EZGİ ERDOĞAN’IN MÜZİK DÜNYASINA YOLCULUK

1

İznik Gazetesi ekibi olarak siz değerli okuyucularımıza durmadan röportajlar hazırlamaya devam ediyoruz. Bu hafta son dönemlerde müzik Dünyasında çığır açmış, Spotify ve çeşitli müzik platformlarında geniş dinleyici kitlesine sahip olan sevgili Ezgi Erdoğan ile harika bir röportaja imzamızı atmış bulunuyoruz. Kendisi müzik Dünyasına nasıl adım atmış? İyi bir müzisyen olmak için neler gerekli gibi soruların hepsini ve çok daha fazlasını bu röportajımızda bulabilirsiniz. Röportajımıza katıldığı için İznik Gazetesi ekibi olarak teşekkür ederiz.

Klasik olacak ama kendinizi kısaca tanıtmanız gerekirse Ezgi Erdoğan kimdir ve neler yapar?

23 yaşındayım ve kendi dünyamın içinde hissettiklerimi yazıp söyleyen bir müzisyenim. Aynı zamanda da hukukçuyum. Hayatımdaki her şeyi tutkularım şekillendiriyor. Müzik ise beni bu dünyaya ait hissettiren tek tutkum.

Her insanın küçük yaşlardan itibaren belli başlı hayalleri olur. Sizin için de bu sektör hayallerinizden bir tanesi miydi?

Aslında ben birçok şey olmak istedim fakat müzik sektörü tabii ki en büyük hayallerimden biriydi. Hep insanların yazıp söylediğim şeyleri dinleyip beğendiği bir zamanı hayal ederdim. Galiba o çocuk şu anda yanımda olsaydı benimle gurur duyardı. İçten içe de bu konuda hep bir şeyler yapıp başaracağımı hissederdim aslında. Yalnızca gelecek kaygısının da etkisiyle çocukken bu hayallerimi çok bastırmaya çalıştığım bir dönem geçirmiştim ancak gördüğünüz gibi insan bastırdığı duygunun esiri oluyor nihayetinde.

Müzik yapmanın zorlukları nelerdir, mesleğinizden memnun musunuz?

Genelde insanların zorlandığı kısım söz yazmak ve bestelemek iken benim en büyük şansım üretmekte hiç sıkıntı çekmemem oldu. Benim müzik ve piyasayla ilgili en nefret ettiğim, zorlandığım şey hızlı tüketim piyasası. Ben şarkıları sindire sindire bir hikaye kapsamında çıkarmayı seviyorum çünkü her şarkı diğer bir şarkıya cevaptır aslen. Fakat günümüz piyasası bir şarkıyı çıktığı gibi tüketiyor. Buna ek olarak ekonomik kaygıları söyleyebilirim. Benim için müzik pek bir ”meslek” olmasa da yine de diğer müzisyenlerle aynı ortak paydayı paylaşıyorum. Ekipman pahalılığı, üretim ve reklam maliyetleri tüm müzisyenlerin en büyük sorunu.

Vokal olarak hangi tür parçaları okuyorsunuz ve çalmayı sevdiğiniz enstrümanlar nelerdir?

Ana enstrümanlarım gitar ve bağlama. Bunun yanında biraz piyano da çalabiliyorum. Genelde kendi yazdığım şarkılarımı okuyorum ve birçok tarza açık olsam da okuduğum şarkılar daha çok elektronik ve ambians esintili alternatif ve pop karışımı müzikler oluyor. Şarkılarımın tek kelimeyle ifade edilecek bir tarzı da yok açıkçası. Zaten birçoğu da birbirinden farklı. Tek ortak paydaları hüzün ve öfke. Günlük hayatımda ise arabeskten country müziğe kadar güzel bulduğum her şarkıyı dinler ve söylerim.

Size göre mesleğinizin en eğlenceli yanı nedir?

Kelimelerle oynamak ve hikayeler anlatmak. Benim nezdimde her şarkı bir hikayedir. Bunu ifade edip insanlara aktarmak bence çok eğlenceli ve heyecanlı bir süreç. İstediğimi yazıp istediğimi söylediğim bir özgürlüğe sahibim. Etkilendiğim ve hissettiğim her şeyi yansıtabiliyorum müziğime.

Dinleyici kitlenizle ve sosyal mecralardan sizi takip eden hayranlarınızla aranız nasıl?

Hepsini çok seviyorum. Şarkı çıkışlarında çok fazla mesaj ve yorum alıyorum. Hepsine dönmek ve cevap vermek istiyorum ama günlük hayat tempomu da hesaba katarsak elbette bu pek mümkün olmuyor. Benimle ilgili güzel temennilerini yazan, şarkılarımı paylaşan insanlara vakit buldukça teşekkür etmeye özellikle özen gösteriyorum. Her dinleyicime çok kıymet veriyorum, öyle ki şu an en yakın arkadaşlarımdan birkaçı ile dinleyicilerim olmaları vesilesiyle tanışmıştık. Çok sadık ve ruhu olan bir kitleye sahip olduğumu düşünüyorum.

Sahneye ilk çıktığınız anı hatırlıyor musunuz? Nasıl bir duyguydu? O heyacanı tarif etmek gerekirse tam olarak nasıl tarif edersiniz?

Hatırlıyorum. 18 yaşındaydım ve kocaman bir festival sahnesine çıkmıştım. İlk sahnem her zaman en heyecanlı anılarımdan biri olarak kalacak. İşin ciddiyetinin farkına vardığım, oda müziğinden çıktığımı anladığım ve ”Ya ben sahne kısmını hiç düşünmemiştim” deyip afalladığım da bir an olmuştu. Geriye dönüp bakınca eğlenceli geliyor ama o an çok da gerilim doluydu. Tam bir tarifi olduğunu sanmıyorum, yaşamak lazım.

Kendinizi tam olarak 10 yıl sonra nerede görüyorsunuz?

İddialı olacak ama on yıl sonra kendimi Türkiye’de her kesimin dinleyebileceği, iz bırakabilecek ama tarzıyla şahsına münhasır bir şarkıcı olarak görüyorum. O dönemin en iyisi olur muyum bilemiyorum ama en azından tarz bazında en iyilerden biri olurum diye düşünüyorum. Ayrıca bir gün elimde büyük bir kitle gücü olursa yazdığım ve güvendiğim bazı yabancı şarkılarla dünyanın hatrı sayılır bir kısmının gözlerini Türk müziğine tekrar çevirmesini sağlayabileceğimi düşünüyorum. Kalıcı işlere ve akılda kalabilecek şarkılara sahip olduğuma inanıyorum. Sinematik, elektronik ve ambians esintili bir müzikle ve anlamlı sözler içeren şarkılarımla tarzımı yeni jenerasyon Türk müziğine taşımak ve yeni sanatçılara örnek olmak o süreçte en büyük gayem olacaktır.

Sizi siz yapan en önemli etken nedir ve müzik sektörü dışında nasıl bir Ezgi Erdoğan var?

Bundan her zaman çok memnun olmasam da o etken ”değişim” diyebilirim. Başarı anlamında çok iyi etkiliyor, hiçbir zaman dünle aynı noktada olmadım. Hep ilerlememe yardım etti bu özelliğim. Duygusal olarak da güzel şarkılar yazmamı sağlıyor tabii ki ama sürekli değişim içinde bulunmak 4 mevsimi aynı günde ve tek bedende yaşamak gibi. Yorucu da oluyor elbette. Müzik sektöründe karamsar ve üzgün bir Ezgi var. Günlük hayatımda ise daha çok gülümseyen, enerjik ve pozitif biriyim. Geceleri tek başıma kaldığımda ise şarkılarımdaki o hüzün üstüme çöküyor tabii. İçime kapandığımda yalnız, duygusal ve hüzünlü biriyim ama insanların arasında bu yönümü pek yansıtmam. Daha çok ortama uyum sağlarım. Açıklamalarımdan tahmin edebileceğiniz de üzere ikizler burcuyum.

Sizin gibi genç ve yetenekli arkadaşlarımıza ne gibi tavsiyeler verebilirsiniz?

Bugün dünden daha iyi olmaları en büyük tavsiyem olurdu. Nirvana diye bir şey yok. Bu işte ”Tamam” diye bir nokta da yok. Her zaman her şeyin daha iyisi var. Yaptığınız işi içinizden geldiği gibi yapın. Eksiklikler olabilir, herkeste var. Üretmeyi ertelemeyin. İşleriniz yayınlayın. Ancak adım atarak ilerlersiniz. Doğru zaman diye bir şey yok. Zamanla ilerlemek diye bir şey var.

Başta Spotify gibi çeşitli müzik mecralarında en çok dinlenen sanatçılar arasında olmak nasıl bir duygu ve bunun sebebi sizde nedir?

Çok garip ve beni duygulandıran bir şey bu. İnsanların hissettiklerimi duyuyor olması, bana ulaşmaları, beni dinlemeleri bazen gerçek gibi gelmiyor. Alıştım desem de alışamadığım bir şey çıkıyor hep. İyi ki varlar tekrardan. Beni dinlemelerinin sebebinin tamamen hissiyat olduğunu düşünüyorum çünkü müziği hiçbir zaman ”yapmak için” yapmadım. Hep hissettiğim işleri sundum onlara. Ben insanların içine attıklarını dile getiriyorum. İnsanlar da o ifade edişimi sevdikleri için beni dinliyorlar bence.

1 Comment
  1. gece says

    Muthis basarili bi sanatci, basarilarinin devamini diliyorum. Umarim 2024 yilinda daha cok sarki cikarir. 🦋

Leave A Reply

Your email address will not be published.