DEMİREL’İN HAFIZASI

0

Rahmetli Demirel’in Cumhurbaşkanlığı dönemi idi. Sanırım 1994’ler filan olacak. Yaz mevsimi günlerinde Belediye’nin önünde Mestan’ın (şimdi oğlu Murat çalıştırıyor) çay ocağından arkadaşlarla çay içiyoruz. O zaman belediye başkanı Mehmet Kaman arabasıyla geldi, -Hadi gidelim, Cumhurbaşkanı Pamukova’ya geliyor, dedi. Beraber gittik. Sorduk, helikopterle top sahasına inecekmiş. Bizde Pamukova’ya gittik, Sakarya, devlet ricali iki sıra dizilmiş, bekliyor. Bizde arka sıraya durduk.

Pamukova’da, beş-on gün önce bir cephanelik patlamıştı, Cumhurbaşkanı onun için geçmiş olsuna geliyordu. Helikopter indi, sıra başından herkesin elini sıkarak -önde ve arkadaki sıradakilerin ellerini sıkıyor ve hepsine- Geçmiş olsun diyordu.

Sıra bize gelince Demirel’e bende arkada olduğum için elimi uzattım, Demirel bana -Şefik ne arıyorsun burada, demez mi? Devamla yanımda Mehmet Kaman’ı görünce -Mehmet’te burada, hayrola dedi. Bizde komşu ilçe sizin için geldik dedim. Teşekkür etti, sağlıklar diledi.

Rahmetli Süleyman Beyde tarifi güç bir hafıza vardı, belleme yeteneği çoktu. Bir kişi ile tanışmış veya tanıştırılmış ise onu unutmazdı.

Yine o yıllarda İznik hakimi Güven Özgür vardı. Güven Özgür, Bursa Erkek Lisesi’nde benden 3 sınıf önden mezun olduğu için resmiyet dışında yani Hakim-avukat ilişkisi dışında yine Erkek Lisesi’nin geleneksel abi-kardeş saygınlığı vardı.

Hakim Güven abi Isparta Gelendost’ta hakim iken Süleyman Bey Gelendost’a gelmiş. Protokol içinde tanıtmışlar Gelendost hakimi Güven Özgür diye. Aradan yıllar geçmiş, İzmir Çeşme’de Güven abi hakim iken yine Demirel Çeşme’ye gelmiş, protokolde “Çeşme Hakimi” diye takdim etmişler, Süleyman Bey “- Bizim Gelendost hakimi Güven Özgür beyi bana tanıtmanıza gerek yok, zaten tanıyorum” deyince hakim Güven abi ben şaşırdım, aptallaştım derdi.

Süleyman Bey kişiler yanında Türkiye’yi de karış karış bilirdi. Köy köy İznik’i anlatırdı, yerel deyimleri de unutmazdı.

1979 da daha önce anlattım, İznik’e gelip Boyalıca’ya doğru otobüsün içinde giderken tam köy mezarlığını geçtiğimiz sırada önde oturan Barlas Güntay basın mensuplarına Boyalıca’yı tanıtıyor. “-Şimdi önümüzdeki köy Boyalıca’dır. İznik’in en büyük köyüdür, burası Adalet Partisinin kalesidir. Burada diğer partililer sandık başına görevli dahi bulamazlar… Şu sağda gördüğümüz camekanlı seralarda Boyalıca’nın tadına doyum olmayan domates fideleri yetiştirilir…. derken, Süleyman Bey “- Barlas, Barlas o senin camekanlı sera dediğin yerlere Boyalıcalılar çim ambarı derler” demesin mi? Dediği doğru idi. Boyalıca’da herkes “çim ambarı” der. Sera demezdi. Yani bu bir yerel ifadedir. Çim ambarı. Bunu dahi biliyor, sanki yıllarca Boyalıca’da yaşamış gibi.

Yine Ankara’ya gittiğimde Güniz Sokak’ta evini de ziyaret etmiştim. Sanırım ihtilalden sonraki yasaklı dönemdi.

Demirel, 12 Eylül 1980 İhtilali sonrası o meşhur “Zincirbozan” sürgününden sonraki dönemde Güniz Sokak’taki evini gelenlerine sonuna kadar açmıştı. Hemen hemen hergün öğleden sonra 4-5 saat gidenler kendisini evin giriş katında görüşebilirlerdi. Bu ziyaretlerde partili-partisiz ayırımı olmaz, herkese açıktı. Bahçe girişindeki polis noktası tanımadığının kimliğini sorardı. Tanıdıklarına ismen hitap edip buyur ederki. Evin giriş katında arka tarafta bir kütüphane, mutfak ve giriş holünün sağında da geniş büyükçe bir salon, duvarları da yine kitaplar ve bazı anı olan şild ve plakalar ile dolu idi. Ortada Süleyman Beyin notlarını aldığı küçük bir masa, yanında telefon dururdu. Telefona doğrudan kendisi cevap verirdi.

Misafirlere oturacak koltuklar ve panzotlu sandalyeler ayrılmıştı. Bir gidişimde çaktırmadan saydım, 32 kişiye oturabileceği yer vardı.

O yasak dönemde uğradığımda 15-20 kişi misafiri vardı. Beni holde görünce kalktı, oda kapısına kadar geldi, hoş geldin deyip sarıldı, elimi sıktı, sonra kolumdan tutup oradakilere tanıttı; aynen hatırlıyorum: “Arkadaşlar Şefik, İznik İlçe başkanımız, kendisi avukattır, İznik, Bursa’nın şirin bir ilçesi, gölün doğusunda yeşillikler içinde, tarih, tabiat kucaklaşmıştır. Gitmediniz ise mutlaka gidin. İznik’i görün, herkese tavsiye ederim” Bunları söylerken yerlerimize oturduk.

Süleyman Bey söze devam etti. “Hani bizim Türkiye için bir hedefimiz vardır, ne deriz: Şehirde ne varsa köyde de o olacaktır. Bu hedefimizi İznik’te, İznik’in köylerinde gerçekleştirdik. İznik’ten çıkın Orhangazi’ye doğru geniş bir ova vardır. O ovada herşey yetişir. Müşküle üzümü mevsimin son ürünüdür, çok tatlıdır, iri tanedir, yemeye doyamazsınız. Sofralık zeytinde İznik artık başa güreşiyor. Meyva, sebze o ovada hepsi yetişir. Gölün güneyinde Göllüce-Müşküle hep zeytindir. Kuzeyde Çakırca-Boyalıca-Orhaniye öteki ova köylerinde biz şehirde olan imkanları bu köylerimizde de sağladık. Köylerimizde traktör, makinalı tarım yapılır. Pek çoğunun evin önünde binek arabaları, pikaplar vardır. Evleri dayalı döşeli, telefonlu, elektrik, su, yol, okul, çeşme, köy konaklarına kadar bütün ihtiyaçları sağlanmıştır. İznik bu yönü ile de arzuladığımız Büyük Türkiye hedefinde önemli bir kalkınmışlık örneği göstermiştir. Mutlaka İznik’i görmenizi tavsiye ederim”

Evet bu sözler rahmetliye ait, fazlası yok noksanı var.

Bu haftaki yazımızda rahmetli Cumhurbaşkanımız Demirel’in bilgi ve hafıza gücünü canlı örneklerle belirtmeye çalıştık. Unuttuklarımızı hoş görü içinde karşılamanızı istirham ederim.

Efendim, gelecek sayılarımızda yine unutmadıklarımızı yada hatırlayabildiklerimizi yazmaya devam ederiz. Burada amacımız geçmişin İznik ile olan bağlantılarını kayda geçmek.

Başkaca bir beklentimiz yok, bu böyle biline.

Hoşça kalın.

Leave A Reply

Your email address will not be published.