FİKRET MUALLA’YI VE BEDRİ RAHMİ EYÜBOĞLU’NU NEDEN SEVİYORUM

0

Deli eder insanı bu dünya

Bu tepeden tırnağa çiçek açmış ağaç

Orhan Veli

Sana koşuyorum bir vapurun içinden

Ölmemek, delirmemek için…

Yaşamak bütün adetlerden uzak

Yaşamak

Sait Faik Abasıyanık

Bütün sanat dallarını sevdim. Hepsine yakın ilgi duydum. Resimden, hat minyatür, tezhibe vs. kadar.

Eşim kalp kapakçıklarından rahatsızdı ve hemen ameliyat olması gerekiyordu. Siyami Ersek Kalp Damar Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde ameliyat oldu. Oğlum henüz spor akademisinde okuyordu. Hastane önünde sabahlara kadar beklediğimiz günlerdi.

Fındıklı da ki “İstanbul Modern” de Fikret Mualla Sergisi vardı. O ara nasip oldu, Fikret Mualla’nın bütün resimlerini görmem mümkün oldu.

Fikret Mualla’yı çok seviyordum.

Evimde ona ait bir tablo var. Biri iki yazımda ondan sözettim. Ve o serginin reonlarından Fikret Mualla’ya ait bir resim aldım. Öte yandan Fikret Mualla’nın resimlerinin yer aldığı kartlar.

Ona ait kitaplar. Kızıma verdim. Bende Akbank için Taha Toros tarafından hazırlanan kocaman bir kitabı var.

Zaman zaman ona bakıyorum, gözden geçiriyorum. İçim açılıyor, yüzüm gülüyor.

Bütün hayatını en ince ayrıntılarına kadar biliyorum. Ruhsal durumu, Paris’teki yaşamı, dostlukları, kahvelerde resim sattığını. Büyük bir ressam. Ve en sonu kendisini himaye eden Bayan Angles Paris’ten ayrılıp, Alp Dağları eteğindeki Reillanne köyüne yerleştikten sonraki hayatı bir hayli sarsıcı. Yazdığı mektuplardan bir pasaj aktarayım: “ İnsan, ellisinden sonradır ki rahatını, sağlığını arar ve düşünür oluyor. Benim alın yazım böyle imiş!.. Hayatım sefaletle, mücadele içinde geçti. Şimdi bu sakin köyde, huzurlu, tek başına yaşayışa boyun eğiyor ve Tanrı’nın kaderime verdiği son mühleti bekliyorum. Bundan başka hiçbir projem yok! İddiasızım. Bizler, cihanın her türlü ahvalini gördük. Hayatın çeşitli zevklerinden, pek azını tattık. Bugün dilimizde maziyi yad etmekten, fırçamızda eser-i marifetten başka ne kaldı?”

Çetin Altan “Kimi insanlar mezarlara girer, kimileri de ansiklopedilere” der.

Herkesin ansiklopedilere girmek gibi bir şansı olmuyor maalesef. Onları hayatı eserleri ile yaşıyor. Bir atasözü ne güzel dile getirmiş bunu. “ Eşek ölür kalır semeri, insan ölür kalır eseri.”

Peki Bedri Rahmi Eyüboğlu.

On parmağında on marifet derler ya, öyle işte. Galiba sanatçılar genelde böyle oluyor. Bir yanı öne çıkan sanatçı, bir bakıyorsun ve diyorsun. Sanat yönünden başka dallarda da ilgili.

Bedri Rahmi’de resim, yazma baskı, seramik yazı, şiir. Hani derler ya “olmadık yok, duyulmadık çok” diye.

Bedri Rahmi D Grubu ressamlarından. Çok farklı resimleri var. Onun resimlerini seyrederken, köylerde özellikle kahvelerde, aynalar üzerine yapılan resimler aklıma geliyor. Ayyıldızlı, Şahmeranlı resimler.

Köylü ressamlar yok mu? Var. Mesela Hüseyin Yüce. Ne kadar güzel resimleri var. Bu arada Bedri Rahmi’nin bir şiiri geldi aklıma:

Ne zaman bir köy türküsü duysam

Şairliğimden utanırım.

Onlar yaşanmış şeyler, hayatın getirdiği hoş güzel ve yalın şeyler. Bedri Rahmi’nin resimlerinde de o esintiler var.

Güzel Sanatlar Galeri Müdürlüğü yaptım. Gelen resimleri değerlendirme kurulunda yer aldım. Resim üstüne yazılar yazdım. Konuştum. Ama ne var ki bu sözünü ettiğim iki ressamı ve bu arada söyleyeyim kızımın yaptığı resimleri de nereye tamı tamına oturtacağımı bilemiyorum.

Çocuk resimlerini de seviyorum. Naif resmi de.

Bir çok ressamla birlikte oldum. Sergilerini gezdim. Hakkında yazılar yazdım. Bedri Rahmi’nin bütün kitaplarını oğlu Mehmet yayına hazırladı. Bedri Rahmi ve eşi Eren Eyüboğlu’nun her yıl “yazma şenlikleri” olurdu. Ve büyük bir ilgi vardı. Ve çok ayrıcalıklı bir yanı vardı bu şenliğin. Her baskı yazmadan tek bir tane var. Onları genellikle Amerika’ya gönderiyorlardı.

Kızıma onlardan bir tane aldım. Müthiş bir eser.

Türkiye’de naif ressamların en önde gelenlerinden biri olan Fahir Aksoy Çorum’da bir sergi açmıştı. Sergide bir süre beraberlikten sonra, sergiden sonrada birlikte olduk.

Eve davet ettim. Birlikte yemek yedik. Allah(c.c) rahmet eylesin eşime çok güzel balık tarifleri yapmıştı.

Naif resmin en önde gelen isimlerinden biri idi. İyi bir ressamdı.

Şimdi bu iki ressam neden aklıma geldi. Resimlerinde belli bir kalıba, belli bir ekole sığmayan ressamlar gibi.

Sanki sözünü ettiğim iki ressamın içine hayat sığmıyor, bir başka çocuksu güzellik gülümsüyor.

İnsanoğlu resmi yazıdan önce yapıyor.

Resimle tedavi var. Kendini ifade etmenin en güzel yollarından biri. En etkili terapi yöntemi.

Psikolojide lekelerden ruh tahlili var.

Bir de Stendal Sendromu diye birşey var. Peki bu ne? Güzel bir resmin karşısında uzun süre kalıp onu seyrederseniz, kalp ritminiz hızlanıyor, göz kapaklarınızı daha sık açıp kapıyorsunuz.

Ya işte böyle.

Leave A Reply

Your email address will not be published.