt, irmik ve şekerle yapılan, yörede özellikle düğünlerde ikram edilen geleneksel bir tatlı.
Maşukiye Alabalığı: Dere suyunda yetiştirilen taptaze balık, köy kahvaltısıyla başlayan bir günün lezzetli finalidir.
Bugün Kocaeli, 2 milyonu aşkın nüfusuyla Marmara’nın üçüncü büyük ili. Ama onu sadece nüfus rakamlarıyla, sanayi bölgeleriyle tanımlamak eksik olur. Bu şehir; bir işçinin sabahın alaca karanlığında işe yürürken içtiği çayın sıcaklığında, çocukların sokaklarda top oynarken duyduğu neşede, pişmaniyecilerin tezgâhlarında çevirdikleri tel tel şekerde, göl kıyısında sabah yürüyüşüne çıkan emekli bir çiftin huzurunda saklıdır.
Kocaeli bazen İstanbul’un gölgesinde kalır, bazen otoyolların uğultusunda kaybolur. Ama ona kulak verirseniz, size hem geçmişi hem geleceği aynı anda fısıldar. Burası, sadece ekonomik gücüyle değil, kültürüyle, doğasıyla, tarihiyle ve insanıyla büyüleyen bir kenttir.
Bir dahaki sefere Kocaeli’nden geçerken, durun. Bir bardak çay için sahilde. Bir dilim pişmaniye alın. Bir an gözlerinizi kapatın ve bu şehrin size anlatacağı hikâyeyi dinleyin.
Çünkü Kocaeli, sadece bir şehir değil, Türkiye’nin kalbinin attığı yerlerden biridir.