1999 büyük depremden sonra bir sürü Donatımın bahçesinde kaldıktan sonra oğlum bizi alıp İstanbul’a götürdü. Onun öğrenci evinde kaldık.
Daha sonra yine Adapazarı’na döndük ve bir çadır içinde bir süre yaşadık.
O günleri unutmam mümkün değil.
Bir akşam kızımın bir arkadaşı geldi, sohbet ediyoruz.
Oğlum “Baba sizi burada bağlayan bir şey yok. Gidin güzel bir yere yerleşin” diyordu.
Biz Ayvalık, Mudanya, Gemlik gibi yerleri düşünüyorduk.
Yakın dostlarım Erdoğan İznik’e git, güzel bir yer, bizde gelip gideriz dediler.
Eşime açtım. “gidip bakalım” dedi.
O arkadaş, bir istasyon şefi bir arkadaşı aradı. Arkadaşla birlikte gittik, bir süre birlikte olduk. O da İznik’te bize ev bulma konusunda yardımcı olacaktı. Ayhan Özer, Gazete Bayi.
Geldik, sağ olsun bize yardımcı oldu. 20 yıldır aynı evdeyiz.
Geldiğim gün İznik’te 3 çini ustası vardı.
Rasih usta, Adil Can ve Eşref usta.
Her üçü ile de yakın dostluklarım oldu.
Rasih usta ile uzun beraberliklerim oldu. Maliye Bakanlığı’nda müşavirlikten emekli olmuştu. Anadolu Medeniyetleri Müzesi’ne gidip geliyormuş. Seramik işine merak salmış ve oranın müdürü İznik’e git, bu işi orada yaparsın demiş. Geliş o geliş.
Bir çok denemeden sonra Eczacıbaşı’na bir dizi çini yapıyor.
Sohbeti çok güzel ve renkli bir insandı. Gidip uzun uzun sohbet ederdik.
Birçok sanatçı ile birlikte olmuştu.
Önce kalbinden rahatsızlandı. Daha sonra elinde bir sonda ile gezdi.
Ve bir gün onu kaybettik.
Cenazesini Belediye kaldırdı. Ve cenazesinde ben, Turgut Tuna, bir iki kişi vardı.
Eşref usta ile dostluğum şimdiki karakolun altındaki küçük kahvede başladı. Daha sonra Pazar yerindeki ev ve atölyesine gittim. Güzel çalışmaları vardı. Oturdu mu etrafında birçok insan oluyordu. Sohbeti güzeldi. Genellikle Yeşil Cami bahçesinde otururdu. Birlikte olduk. Yanlış hatırlamıyorsam namaz kılarken onu da kaybettik.
Bugün sanatçılar sokağı olarak anılan yerde birkaç çinici vardı. Bir gün Emin abinin yerini arıyordum. Emin abi bir antikacı idi.
Bir çinici dükkanı na girdim, bir bayana sordum. Emin abinin yerini. O bayan Nursan Güven idi. Adil Can’ın eşi.
Emin abiden biraz söz etmek istiyorum. Emin abi bir antikacı idi.
Daha sonra yanına gidip geldim. Bir oğlu konservatu
Anadolu Yakası Escort
Anadolu Yakası Escort Bayan
İstanbul Escort
arda hoca idi. Resim de yapıyordu. Emin abi onları satıyordu.
Emin abi önce eşini kaybetti. Sonra kendisini kaybettik.
Adil Can atölyesine gidip gelmeye başlamıştım. Akşam üstleri Turgut Tuna, Dr. Faruk ve Sevinç hanım orada oluyorlardı.
Turgut Tuna İznik’te ki Çinicilik Meslek Yüksek Okulu Müdürü idi. Dr. Faruk yine aynı okul da öğretim üyesi.
Rasih ustada orada oluyordu. Seviyeli sohbetler oluyordu.
Adil Can Meslek Yüksek Okulunda öğretim görevlisiydi o zaman.
Bu girizgahtan sonra asıl anlatmak istediğim noktaya geleceğim.
İznik’te seramik ve çinicilerin sayısı gün ve gün arttı.
Benim geldiğim sırada 3 olan sayı bugün 150’nin üstünde. Turgut Tuna burası 400 çiniciyi kaldırır diyordu.
Buradaki okuldan mezun olanlar burada kaldılar. Birçoklarınla yakın arkadaşlıklarım oldu. Yanlarına gidip geldiğim bir çok çinici vardı. Güzel arkadaşlar edinmiştim.
Rahmetli Hüseyin Avcı, Kaymakam zamanında Tekel Binası arkası ve I. Murat Hamamı’na bir çok dükkanlar yapıldı.
Ve çiniciler artık oralara taşındılar.
Biryandan Çini Vakfı. O zaman Çini Vakfı yöneticisi İlyas Koç’un eşi Yasemin Koç.
Oraya da gidip geliyordum.
Bir takım kooperatif çalışmaları oldu. Ne ki bu bir türlü yürümedi. Bir ara Başkan Adil Can idi daha sonra bir İnşaat Mühendisi olan ve Çinicilik ile uğraşan Mesut Tiryaki ve en sonu İbrahim Bardakçı.
Beklenen bir türlü meyve vermiyordu.
Çarşamba Sohbetleri adı altında son derece güzel toplantılar sinsilesi oldu. Orada söz konusu oldu bir kez.
Çok daha ciddi bir biçimde Rahmetli Kaymakam Hüseyin Avcı Süleyman Paşa Medresesinde bütün çinicilerin yer aldığı bir toplantıyı yaptı.
O toplantıda bende vardım. Bütün çiniciler düşüncelerini açıkladılar. O toplantıda Turgut Tuna ve Adil Can’lar da vardı.
Velhasıl günler geçti yedi arkadaş bir araya gelmişler. 12 KOP altında bir Çini Seramik şirketi kurmuşlar.
Bir yerleri var.
Ziyaretçileri var.
Şimdi yalnız çini bisküvileri hazırlayıp satıyorlar.
Önümüzdeki günlerde bir broşür gibi bir şeyde hazırlamayı düşünüyorlar.
Siparişler alıyorlar.
Bir çini ve Etnografya Müzesi açıldı.
Faik Kırımlı rahmetlinin bu işlerde payı var. Eşref abiye bu çini işini o aktarıyor.
Bakın nerelere geldi bu iş.