Bazı oyunlar vardır, çıktıkları anı aşar, yıllar sonra bile açıp oynadığınızda size ilk günkü heyecanı yaşatır. Grand Theft Auto: Vice City Stories, tam da bu duyguyu yaşatan nadir yapımlardan biri. Yıl 2006… Rockstar Games, PlayStation Portable için bir GTA duyurduğunda oyun dünyası bir anda ayağa kalkmıştı. Çünkü o güne kadar cep boyutundaki bir konsolda böylesine devasa bir şehir hayal bile edilemezdi.
Bugün geriye dönüp baktığımda, Vice City Stories’i sadece bir oyun olarak değil, bir dönemin ruhunu taşıyan bir hatıra defteri olarak görüyorum. 80’lerin neon ışıkları, radyolardan yükselen unutulmaz şarkılar ve tropik bir şehrin çürümüş cazibesi… Hepsi bir araya geldiğinde ortaya yalnızca bir aksiyon oyunu değil, adeta yaşayan bir hikâye çıkmıştı.
Vice City Stories, bizi 1984 yılına götürdü. Bu, Tommy Vercetti’nin Vice City’yi ele geçirmesinden iki yıl öncesiydi. Başrolde bu kez Victor “Vic” Vance vardı. Vic, askerliğini yaparken düzgün bir hayat kurmak isterken, yozlaşmış subayların ve karanlık işlerin içine sürüklendi. Aslında suç dünyasına bulaşmak onun tercihi değildi; ama Vice City gibi bir şehirde, temiz kalmak neredeyse imkânsızdı.
Kardeşi Lance Vance ile olan ilişkisi, oyunun merkezinde yer aldı. Aile, sadakat ve ihanet… Vic’in hikâyesi, GTA evreninde gördüğümüz en dramatik öykülerden biriydi. Oyun ilerledikçe fark ediyorsunuz ki, Vice City sadece neon ışıklarından ibaret değil; aynı zamanda bir karakteri yavaş yavaş içine çeken bir bataklık.
Vice City Stories’in en büyük yeniliklerinden biri şüphesiz Empire Building sistemiydi. Bu mekanik, seriye bambaşka bir tat katıyordu. Rakip çetelerin işlerini ele geçirip kendi imparatorluğunuzu kuruyordunuz. Silah kaçakçılığı, uyuşturucu dağıtımı, gece kulüpleri… Seçim tamamen sizindi.
Vice City sokaklarında dolaşırken yalnızca görevleri tamamlamıyor, aynı zamanda kendi ticari ağınızı kuruyordunuz. Bazen gece yarısı gelen saldırılarla işlerinizi savunmak zorunda kalıyor, bazen de şehrin bir köşesinde yepyeni bir kazanç kapısı açıyordunuz. Bu sistem, oyuncuya yalnızca suçlu değil, bir patron gibi hissetme imkânı verdi.
Bugün bile GTA serisinde Vice City Stories denildiğinde akla ilk gelen yeniliklerden biri bu olur.
2006’da PSP’de piyasaya çıkan oyun, kısa sürede büyük başarı kazandı. Küçük bir ekranda koca bir şehri taşımak, dönemin teknoloji mucizelerinden biriydi. Yanında taşıyabildiğin bir GTA deneyimi… Düşünsenize, derste gizlice PSP’yi açıp Vice City sokaklarında araba sürdüğünüzü, otobüste giderken görev yaptığınızı. İşte o nostalji bugün hâlâ yüzümde bir gülümseme bırakıyor.
2007’de gelen PlayStation 2 portu ise farklı bir deneyimdi. Grafikler iyileştirilmiş, bazı ekstra görevler eklenmişti. Ancak PSP’deki multiplayer modu yoktu. Yine de ev konsolunda Vice City’ye dönmek, birçok oyuncu için tarifsiz bir mutluluktu.
Vice City denildiğinde müzikten bahsetmemek imkânsız. Rockstar, Vice City Stories’de de aynı özeni gösterdi. Laura Branigan’ın **“Gloria”**sı, INXS’in **“The One Thing”**i, Phil Collins’in unutulmaz parçaları… Özellikle Phil Collins’in oyunda kendisi olarak yer alması, bir GTA için belki de en sürpriz anlardan biriydi.
Arabayı sürerken radyodan yükselen o melodiler, sizi bir anda 1980’lerin Vice City’sine götürüyordu. Sadece oyun oynamıyor, adeta zaman yolculuğu yapıyordunuz.
Oyun çıktığında eleştirmenlerden yüksek puanlar aldı. PSP için bir dönüm noktası oldu, “taşınabilir cihazda yapılmış en kapsamlı açık dünya deneyimi” olarak anıldı. PS2 versiyonu ise daha çok “aynı oyunun biraz daha büyük ekranlı hali” olarak görüldü. Yine de toplamda 4.5 milyon satışa ulaşarak Rockstar’ın yüzünü güldürdü.
Vice City Stories, belki GTA III, Vice City ya da San Andreas kadar devrimsel görülmedi. Ama o yan hikâyelerin, küçük detayların oyunu oldu. Ve bazen, asıl tadı veren de bu küçük detaylardır.
Bugün, üzerinden neredeyse 20 yıl geçmiş olsa da Vice City Stories hâlâ bir dönemin sembolü. PSP’nin o küçük ekranında yaşattığı büyük hayaller, PS2’de eve taşıdığı nostalji, müzikleriyle ve atmosferiyle sunduğu 80’ler rüyası…
Victor Vance’in hikâyesi, bize suçun sadece güç ve para değil, aynı zamanda kayıplar ve bedeller anlamına geldiğini hatırlattı. Ve belki de bu yüzden, Vice City Stories hâlâ oyuncuların kalbinde özel bir yere sahip.
Çünkü bazı oyunlar, sadece oynanmaz. Yaşanır.
Vice City Stories, GTA tarihindeki belki de en underrated oyunlardan biri. Ama aynı zamanda, en unutulmazlarından da. Vice City’nin kayıp yıllarını bize armağan ettiği için, oyun tarihine altın harflerle yazıldı.