LÜTFEN SESSİZ OLUN! MANHUNT 2’DE KORKU SESSİZ YÜRÜR

0

Zifiri bir odadasınız. Soluk bir floresan ışığı titriyor. Duvarlarda çatlaklar var, zeminde paslı bir sedye. Uzaklardan yankılanan çığlıklar, fısıltıya karışıyor. Derken kapı açılıyor. Ve siz – evet siz – elinizde bir plastik torbayla o kapıdan içeri giriyorsunuz. Korkunun kol gezdiği bir dünyaya hoş geldiniz: Manhunt 2.

Rockstar Games, bundan tam 2 yıl önce çıkan ve oyun dünyasında “cesaret” ile “delilik” arasında sıkışmış ilk oyunu Manhunt ile bizi rahatsız etmeye başlamıştı. Şimdi ise bu rahatsızlık, bir başka boyuta taşındı. Manhunt 2, sadece bir devam oyunu değil; oyuncunun zihnine sızan bir psikolojik korku simülasyonu. Ve bu simülasyon, gerçekle hayalin sınırını öyle bir yok ediyor ki… “ben kimim?” sorusu sadece Daniel Lamb’e değil, oyuncuya da soruluyor.

Ana karakterimiz Dr. Daniel Lamb, akıl hastanesinde uyanıyor. Nerede olduğunu bilmiyor. Kim olduğunu da. Tek bildiği şey, kaçması gerektiği. Ona yol gösteren ise Leo Kasper adında, acımasız bir adam. Birlikte kaçıyorlar, iz sürüyorlar, öldürüyorlar… Ve siz, tüm bunların düğmesine basıyorsunuz. Bir infazı başlatan parmak, sizin parmağınız.

Manhunt 2, grafiksel olarak muhteşem ya da mekanik olarak devrimsel bir oyun değil. Ama mesele bu değil. Oyun, sahip olduğu görsel-işitsel tekniklerle oyuncunun duyularına saldırıyor. Özellikle infaz sahnelerinde ekrana yerleştirilen bulanıklaştırmalar, epileptik renk geçişleri, karakterin deliliğe giden yolu iliklerinize kadar hissettiriyor.
Bu efektlerin tek amacı var: Rahatsız etmek.
Ve başarıyor.
Bir plastik poşet, bir testere ya da bir çekiç; bu oyunda her şey bir infaz aracına dönüşebiliyor. Ancak asıl infaz edilen şey; düşmanlar değil, sizin içsel huzurunuz. Çünkü her infazdan sonra bir durup düşünüyorsunuz: “Ben az önce ne yaptım?”

Leo, bu oyunun en ilginç karakteri. O sadece bir yardımcı değil, bir yansıma. Oyuncunun içindeki bastırılmış öfkenin, acımasızlığın sesi. Ve oyunun ilerleyen bölümlerinde ortaya çıkan büyük gerçek: Leo aslında Daniel’in zihninin bir ürünü.

Yani aslında iki kişilikli bir zihinle oynuyorsunuz. Daniel masum, Leo şeytani. Ama bu çizgi her sahnede bulanıklaşıyor. Kim doğruyu söylüyor? Kim kontrolü elinde tutuyor? Daha da kötüsü… bu sorular sadece oyun karakterlerine değil, size de yöneltiliyor.

Oyun boyunca Daniel’ın hafızası geri geliyor. Ve biz de onunla birlikte karanlık bir geçmişe sürükleniyoruz. Daniel, hükümetin “Pickman Projesi” adlı bir zihin kontrol deneyinin parçasıydı. Onun zekâsı, duygularının üstüne çıkarıldı. Ama bu deney, onun kişiliğini parçaladı.

Bu parça parça akıl yapısı, her bölümde biraz daha çözülüyor. Ve oyuncu bu çözülmenin orta yerinde duruyor. Katil sizsiniz. Kurban sizsiniz. Deney faresi sizsiniz.
Manhunt 2’nin en çok konuşulan kısmı oynanışı ya da hikâyesi değil, sansürü oldu. Oyunun orijinal hali “Adults Only” (Sadece Yetişkinler) derecesi alınca, PlayStation ve Wii platformlarında yayımlanması imkânsız hale geldi. Rockstar, içeriği sansürleyerek infaz sahnelerini filtrelerle bulanıklaştırdı.

Ancak ironiktir: Sansür, bu oyunun etkisini azaltmak bir yana, daha da karanlık bir atmosfer yaratmayı başardı. Görüntülerin net olmaması, hayal gücünü devreye soktu. Ve hayal gücü, çoğu zaman gerçeğin kendisinden daha korkutucudur.

Manhunt 2’yi klasik korku oyunlarından ayıran bir diğer unsur da sessizlik. Oyunda öyle abartılı müzikler, çığlık atan canavarlar yok. Her şey sessiz. Gerilim, nefes alışverişiniz kadar yakın. Bir koridorda yürürken duyduğunuz ayak sesi, ölü bir odada yankılanan bir fısıltı… İşte korku burada başlıyor.

Çünkü sessizlik içinde yürüyen bir katilin ayak sesleri, en yüksek çığlıktan daha derindir.
Manhunt 2’yi oynadığınızda, ekranı kapattığınız an her şey sona ermiyor. Aksine, asıl oyun o zaman başlıyor. Kendi içinize dönüyor, zihninizin karanlık dehlizlerinde dolanıyorsunuz. Ve içinizden bir ses, Leo’nun sesi gibi fısıldıyor:
“Bunu sen yaptın. Bunu istedin. Sen de o karanlıktan bir parça taşıyorsun…”

“Manhunt 2, bir oyun değil; karanlık bir aynadır. Ve hepimiz o aynada gördüğümüz şeyden ürkeriz.”

Leave A Reply

Your email address will not be published.