Her şehrin bir hikayesi vardır. Kahramanmaraş’ınki ise öylesine derin ve öylesine ağırdır ki; anlatmak kelimeleri yetersiz bırakır. Anadolu’nun kadim topraklarında, Ahir Dağı’nın eteklerinde kurulmuş bu şehir; yüzyıllar boyunca nice medeniyetin beşiği olmuş, her çağda kendini yeniden var etmiş bir direniş abidesidir.
Adındaki “Kahraman” unvanı, boşuna değil; çünkü Maraş halkı, 1920’de işgalcilerin karşısında gösterdiği kahramanlıkla tarihe adını altın harflerle yazdırdı. O günlerden bugüne, bu şehir hep yeniden doğdu, hep ayağa kalktı.
Ama son sınav, 2023 yılında geldi.
6 Şubat sabahı, sarsıntılarla yıkılan evler, paramparça olan hayatlar, yürekleri dağlayan acılar… Kahramanmaraş, bu kez doğanın acı yüzüyle karşılaştı. Binlerce insanın hayatı alt üst oldu, şehir adeta bir enkaza dönüştü. Ama Maraşlılar, her zamanki gibi teslim olmadı. Dayanışmayla, sevgiyle, umutla şehrini yeniden inşa ediyor.
Kahramanmaraş, sadece yakın tarihinden ibaret değil. M.S. 3. yüzyılda Roma İmparatoru Germanicus tarafından kurulan Germanikeia, birçok medeniyete ev sahipliği yapmış bir kültür hazinesidir. Bizans’ın, Selçukluların, Dulkadiroğulları’nın ve Osmanlı’nın izlerini taşır.
Her taşında, her surunda tarih fısıldar. Kahramanmaraş Kalesi’nin heybetli duvarları, şehrin yaşadığı binlerce olaya tanıklık etmiştir. Germenicia antik kentinin mozaikleri, binlerce yıl öncesinden gelen sanatın sessiz dili olurken, Ulu Camii, Taş Medrese gibi eserler ise geçmişin inanç ve kültürünü bugüne taşır.
Kahramanmaraş, sadece tarih değil, doğasıyla da büyüler. Ahir Dağı’nın yemyeşil eteklerinde kurulmuş şehir, doğayla iç içe yaşamın en güzel örneklerinden biridir. Yazın kavurucu sıcağından kaçanlar, Başkonuş Yaylası’nın serinliğinde huzuru bulur. Kışın ise Yedikuyular Kayak Merkezi, beyaz örtüsüyle şehrin diğer yüzünü gösterir.
Menzelet Baraj Gölü’nün mavi suları, gökyüzüne yansıyan huzurudur. Bu doğa, Kahramanmaraş’ın ruhudur; yaşama sevinci, sükunet ve yenilenme kaynağıdır.
Kahramanmaraş’ın kültürü, mutfağında saklıdır. Maraş dondurması, sadece bir tatlı değil; bir kültür mirasıdır. Keçi sütü ve salep ile hazırlanır, tahta kaşıkla çiğnenir. Bu dondurmanın içinde sadece lezzet değil, aynı zamanda sabır, ustalık ve dayanıklılık vardır.
Maraş biberi ise sofralara cesaret katar. Acısıyla bilinen bu biber, Maraş’ın sert ama sıcak karakterini yansıtır.
İçli köfte, mumbar dolması, tarhana çorbası gibi yemekler, ailelerin yıllardır paylaştığı sevgiyi, emeği ve sabrı anlatır. Her lokmada geçmişin dokunuşu, geleneklerin sesi vardır.
Kahramanmaraş, sadece binalarıyla değil, insanlarıyla yaşar. Deprem sonrası günlerde gösterilen dayanışma, yardım eli uzatma ve birlik ruhu, bu toprakların en büyük zenginliğidir. İnsanlar birbirine tutunarak, yaralarını sararak geleceğe yürür.
Bugün Kahramanmaraş, yeniden inşa sürecinde. Yeni konutlar, modern altyapılar yükselirken, şehir hayatın ritmini yeniden yakalıyor. Bu, sadece fiziksel bir yeniden doğuş değil; aynı zamanda manevi bir diriliştir.
Kahramanmaraş, Anadolu’nun bağrında, tarih ve doğa arasında yükselen bir destandır. Acısıyla, sevinciyle, direnişiyle yaşayan, yaşatan bir şehir. Yolun düşerse, sadece mekanlarına değil, insanlarına dokun. Çünkü Kahramanmaraş’ın gerçek kahramanları, burada yaşayanlar; her zorluğa rağmen yeniden doğan kalpler.
Her şehrin bir hikayesi vardır; Kahramanmaraş’ınki ise umutla yazılan bir destandır.