İZNİK Mİ? GÜZEL, ÇOK GÜZEL

0

1999 Büyük depreminde Adapazarı’ndaydık.

Oğlum baba sizi Adapazarı’nda bağlayan bir şey yok. Gidin güzel bir yerde oturun diye bir şey önerdi. Aklımızdan birçok yer geçti.

Arkadaşlarla birlikte olduğumuz bir sırada, Erdoğan İznik’e git, bol meyve var, yakın bizde gelip gideriz, dediler.

Ve İznik’e geldik, yerleştik. İyi ki bu tercihi yapmışız.

İznik gerçekten güzel bir yer. Bunu kimse inkar edemez.

Gelir gelmez biraz gezdik, Turizm Derneği’ne girdik. İznik’le ilgili kitap, broşür sorduk. Ellerinde bir tane vardı. Daha sonra bir bankanın hazırladığı bir kitapçık elime geçti.

Tarihi yerleri bir gezdim, hakkında geniş bir bilgi edinmeye çalıştım. Bir bölgeyi tanıdıktan ve özelliklerini bildikten sonra daha çok sevmeye başlıyorsun. Hele hele bir takım dostlar edindikten sonra.

Yine bir bankanın hazırladığı geniş hacimli bir kitapta İznik etrafındaki bahçeleri cennet bahçeleri olarak tanımlanır.

İznik üstüne bir takım efsaneler, mitlerde vardı.

İznik M.Ö. 316 yılında İskender’in komutanlarından Antigonius tarafından kurulur.

Daha sonra General Lysimakhos’un eşi Nikola adını alır. Pek ayrıntılara girmek istemiyorum.

Biz geldiğimizde üç büyük çini ustası vardı. Eşref Eroğlu, Adil Can, Rasih usta. Her üçü ile de yakın dostluklar kurdum. Sık sık beraber oluyor, uzun sohbetlerimiz oluyordu.

Daha sonraları İznik’te güzel şeyler olacaktı.

Çarşamba sohbetleri diye güzel ve düzeyli toplantılar bir hayli uzun bir süre devam etti. Kentin hayatına bir başka boyut katmıştı. Kent üstüne sözü olan, söz söyleyecek olan insanların yer aldığı toplantılardı bunlar.

Bu toplantılara Belediye Başkanı’nı davet ettik. Hastane Başhekimini davet ettik.

Bu toplantılardan çok güzel şeyler çıktı. Mesela bir üniversite binası yapıldı. Yardım toplandı. Tişörtler satıldı.

Bu toplantıların başından sonuna kadar yer aldım.

İnsan yaşadığı yeri güzelleştirmek, daha yaşanılır bir hale getirmek istemez mi? Üniversitenin Müdürü Turgut Tuna idi.

Nihat Beyin öncülüğünde bir üniversite yönetim kurulu diye bir şey oluşturulmak istendi. Bu kurulda ilkin bende yer aldım. Sonra ne oldu bilmem.

Daha sonra Turizm Derneği bir takım yazarlar getiriyor, onlarla konuşuyor, sohbet imkanı buluyorduk.

Yani İznik soluk alıp veriyordu.

Sonra günlük bir gazetede yazmaya başladım.

Daha sonra bir başka gurupla bir araya geldik. Orada da güzel şeylere imza attık. Selçuk Hamamı’nın yapılmasına, restore edilmesine vesile olundu. Daha sonra başka bir grupla, bu gruptaki konuşmalar izlendi, filime alındı. Yani yaşadığın yere bir hayat katmazsan, bir tuğlada sen koymasan neye yaşıyorsun.

O zaman yaşadığın yeri daha çok seviyor, korumaya çalışıyor, tanıtmaya çalışıyorsun.

İki konu üstünde çok durdum. İznik gibi bir yerde bir güzel sanatlar galerisi olsun. Bunu yazdım. Kent Konseyinde anlattım.

Öte yandan artık bir amfi tiyatro olan Roma Tiyatrosu’nda bir takım konserler, oyunlar sahneye konsun, gösteriler yapılsın diye. Bu kente çok büyük ölçüde bir başka hava estirecekti.

Bir toplantıda anlattığım gibi İznik çok önemli bir yeri.

Romalılar döneminde Kreyesepolis, yani Altın kent diye anılıyordu. O dönemde basılan sikkelerin üzerinde bu ifade var.

Osmanlılar döneminde “Bilginler Kenti” olarak anılıyor.

Osmanlı ilk camisini burada yapıyor. Hacı özbek Camii. İlk medreselerini burada kuruyor. Ve bu medreselerden biri olan Süleyman Paşa Medresesi çeşitli maksatlar için kullanılıyor. Önce Kur’an Kursu, daha sonra resim atölyesi, daha sonra geçireceği bir restorasyondan sonra çiniciler çarşısı olarak faaliyet gösteriyor.

Bir çok alimin türbesi burada Eşrefoğlu Rumi, Davudi Kayseri, Şeyh Kudbettin. Bu sözünü ettiğim alimler adına paneller, sempozyumlar düzenleniyor.

Şeyh Kudbettin Mızraklı ilmihal olarak bilinen eserin sahibi. Halen okunuyor. İki tane farklı camii, sanki iki ayrı ve güzel çiçek gibi. Bunlardan biri Mahmut Çelebi Camii. Bu camii farklı kılan içindeki hat yazıları. Ya öteki.Yeşil Camii, Selçuk mimari tarzında yapılmış bir güzellik. O güzelliğin mimarisini çini ile süslemişler.

Ee göl.

Bütün herkesin gelip kıyısında oturduğu, bir şeyler içip sohbet ettiği, güneşin batışını seyrettiği, kimilerinin balık tuttuğu, bu hayatın bir armağan olarak sunduğu güzellik karşısında ne diyeceksiniz.

Unesco yolunda İznik Sempozyumu bir kez daha bu güzel kentin kıymetini bilin diye haykırdı.

Burayı çok, ama çok sevmesem 20 yıldır burada yaşamazdım. Mevcut kütüphaneyi daha güzel bir hale getirmek, modernize etme yolundaki çalışmalarımızı da ekleyelim.

Leave A Reply

Your email address will not be published.