İZNİKLİ İLK HAVA ŞEHİDİMİZ MESUT KORAY

0

İZNİKLİ İLK HAVA ŞEHİDİMİZ AYNI ZAMANDA KURTULUŞ SAVAŞINDAN SONRAKİ İLK ŞEHİDİMİZ MESUT KORAY ve 77. YILINDA REFAH FACİASI
                                                                                         Kenan YEŞİLYURT

MESUT KORAY kimdi; Hoca İsmail Efendi ( kabri Mahmut Çelebi Camisi’nin arka tarafında bulunan mezarlıkta bulunuyordu, İznik Ortaokulu instagram haber yapıldığında okulun bahçe düzenlemesi sırasında, kaybolmuş) ’nin oğluydu, 1918 yılında İznik’te doğdu. İlkokulu İznik’te okumuş, fakat o zamanlar ortaokul olmadığından Bilecik’te okumuştu. Daha Sonra da Bursa Işıklar Askeri lisesini bitirerek Kara Harp Okuluna gitti. Kara Harp Okulunu 1941 yılında, derece ile, 5.nci olarak bitirmişti. (1941-5)
Dönemin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, Türkiye’yi savaşın dışında tutma politikası izler. Tarafları silah-malzeme gibi isteklerle oyalama yolunu seçer. Bu sırada, Alman Büyükelçisi Von Papen 4 Mart 1941 günü, Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’ye sunulmak üzere; Hitler’in mektubunu iletir ve bu durum, Türkiye’deki tedirginliğini, bir nebze olsun dindirir.
Hitler, mektubunda: “Savaşı, kendisinin çıkarmadığını iddia etmekte ve Almanya’nın Türkiye’ye saldırmayacağına dair güvence verir.” Bulgaristan’da bulunan Alman birlikleri için de, “Oradaki mevcudiyetlerinden dolayı, yanlış bir anlam çıkartmaması için, Türk sınırından uzak kalmalarını emrettiğini de, mektubunda vurgular.” Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, cevabi mektubunu yazar ve “Türk-Alman ilişkileri yumuşar.”
Bu arada; gelişmeleri dikkatle izleyen müttefiklerden İngiltere, Türkiye için tersanelerinde yaptırılan 4 denizaltının hazır olduğunu açıklar. Savaşın başlamasından kısa bir süre önce Türkiye, ordusunu güçlendirmek amacıyla, İngiltere’den bazı taleplerde bulunmuş ve 1930 yılında yapılmış olan bir karşılıklı yardımlaşma sözleşmesi gereğince, 4 denizaltı, 4 muhrip, 12 çıkarma gemisi ve 4 uçak filosu sipariş etmiştir. İngiltere, “Burak Reis, Murat Reis, Oruç Reis ve Uluç Reis” adları verilen denizaltılar ile 4 uçak filosunu almak üzere, gerekli mürettebatın İngiltere’ye gönderilmesi istenir. Bu durumda ister istemez I. Dünya Savaşı öncesi, bedelini ödediğimiz Sultan Osman ve Sultan Reşat Dretnotlarına İngilizlerin nasıl el koyup vermedikleri akla gelmekteydi.
Bu arada İngilizler yeni bir şart ileri sürdü. Bu şarta göre denizaltıları teslim alacak mürettebatın, en geç 25 Haziran 1941 günü Mısır’ın Port Said Limanı’ nda olmalarını istiyorlardı. Mürettebat, burada kendilerini bekleyecek olan meşhur Quenn Mary Transatlantiği ile koruma altında İngiltere’ye gideceklerdi
Bu büyük görev için: 19 deniz subayı, 63 deniz astsubayı, 68 deniz eri seçilir. Kafilede: ayrıca, İngiltere’ye havacılık öğrenimine giden: 1 hava subayı ve 20 Hava Harp Okulu öğrencisi ( bunlardan 16’sı Kara Harp Okulunu üstün derece ile bitirdikleri için, İngiltere’de pilot olarak yetiştirilmesine karar verilen: Topçu, Piyade, Süvari, İstihkâm ve diğer sınıflardan mezun öğrencilerdir) yer alır.
Bu durum karşısında;“Barzılay ve Benjamen Vapur Kumpanyası” na ait “Refah Şilebi” kiralanır. Geminin sahiplerine, şilebin Mısır’a giderek, Milli Müdafaa Vekaletine ait, kimi malzemeleri Türkiye’ye getireceği söylenir.
İzzet Dalkıran’ın kaptanlığını yaptığı ve 28 mürettebatı bulunan Refah Şilebi, 16 Haziran 1941 günü İstanbul’dan Mersin’e hareket eder. Gemi, alelacele sefere hazırlanmıştır. Asıl amaç, gemi şirketinden saklandığı gibi kaptana da bildirilmediğinden, Refah Şilebi, eksiklikler içindedir. 21 Haziran 1941 günü, Refah Şilebi, Mersin Limanına ulaşır ve demir atar. Bu arada; denizcilerde, Mersin’e gelmeye başlarlar. Ancak, 40 yaşındaki bu yorgun şilebin görüntüsü, kafiledeki tüm denizcileri, hayal kırıklığına uğratır. Bu durumda yapılacak olan, gemiyi mümkün olduğu ölçüde, yolculuğa uygun hale getirmektir. Önce iskele ve sancak taraflarıyla, ambar kapağına büyük boy, birer “TÜRK BAYRAĞI” resmi yapılır. Gece projektörlerle aydınlatılacak boyuttaki bu bayrak görüntüleri, geminin milliyeti hakkında bilgi vermeye yeterlidir. Gemide yalnızca 24’er kişilik 2 filika vardı. Personel ile birlikte 200 kişiyi bulan yolcular için; yer de, yatak da, yiyecek de, tuvalet de yoktu. Zaten, kafile başkanı Yarbay Zeki Işın da, gemiyi gezdikten sonra, “Sefere Elverişli Olmadığını” yetkililere bildirir.
İşte bu ortamda, Refah Gemisi ile gidecekler arasında İZNİK-1918 doğumlu MESUT KORAY adı da göze çarpmaktaydı. Teğmen MESUT, Kara Harp Okulunu 1941 yılında, derece ile 5.nci olarak bitirip (1941-5),Teğmen rütbesiyle ve başka bir görev yerine gitmeden, Refah Şilebi ile yola çıkmalarına karar verilmişti. O da İngiltere’den uçak getirecekler arasındaydı.
Teğmen Mesut, şilebin batırıldığı 23.06.1941 gününden bir gün önce yakınlarıyla vedalaşabilmek için Adana Merkez Karakol Komutanı olan J.Başgedikli abisi Ahmet Hamdi Kuzucuoğlu’nun (Müşküleli İstiklal Savaşı Mücahidi) yanına Adana’ya gelmişti Vedalaşırken de nişanlandığı müjdesiyle onları sevindirmek de istedi. Sohbet esnasında da abisine, yeğeni Targan’ı da kendisinin okutacağını belirterek onu mutlu kılmak istedi.. Ertesi gün ayrılık vakti geldiğinde, Mersin’ e uğurlamaya yeğeni Nevzat dayısı Fethi Kaner Bey ile birlikte gitmiştir. Akşama doğru, Mersin’de limanda amcasıyla vedalaşıp, onu yolcu eden Nevzat Kuzucuoğlu ile dayısı birlikte Adana’ya dönmüştür.

23 Haziran 1941 günü, saat: 17.30’da, Refah şilebi, sessiz sedasız Mersin Limanından hareket ediyor. . Saatler: 22.30’u gösterirken, gemi, korkunç bir patlama ile sarsılır. Bordasına yediği torpille açılan gedikten içeriye, hızla sular dolmaya başlar. Refah şilebi, milliyeti belirsiz bir denizaltının attığı torpille, tam ortasından ikiye bölünür. Mevcut iki filikadan biri, içinde uyuyanlarla birlikte havaya uçar.
Hayatta kalanlar, mevcut tek filikanın başına hücum ederler. Refah yolcularından, Yüzbaşı Nevzat Erül, tabancasını çekerek, filika başındakileri:”Burada kumanda bendedir” diyerek düzene sokar. Tam 24 kişiyi, filikaya bindirdikten sonra, kaptan köprüsündeki İzzet Dalkıran’ı ve kafile başkanı Yarbay Zeki Işın’ı filikaya çağırır.
Kaptan ve Zeki Işın, ikisi birlikte, filikadakileri selamlayarak: “Siz gidin, kurtulmaya çalışın. Biz gemide kalacağız” derler. Bu arada, geminin batmadığını gören bazı denizciler, yeniden gemiye çıkarak, sal yapmak amacıyla malzeme aramaya başlarlar. Bundan sonrasını, faciadan kurtulanlardan Muhittin Darga’nın ağzından “Kurtulma ümidimizi yitirmemiştik. Filikayı kaldıramadığımız için, saat: 02.00’ye kadar, geminin yavaş yavaş batmasını bekledik. Filika, su seviyesine gelir gelmez içine atladık. İngiliz subayı, sandala atlayamamıştı. Sonradan boğulduğunu öğrendik. Torpillendiğimiz sırada: kurtuluruz ümidiyle, denize atlayanlar da boğulmuşlardı..”
Emektar Refah şilebi, 4 saat süreyle su üstünde kaldıktan sonra, tam ortasından ikiye bölünerek batar. Donanmanın kıymetli denizaltıcılarını, hava kuvvetlerinin müstakbel pilotlarını ölüme götürür.
Filikaya binen 28 kişi ise, tam 20 saat 9 dakika süren bir yolculuktan sonra, 24 Haziran Pazartesi, saat: 19.10’da, Karataş Feneri yakınlarında karaya ayak basarlar. Onları ilk gören fenerci olur. Önce yabancı zannederek ihtiyatlı davranan fenerci, daha sonra, olayı öğrenince onları fenere götürür ve durumu ilgililere bildirir. Türkiye, acı gerçeği böyle öğrenecektir. Olay öğrenilince, askeri uçaklar havadan, motorlar denizden kazazede aramaya başlar. 15 deniz subayı, 16 Hava Harp Okulu öğrencisi, 48 denizaltı astsubayı, 63 deniz eri ile 25’i gemi mürettebatından olmak üzere, toplam 167 kişi şehit düşmüştür. Gemide, sürekli olarak üzerindeki can yeleğiyle dolaşan İngiliz Subayı da, boğulmuş ve ölü sayısı 168’i bulmuştur.
İznikli hemşerimiz Mesut Koray ise bir arkadaşıyla birlikte kalaslara tutunarak suyun üzerinde kalabilmişti. Uzun süren bu çileli bekleyişin sonu ne yazık ki hüsranla sonuçlanmıştı. Kazadan kurtulabilen yanındaki arkadaşının anlatımıyla:
“Mesut ile birlikte suya atlayıp, kalaslara tutunduk ve yüzerek olay yerinden uzaklaşırken, ileride bir kara gözüktü, Mesut iyi yüzücü olduğu için kalası bırakıp gözüken kara’ya doğru yüzmeye başladı. Ama ben iyi yüzme bilmediğimden kalastan ayrılamamıştım. Fakat bizim ay ışığında kara olarak gördüğümüz, meğer Köpekbalığı Sürüsü imiş. Mesut’u parçaladılar. Bu nedenle kurtulmuştum. Zaten bu arada halsizlikten bayılmışım . Gözlerimi açtığımda ise sahilde buldum kendimi ki bu arada Karataş’a çıkmışım.Ama ne yazık ki kader arkadaşımı yitirmiştim.’’
Ve İznik bir evladını Akdenizin sularında yitirmişti.
Acı haber tez varır derler ya şehidimizin haberi de Adana’ya düşmüştü. Birkaç gün önce kardeşinin ziyareti ve nişan müjdesiyle, esen mutluluk rüzgârlarının yerini hüzün ve acı almıştı. Gurur, övünç kaynakları bir anda yok olmuş, yüreklerini yakan kor kalmıştı geriye. Abisi, aynı yıl doğan oğluna şehit olan kardeşinin ismini verdi. Mesut Koray Kuzucuoğlu. Böylece en azından adını yaşatarak acısını bir nebze olsun azaltmak istemişti abisi. Aile yıllar sonra ata toprağına geri dönerek İznik’te yaşamaya devam eder. Şehit Mesut Koray’ın yeğeni Mesut Koray Kuzcuoğlu’da, İznik Ortaokulunda okur…….
( Uzun yıllar Kanada’ da yaşayan Mesut Koray Kuzucuğlu nu da geçtiğimiz yıllarda sonsuzluğa uğurladık..Ruhları Şadolsun!!) Kenan YEŞİLYURT

Not:Bu metnin hazırlanmasında, ailenin bilgilerini paylaşan ve bu konuda bilgi akışını sağlayan İznik Ortaokulundan Ağabeyimiz Mesut Koray Kuzucuoğlu ve Targan Doğan Kuzucuğlu’na teşekkür ederim

Leave A Reply

Your email address will not be published.