ANT-MAN VE WASP: BİR BABA, BİR KIZ VE BİR KURTULUŞ HİKÂYESİ

0

 

Marvel Sinematik Evreni’nin (MCU) koca galaksileri kapsayan, zaman çizgilerini ters yüz eden dev anlatısı içinde bazı hikâyeler vardır ki gürültüsüzdür, mütevazıdır, fakat ruhumuza çok daha yakın durur. Ant-Man ve Wasp, tam da bu tanımın karşılığı olan bir film. Dev tanrılar, ışın kılıçları ya da çoklu evren krizleri arasında kaybolmuşken; biri geliyor ve “Asıl mesele büyümek değil, küçülmek” diyor. Ne kadar ironik değil mi?
2015 yılında tanıdığımız Scott Lang’in yolculuğu, hırsızlıktan süper kahramanlığa uzanmıştı. Ama onun gücü ne bir adamı yumrukla duvardan geçirebilmesiydi ne de gökyüzüne uçarak yıldızları kurtarabilmesi… Onun en büyük gücü, kızıyla arasındaki bağ, sıradan bir babanın sıradışı bir fedakârlığa gönüllü oluşuydu. İşte Ant-Man ve Wasp, bu “sıradanlığın” destanını anlatıyor.
Peyton Reed’in ikinci kez yönetmen koltuğunda oturduğu film, bir devam hikâyesi olmaktan çok, karakterlerin iç dünyalarına, ilişkilerine ve travmalarına eğilen bir “karakter filmi” niteliğinde. Captain America: Civil War sonrası yaşanan olaylar Scott Lang’i ev hapsine mahkûm etmiş. Kendine kurduğu karton labirentte kızına baba olmaya çalışırken, eski hayatı onu bir kez daha çağırıyor.
Bu çağrı yalnızca bir görev değil; Hope van Dyne’ın kayıp annesini, Janet’i (Michelle Pfeiffer) kuantum evreninden kurtarma arzusu. Bu kez Ant-Man yalnız değil. Yanında Wasp var. Ve bu, Marvel tarihinde ilk kez bir kadın kahramanın adının, bir erkeğin yanında eşit biçimde yer aldığı bir film.
Evangeline Lilly’nin hayat verdiği Hope, alıştığımız “erkek kahramanın gölgesindeki kadın” kalıbının çok dışında. Zeki, güçlü, kontrollü ve geçmişinin yükünü bilen bir karakter. Filmin en etkileyici aksiyon sahneleri Hope’un olduğu anlarda parlıyor. Wasp, sadece kostümüyle değil, kararlarıyla ve duygularıyla da kendi başına bir süper kahraman.
Film boyunca kadın kahramanlara gösterilen bu saygı dikkat çekici. Annesini kaybetmiş bir kadın, annesini kurtarmaya çalışıyor. Annesiz büyümüş bir kötü karakter (Ghost), fiziksel olduğu kadar ruhsal olarak da “yok olmanın” eşiğinde. Film, kadın karakterlerin acılarını klişelere boğmadan, doğrudan ve sahici biçimde işliyor.
Ant-Man ve Wasp’ı diğer Marvel filmlerinden ayıran temel fark, bilimkurgu tonunun daha yoğun olması. “Kuantum evreni” sadece fantastik bir atmosfer değil; aynı zamanda karakterlerin psikolojik derinliğine açılan bir metafor. Kaybolan anneler, parçalanan kimlikler, kayıp zaman…
Janet van Dyne’ın kuantum evreninde geçirdiği otuz yıl, yalnızca bir kurtarma operasyonunun motivasyonu değil; aynı zamanda kayıpların nasıl şekil değiştirdiğini, hatıraların nasıl zamanla bir bilmeceye dönüştüğünü anlatıyor.
Filmin esas “düşmanı” Ava Starr (Ghost), Marvel tarihindeki en kompleks antagonistik karakterlerden biri. Varlığını sürdürebilmek için sürekli parçalanan bir bedenin içindeyken, yardım istemektense çırpınmayı tercih eden bir karakter. Onun savaşı, dünyayla değil; kendiyle. Ghost’un trajik hikâyesi, klasik süper kahraman filmlerindeki “iyiler ve kötüler” dikotomisini sorgulatıyor.
Ve bu da filmi zenginleştiriyor. Marvel’ın 2018 sonrası yükselen “anti-kahraman” trendinin bir habercisi adeta. Ghost ne tamamen kötü, ne de iyi. Tıpkı bizim gibi.
Elbette film sadece dram ve bilimkurgu değil. Aksine, belki de Marvel filmleri arasında en “eğlenceli” olanlardan biri. Paul Rudd’un Scott Lang karakterine kattığı sempatik mizah, Michael Peña’nın canlandırdığı Luis karakteriyle birleşince, film yer yer adeta bir komediye dönüşüyor.
Luis’in hızlı anlatımı, esprileri ve “adamım şu Quantum Realm nasıl bir şey ya?” tarzı diyalogları, filme nefes aldırıyor. İzleyiciye bilimsel karmaşıklıklarla dolu evreni bir anda “mahalle abisi samimiyetiyle” anlatan bu sahneler, filmi eşsiz kılıyor.
Ant-Man ve Wasp, Marvel evreninin ortasında unutulabilecek gibi görünen ama unutulmaması gereken bir film. Büyük patlamalar, galaktik savaşlar ya da sonsuzluk taşları olmadan da derin bir hikâye anlatılabileceğini kanıtlıyor. Bizi gülümsetiyor, düşündürüyor ve sonunda da duygulandırıyor.
Çünkü bazen bir galaksiyi kurtarmaktan daha zor olan şey, bir çocuğa söz verdiğin gibi yanında olabilmek.

Bir Marvel filmi izlemek istiyor ama aynı zamanda biraz gülmek, biraz düşünmek, biraz da kalbinize dokunulsun istiyorsanız; “Ant-Man ve Wasp” tam size göre. Unutmayın: Hikâyeyi büyüklüğüyle değil, etkisiyle ölçün. Tıpkı hayatta olduğu gibi.

Leave A Reply

Your email address will not be published.