Dürüst olalım, artık hepimiz hayatta biraz daha temkinli olmayı öğrenmek zorunda kaldık. Çünkü her köşe başında, her telefonun ucunda ya da her ekranın ardında, iyi niyetimizi ölçmeye çalışan biri var. O yüzden bugün sana dolandırıcılık yöntemlerinden bahsetmeyeceğim. Zaten ne yazık ki, onları her gün haberde, sosyal medyada, hatta çevremizde duyuyoruz.
Benim derdim başka. Derdim şu: Biz kendimizi nasıl koruruz? Nasıl daha huzurlu, daha sağlam adımlar atarak yaşarız? İşte biraz bunun üzerine konuşalım istiyorum.
Öncelikle bir şeyi net söylemek lazım: Güvenmek çok güzel bir şey. İnsanın doğasında var. Ama sonsuz güven, hele ki tanımadığın biri söz konusuysa, artık bir lüks. O yüzden ilk kuralı şöyle koyalım:
Önce dur, düşün ve sonra karar ver.
Çünkü dolandırıcılıkla mücadelede en büyük silahımız, refleks değil sağduyu. Bir mesaj mı geldi? Bir telefon mu açıldı? Bir vaatte mi bulunuldu? İşte tam o anda derin bir nefes alıp kendine şu soruyu sor:
“Bu gerçekten mantıklı mı?”
Çoğu zaman sadece bu küçük soru bile seni korumaya yeter.
Bir başka altın kural: Hiçbir şey acil değil.
Gerçekten değil. Ne banka hesabın kapanır aniden, ne polisten aranırsın acil, ne de piyangodan milyoner olursun bir anda. Hayatta gerçek olan şeyler, genellikle zaman alır. O yüzden birileri acele ettiriyorsa, hızlı karar vermeni istiyorsa, unutma: Bu onların değil, senin zamanın.
Biraz da teknolojiyle dost olmaktan bahsedelim.
Şifrelerini güçlü tutmak, iki adımlı doğrulamaları açmak, gelen linklere şüpheyle bakmak… Bunlar artık çağın temel ihtiyaçları. Tıpkı sabah kapıyı kilitlemeden evden çıkmamak gibi. Biliyorum, bazen üşeniyoruz. Ama bir kere alışınca, hem içimiz rahat ediyor hem de hayatın keyfini daha özgürce çıkarabiliyoruz.
Ve en önemlisi: İç sesine güven.
Bazen insanın içine doğar ya bir şeylerin ters olduğu. İşte o his, boşuna gelmez. İçinden “Acaba?” diye geçen her şeyi önemse. Çünkü kimsenin güvenini kanıtlamak için kendini zorlamak zorunda değilsin. Asıl önemli olan, kendine olan güvenin.
Bir örnek vermek gerekirse, geçen yıl başıma gelen bir olayı sana anlatmak istiyorum. Bir sabah telefonum çaldı. Ekranda tanımadık bir numara vardı, önce açmadım ama sonra “Belki önemli bir şeydir” diye düşündüm ve açtım. Karşımdaki ses, kendini bankanın müşteri temsilcisi olarak tanıttı ve hemen bana kişisel bilgilerimi sormaya başladı. Tabii ki hemen şüphelendim, “Banka zaten benim bilgimi biliyor, neden tekrar sorsun?” dedim. Ama yine de dikkatli olmalıydım. Kendi içimde bir “acaba?” sesi yükseldi.
Sonra şüphelendim ve hiçbir şey paylaşmadan telefonu kapattım. Ardından, bir süre sonra bankamdan gerçek bir arama aldım; aslında dolandırıcıların sahte numaralarla arama yaptıklarını öğrendim. Şansım, iç sesimi dinlemekti. O his, o küçük şüphe, beni korudu.
Şimdi düşünüyorum da, bazen hayatta bizi en çok koruyan şeyler, küçük ama kritik anlarda verdiğimiz o kararlar. Bir telefon mu geldi? Önce durup “Bu mantıklı mı?” diye sormak; bir teklif mi geldi? “Biraz araştırayım” demek. İnan, bunlar seni büyük belalardan koruyacak basit ama etkili adımlar.
Bugün sana upuzun bir dolandırıcılık listesi verebilirdim. Madde madde şunu yapma, buna tıklama, şöyle bir mesaj gelirse inanma diyebilirdim. Ama şuna inan: Asıl önemli olan liste değil, alışkanlık.
Güvenmeden önce kontrol etmek, panik olmadan durup düşünmek, kendini korumayı ayıp bir şey sanmamak. Bunları hayatının küçük rutinleri haline getirirsen, zaten büyük tehlikelerin çoğu sana dokunamaz.
Bir başka küçük ama önemli bir önlem daha: Aile şifresi.
Sevdiklerinle bir gizli kelime belirleyin. Çoğu zaman, dolandırıcılar aileyi hedef alarak sevdiklerimizden para istemek için arıyor. Ama iç sesim demişken, o gizli şifreyi belirlemek çok kıymetli. Eğer seni, anneni ya da kardeşini arayıp “Acil bir şey var, hemen para gönder” derse, hemen o şifreyi sor. Şifreyi bilmeyen birinin gerçek olmadığını zaten anlayacaksın.
Ve son olarak: Kimseye karşı kötü olmak zorunda değilsin. Ama kendine karşı iyi olmak zorundasın.
Çünkü bu hayat senin. Ve en çok da senin korumana muhtaç. Belki bazen nazik olmak için, “Tamam, belki de gerçekten bir hata olmuştur” diye düşünürüz. Ama unutma, kimse seni zorla bir şeylere mecbur edemez. Kendine değer ver, doğru bildiğini yap, ve gerektiğinde “Hayır” demek zorunda kalırsan, bundan asla çekinme.
İçinde bulunduğumuz bu dijital çağda, kendini korumak, birer küçük ama etkili alışkanlık geliştirmek, büyük farklar yaratıyor. Hem kendi hem de sevdiklerinin huzurunu sağlamanın yolu bu. Ve bir gün bir telefon gelir, belki bir mesaj, belki bir teklif… Ama o an, senin güvenliğini sağlayacak tek şey, verdiğin küçük ama doğru kararlar olacak.
Telefonun çaldığında, önce bir nefes al. Sonra kendi iç sesini dinle. Ve unutma, gerçek güvende olmanın yolu, her zaman biraz dikkatli, biraz daha temkinli olmaktan geçiyor. Kendine iyi bak, çünkü senin güvenliğin her şeyden önce gelir.