İŞTE O SES TAN ŞAHİNKANAT

0

Her hafta olduğu gibi yine birbirinden özel seslendirme sanatçılarımızı İznik Gazetesi ekibi olarak siz değerli okuyucularımız ile buluşturmaya devam ediyoruz. Son dönemlerin en çok ilgi ve dikkat çeken işlerinden bir tanesi olan seslendirme sektörü, gün geçtikçe harika sesleri gün yüzüne çıkarmaya devam ediyor. Bu hafta sevgili Tan Şahinkanat ile bu sektöre başlamak isteyen gençlerimize başarı dolu hayat örneği olabilecek bir röportaj gerçekleştirdik. Öncelikle röportaj’a geçmeden önce katkılarından dolayı çok çok sevip değer verdiğim sevgili Melissa Menteşe’ye ve röportaj isteğimizi geri çevirmeyen sevgili Tan Şahinkanat’a sonsuz teşekkürler.

Seslendirme sektörüne kaç yılında ve nasıl başladınız?

Sektöre girişim 2017 yılında oldu. 16 yaşındaydım. Küçük yaşta başlayan film yapımı ve post prodüksüyon ilgimi artık bir sonraki seviyeye taşımak istediğim için okulumun sömestr tatilinde bir akrabamın dublaj stüdyosunda staj yapmaya başladım. Orada ses kayıt teknikleri öğrenmeye başladım. Uzun süre dublaj kaydı izledim, ama izlemeye başlama sebebim işin teknik kısmına olan ilgim yüzündendi. Stüdyo ortamına ve oradaki insanlara bayılmıştım. Sesleriyle büyüdüğüm sanatçılarla çalışmak muhteşemdi, ve seslendirme sanatçılığına da bir ilgim başlamıştı. Ayrıca stüdyo ekibi de çok iyiydi. Çok keyifli bir iki haftaydı. Yaz gelsin de stüdyoya tekrar döneyim, stajıma devam edeyim diye gün sayıyordum, sonunda yaz geldi ve staja devam ettim. Ama bu sefer ufaktan ihtiyaç halinde kısa roller seslendirmeye de başladım. Yıllar içinde kendimi geliştirdikçe diğer stüdyolar ile de tanıştım, ve seslendirme/dublaj mesleğim haline geldi.

İlk ses verdiğiniz karakteri veya seslendirme hayatınız boyunca ses verdiğiniz kaç karakteri hatırlıyorsunuz?

Yazın staj için stüdyoya geri döndüğünde bir trt çocuk animasyonunda bozacıyı seslendirmiştim. Uzun uzun “Bozaaa” diye bağırıyordu sadece. İlk seslendirme kaydım buydu. İlk dublaj kaydım ise sanırım City of Ember filminde bir figürasyondu. Repliği de hatırlıyorum. “Hadi yürü! Sana yürü dedim! Dediğimi yap!”

Zaman içinde belki 1000 den fazla projede yer almışımdır ama şu an aklıma gelen ve severek seslendirdiğim rollerimden bazıları şunlar; Elite – Patrick (Netflix) Loki – Genç Loki (Disney Plus) Ghostforce – Mike (Disney Plus) Dedective Conan: The Culprit Hanzawa – Hanzawa (Netflix) Fortnite oyununda Dennis ve Ronin: Two Souls oyununda Kenji severek ses verdiğim yapımlardan.

Aynı zamanda YouTube kanalım TanProduction’da meslektaşlarıma beraber  oyun sinematiklene profesyonel dublajlar yapıyoruz. Oradaki bazı dublajlarım da çok popüler oldu. Kanalımdaki Detroit: Become Human’daki Connor ve God of War Ragnarok’daki Atreus karakterlerini çok severek seslendirdim.

Peki kendi sesinizi sosyal mecralarda veya TV de duyunca nasıl tepkiler veriyorsunuz?

Genelde mutlu oluyorum. İlk başladığım zamanlar güzel bir iş seslendirdiysem onu nasıl yapabildiğimi görmek için yayınlanana kadar gün sayardım. Ama benim için şu anda kendi seslendirdiğim bir işi keyif için izlemek biraz zor çünkü kendime çok eleştirel yaklaşıyorum. Ama televizyonda veya sosyal mecralarda kendi sesime denk gelirsem genellikle performansımı değerlendirmek için biraz bakıyorum.

Her insan seslendirme yapabilir mi neler gerekiyor?

Seslendirme ve dublaj sanatçılığı birçok kişi tarafından kolay bir meslek olarak görülüyor ama bence oldukça zor ve uzmanlık gerektiren bir meslek.

Ses kontrolü mesleğimizde kritik öneme sahip. Ayrıca, doğru vurgu ve tonlama ile doğru şekilde konuşabilme ile birlikte orijinal performansı taklit ederken bir yandan da yerelleştirme yeteneği de gereklidir. Bunun yanı sıra, iyi bir performans sergileyebilmek için karakter analizi yapabilme ve doğru karakter yorumlama becerileri de gereklidir. Dublaj sanatçısı olarak sizden çoğu zaman provasız bir şekilde, orijinal materyal ile aynı zamanda doğru bir performans sergilemeniz bekleniyor. Aynı zamanda bazen olduğu gibi karşınızda başarız, karakterin ağız haraketlerine yeterince iyi uymayan bir çeviri var ise, bu replikleri ağıza oturacak şekilde o anda redakte edebilmeniz de beklenebiliyor. Yani taklit yeteneği, oyunculuk, yaratıcılık ve dil bilgisi de gerektiren bir iş yapılıyor. Bir karaktere hayat vermek için yaratıcı bir bakış açısı gerektiği gibi, aynı zamanda dublaj teknikleri konusunda da iyi bir eğitime ihtiyaç var. Bu nedenle bence o herkes bu işi yapamaz. Ancak iyi bir eğitim ve düzenli pratik ile herkes kendini geliştirebilir.

Peki son zamanlarda seslendirme sektörünü ve meslek hayatınızı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Üzülerek belirtmeliyim ki seslendirme sanatçıları hak ettiklerinin çok altında para kazanıyor. Bir çok meslektaşım için de konuşacak olursam; haftanın her günü 2-3 stüdyoya gitseniz bile kazandığınız para size zar zor yetiyor. Bu nedenle birçok meslektaşım ve arkadaşım seslendirmeden çok keyif alsa da bu işin yanında alternatif para kazanma kaynakları da bulmak zorunda kalıyor. Bu işi yapan insanların büyük çoğunluğunu işini gerçekten severek yaptığını biliyorum. Ben de günde bazen 3-4 stüdyoya gitsem de, sesim kısılana kadar kayıt alsam da yine işimi çok severek yapıyorum. Üzüldüğüm başka bir şey ise, işin biraz fabrikasyona dönmüş olması. İşin iyi yapılmasından çok hızlı yapılmasının amaçlandığı çok fazla iş oluyor. Bu ülkede seslendirme sanatçıları işi gerçekten çok hızlı yapmaya alıştı, ve bunun avantajları olsa da gene olarak işin kalitesini maalesef düşürüyor. Sadece dublaja baktığınız zaman anlaşılmasa da, işi orijinaliyle kıyaslayınca çoğu işte ben net bir performans farkı görebiliyorum. Birçok ülke kendini dublajda en iyi sanıyor, ve birçok dilde yapılan dublajların kimler tarafından nasıl yapıldığını bilen biri olarak söyleyebilirim ki sanırım biz en hızlılarındanız, ama genel olarak bazı vizyon işlerini saymazsak çıkan işlerin kalitesine bakarsak bence en iyisi değiliz.

Seslendirme sanatçısı olmak isteyenlere ne gibi tavsiyeler verebilirsiniz?

İyi bir eğitim ve düzenli pratik öneririm. Eğer kişi bunu gerçekten istiyorsa ve şartlar el veriyorsa bir yolunu bulur diye umuyorum. Ama hayal kırıklığına uğramamak adına sektörün şartlarından haberdar olmak da bence çok önemli tabii. Mümkünse bir devlet konservatuarında oyunculuk/tiyatro eğitimi almak çok iyi bir temel olabilir. Aynı zamanda bu işin tekniğini öğrenebileceğiniz bir takım akademiler de mevcut.

Peki son olarak bu sektörde gelecekte kendi konumunuzu nasıl görüyorsunuz?

Ben sadece işimi iyi yapmamla bilinen, tanınan bir sanatçı olmak istiyorum. Kamera önü oyunculuk deneyimlerim de oluyor ve bu da ilgimi çekiyor, yani kariyerimin oraya kayma ihtimali de var ama aynı zamanda önceden de bahsettiğim Youtube kanalımda eğlence için yaptığımız oyun dublajları yavaş yavaş resmi oyun işleri almamıza de vesile oluyor. Bu da işi bir stüdyo açmaya kadar götürebilir. Benim tek amacım, işimi daha iyi yapmak için çaba göstermek, her konuda elimden gelenin en iyisini yapmak.

 

 

Leave A Reply

Your email address will not be published.