Bazen bir müzik parçası yalnızca bir şarkı değildir; bir hikâyedir, bir hayaldir ve bazen de bir yaşam yolculuğunun yankısıdır. 1996 yılının soğuk Aralık gününde Tulsa, Oklahoma’da doğan Alexandra Christine Schneiderman, ya da sahnedeki adıyla AleXa, tam da böyle bir hikâyeyi anlatıyor. Amerikan topraklarında büyüyen bu genç kızın içinde bir Kore rüyası saklıydı ve o rüya, onu hiç tahmin etmediği bir yolculuğa sürükledi.
Alex, çocukluğundan beri müziğe ve dansa tutkuyla bağlıydı. Küçük odasında saatlerce dans eder, YouTube’a yüklediği videolarla hayallerini paylaşırdı. O günlerde belki kimse onun bir gün Güney Kore’nin sahnelerinde, neon ışıklar altında dans edeceğini hayal etmemişti. Ama ben, onun videolarını ilk gördüğümde, gözlerindeki parıltıda çok farklı bir enerji hissettim: Bu, sıradan bir yetenek değil, büyük bir sahne yıldızının ilk kıvılcımıydı.
2016 yılında Soompi’nin Rising Legends yarışmasında gösterdiği performans, onun hayatında bir dönüm noktası oldu. Burada yalnızca yeteneğini değil, aynı zamanda cesaretini ve azmini de sergiledi. Bu zafer, onu Zanybros ile çalışmaya ve iki buçuk yıl sürecek yoğun Kore eğitimi sürecine taşıdı. O dönemde her gün sabahın erken saatlerinde uyanıp şarkı, dans ve sahne çalışmaları yapıyordu. Kültürlerarası bir yolculuktu bu; Amerikan bir genç kız, Kore sahnelerinin sert disiplinine ayak uyduruyordu.
21 Ekim 2019, AleXa için yalnızca bir çıkış tarihi değildi; aynı zamanda kendi sesini ve tarzını dünyaya duyurma günüydü. İlk single’ı “Bomb”, güçlü koreografisi ve cyberpunk havasıyla K-pop sahnelerinde bir devrim niteliğindeydi. Sahnedeki duruşu, enerjisi ve özgünlüğü, onu sıradan bir idolden çok daha fazlası yaptı. Ben o videoyu ilk izlediğimde, onun sahnede yalnızca şarkı söylemediğini, bir dünya inşa ettiğini fark ettim: Dans ettiği her adım, gözlerindeki her bakış, sanki bir hikâyeyi anlatıyordu.
Ardından gelen “Do Or Die”, “Revolution” ve “Never Let You Go” gibi parçalar, AleXa’nın müziğinde yarattığı futuristik ve distopik evreni derinleştirdi. Onun şarkılarını dinlerken sadece müzik değil, bir hikâye seyrediyordunuz. Ve işte burada, AleXa’nın diğer K-pop idollerinden farklı olduğunu anlıyorsunuz: O, bir şarkıcı değil, bir anlatıcı, bir evren yaratıcı.
Ve sonra 2022 geldi. AleXa, NBC’nin düzenlediği American Song Contest’te sahneye çıktı ve “Wonderland” ile tüm Amerikalı izleyicileri büyüledi. Sahnede yalnızca bir yarışmayı kazanmadı; iki kültürün kesişiminde duran bir sanatçının, Amerika’ya uzanan başarısının simgesi oldu. Onun performansını izlerken, aslında bir kıtalar arası yolculuğun zaferini de izliyordunuz. Küçük bir Amerikan kasabasından başlayıp, Kore’de eğitilen ve sonunda Amerika sahnelerinde ışıldayan bir yıldız…
AleXa’yı özel kılan şey sadece güçlü dansları ya da etkileyici vokali değil. Onun gerçek farkı, cesaretinde ve kararlılığında saklı. Her şarkısı, her performansı, onu izleyen herkese şunu fısıldıyor: “Kendi evrenini yarat. Sınırlarını zorla. Sahne senin.”
Ben bir köşe yazarı olarak, onun yolculuğunu izlemekten büyük keyif alıyorum. Her yeni parçasında, onun yalnızca bir idol değil, aynı zamanda bir hikâye anlatıcısı, bir rüya kurucusu olduğunu hissediyorum. AleXa, bize yalnızca müzik sunmuyor; hayallerin peşinden gitmenin ve kültürler arası köprüler kurmanın gücünü gösteriyor.