Halvetilik, cehri zikir adı verilen ve ilahi isimlerin yüksek sesle tekrar edilmesi anlamına gelen zikir yöntemini kullanan bir tarîkattır. Tarikat 14. yüzyılda yaşamış olan Ömer el-Halvetî’ye nisbet edilir. Pîr Ömer Halvetî’nin bir ağaç kovuğunda uzun süre halvet çıkarması ve ardından gelen müritlerin de tenhada kalmayı tercih etmeleri üzerine tarikat bu isimle anılmaya başlamıştır.
Halvetilik/Halvetiyye tarikat, 14. yüzyılda Azerbaycan ve İran coğrafyasında ortaya çıkmıştır. Halvetiyye tarikatının temeli Harezm’de Ahi Muhammed tarafından atılmıştır. Halvet sıfatı ise dervişin veya müritlerin dar bir mekâna, hücreye veya bir alana çekilip orada ibadet, murakabe, zikir, fikirle meşgul olmasına verilen isimdir. Tekkedeki halvethanelere çilehane denildiği bilinmektedir.
Halvet’îyye yolu Pîr Ömer Halvetî ile birlikte yaygınlık kazanmaya başlamışsa da sonrasında pek çok kollar zuhur etmiş ve bu nedenle de “tarikatların anası” olarak anılmıştır. Halvet gönlünden Allah’tan gayrısını uzaklaştırmak ya da Allah’tan gayrısından uzaklaşarak ona yaklaşmak üzere yalnız kalmak anlamlarına kullanılır.
Özellikle Osmanlı döneminde Anadolu, Balkanlar, Ortadoğu ve Afrika’da geniş bir yayılma alanı bulmuştur. Kurucusu Türk olan Halveti tarikatı, Şirvanşahlar devletinde yaygındı.
“Pîr-i Sâni” olarak anılan Seyyid Yahya Şirvanî tarîkatın 15-16 yüzyıllarda Osmanlı coğrafyasında yayılmasını sağlayan en önemli sîmâlarından biridir. Yahya Şirvani tarafından yetiştirilen dervişlerin Anadolu’ya oradan da balkanlara halife olarak gönderilmeleri yayılmasında etkili olmuştur.
Halveti Ramazaniyye’nin Kosova’daki merkezi, Prizren Şehri’ndeki Bistrica Nehri’nin yanında bulunan tekkedir. Şeyh Pir Osman Baba tarafından 1712 yılında kurulmuştur. Şeyh Osman Baba’nın kurmuş olduğu bu tekke Arnavut bölgelerinde kurulan tekkelerin ilkidir ve merkezi konumuna oturmuştur.
İslam tarihinde tasavvufi mistisizmi sürdüren çeşitli kurumsal yapılar ortaya çıkmıştır. Bu yapılar İslam dininin yeni coğrafyalara yayılmasını kolaylaştırmış ve kalıcı hale gelmesinde etkili olmuştur.
13. yüzyılla beraber Balkanların Türkler tarafından peyderpey fethedilmesi ve bu topraklara Müslüman Türk ahalinin iskân edilmesiyle birlikte Müslüman nüfus gözle görünür bir biçimde artmıştır, Horasan Erenleri diye tabir edilen Hoca Ahmet Yesevi dervişleri, Anadolu’ya ve Balkanlara gelerek bu topraklarda manevi öncüler olmuş kurdukları kurumlarla insanların gönlünü kazanmıştır. Bu dervişlerin bazıları doğrudan fetih hareketlerine katılıp gaza ederken diğer dervişler de gittikleri topraklarda tekke ve zaviyeler kurmuşlar bölgenin sosyal, kültürel ve dini hayatı üzerinde doğrudan etkili olmuşlardır.
Bu nedenlerle Balkanlara gerçekleştirilen fetihlerin sadece Türk ordularının yetenekli ve güçlü olmalarıyla açıklanamaz. Fetihlerin gerçekleşmesi ve Osmanlı idaresinin uzun soluklu bir idare kurmasının arka planında yatan gerçeklik Türkistan’dan Anadolu’ya oradan da Balkanlar’a gelmiş olan tasavvuf, tarikat ehlileridir. İrşad ve tebliğ faaliyetleri yürüten Erenler bölgenin İslamlaşmasında ve Türkleşmesinde en büyük altyapıyı ve maneviyatı hazırlamıştır.
Kosova gibi Müslüman nüfusun hâkim olduğu bölgelerde yıkım ve savaşlara rağmen bu kültür korunmaya çalışılmıştır.
Kosova’nın Halveti tekkeleri bu şekildedir. Bu tekkelerden işler halde olanların bugün dahi Kosova toplumu üzerinde hâkim bir gücü vardır, manevi öncüler olarak bilinen bu kimseler halk arasında yeri geldiğinde bir kamu gücü, yeri geldiğinde ise bir sosyal vakıf gibi hareket edebilmektedir.
Halvetiyye sosyal, dini ve kültürel hayatta olduğu gibi siyasal alanda da kendini göstermiştir. Öyle ki II. Bayezid’ı Cem Sultan’a karşı destekleyen Halvetiyye, Bayezid’in saltanatında saraydan büyük yardım görmüş, zengin vakıf ve tekkeler kurmuştur. Yine bu dönemde Osmanlı Sultanlarının ve yüksek dereceli idarecilerinin mensup olduğu gözde tarikatlar arasında olmuştur. Sultan ve saray eşrafından bir çok kimse bu tarikatlara bağlanmıştır. Halvetilik, bir dönem için tarihi doğrudan yönlendirmiş, dini, kültürel ve siyasal bir güç olmuştur.