SESİYLE BÜYÜLEYEN, SAHNESİYLE İLHAM VEREN: SEDA ÖZELSOY’UN SANAT YOLCULUĞU

0

Sanat, insan ruhuna dokunan ve yaşamın monotonluğuna karşı bir renk, bir ses, bir nefes olmayı başaran yegâne ifade biçimlerinden biridir. Her sanatçının içinde sakladığı bir hikâye, dünyaya sunmak istediği bir mesaj vardır. Bu mesaj, kimi zaman sahnenin ışıltısında, kimi zaman bir ses kaydının derinliğinde hayat bulur. İşte bizleri bu büyülü dünyaya davet eden sanatçılardan biri de seslendirme sanatçısı ve tiyatro oyuncusu Seda Özelsoy.

Seda Özelsoy, sanatın hem sahnede hem de mikrofonda hayat bulduğu nadir yeteneklerden biri. Tiyatro sahnesinde canlandırdığı karakterlere kattığı derinlik ve mikrofon başında yarattığı etkileyici ses dünyasıyla izleyicilerini ve dinleyicilerini büyülemeyi başarıyor. Onun sesine aşina olanlar, duyguların kelimelerle nasıl hayat bulduğunu bilir. Sahnedeki performansları ise izleyenlerin zihninde silinmez izler bırakır.

Bu röportajda, Seda Özelsoy’un sanat yolculuğuna daha yakından bakıyoruz. Tiyatro sahnesinde ilk adımını attığı günden bugüne nasıl bir yolculuk geçirdiğini, seslendirme dünyasına nasıl adım attığını ve bu iki farklı ama birbirini tamamlayan sanatı nasıl bir araya getirdiğini kendisinden dinleyeceğiz. Aynı zamanda, sahne arkasındaki zorluklara, seslendirme sanatçılığına dair bilinmeyenlere ve onun gözünden sanatın ne anlama geldiğine dair samimi bir sohbet gerçekleştireceğiz.

Seda Özelsoy’un hikâyesi, sadece bir sanatçının değil, aynı zamanda hayallerinin peşinden giden, her engeli yaratıcılıkla aşan bir bireyin hikâyesi. Mikrofon başından sahne ışıklarına, bu tutkulu sanat yolculuğuna hep birlikte tanıklık edelim.

Klasik olacak ama, Seda Özelsoy kimdir? Neler yapar? Tam olarak nedir hayat hikayeniz?
Ben, Girit göçmeni bir ailede doğdum. Küçük bir kasabada büyüdüm. Bunlarla başlamak istedim kendimi anlatmaya çünkü yürüdüğüm yolun başlangıç noktası buralar. Bol neşeli ve duyguların yüksek yaşandığı bir evrendi benimki. Dolayısıyla sanata dair bir şeyler yapmak beklenen bir durumdu. Tiyatro okudum, bunun yanında uzun zamandır seslendirme yapıyorum. Yazma serüveni de eklenince çok yönlü bir çalışma alanım oldu. Yetişkin oyunları, masallar, dizi ve film senaryoları yazdım.

Tiyatrocu olmaya başladığınızda ilk nerede aldınız görevi hatırlıyor musunuz?
Ben Antalya’da üniversitedeyken, Antalya Devlet Tiyatrosu’nda çalışmıştım. Külkedisi adlı çocuk oyunu, ilk profesyonel işim diyebilirim. Sevgili Reha Özcan yönetmişti. Çok keyifli ve çok şey öğrendiğim bir deneyimdi.

Düşünsenize, sahnedesiniz ve son derece büyük bir rolünüz var. İzleyiciler pür dikkat bir şekilde sizi izliyor ve hata yapma şansınız sıfır. O an ki duygu ve düşünceleriniz tam olarak nedir?
O anda rolüm dışında bir duygu ve düşüncede olursam, sanırım çok da tatmin edici bir sonuç çıkmaz ortaya. Elbette ki alınan keyif, sahne sağduyusuyla olabilecek sıkıntıları engellemek gibi duygu ve düşünceler her zaman beynin bir tarafında işlemeye devam ediyor. Ama rolün kişisini hiç bırakmadan bunları yapabilmek esas olan. Asıl keyif bitince alınan alkışta en yüksek noktaya çıkıyor.

Bir tiyatro oyuncusu olmanın zorluğu var mıdır?
Bizim ülkemizde mi? Tiyatrocu olmanın zorluğu? Elbet var. Hem de fazlaca. Maddi zorluklar en başta geliyor ve bir çok maddeye ayrılabiliyor. Onun dışında geleceğe dair güven sıkıntısı var. Bu maddiyat başlığıyla da oldukça ilişkili. Seyirci bulma zorluğu. Yaşadığımız sistemin insanları daha kısa süreli ve çabuk tüketilen içeriklere yöneltmesi sonucu seyirci bir salona kapanıp kımıldamadan ve kendi değiştirmeden bir içeriğe maruz kalmak istemeyebiliyor. Tabi bir de üretme zorluğu var. Üretmek, yeni üretimleri takip ederek, görerek, Türkiye’de ya da yurtdışında yapılmış çalışmaları izleyerek, gelişerek gerçekleşiyor. İstek ve emek böyle şekilleniyor. Bu da bu ekonomik koşullarda pek kolay değil. Ama her şeye rağmen vazgeçmiyoruz tabi.

Tiyatro adına üretimde bulunmak size göre neyi simgeliyor?
Var olduğum toplumda, bir sanat alanında üretimde bulunabilmek en başta beni inanılmaz mutlu ve işe yarar hissettiriyor. Söylemek istediklerimi dile getirecek bir yol bulmak, o yolda başkalarıyla karşılaşmak ve daha da gelişmek müthiş bir keyif. Bunun dışında her mecradan insanın hayatla, o hayatın doğrusuyla, adaletiyle, günlük yaşantısıyla ilgili söyleyecek bir sözü olması gerektiğini düşünüyorum. Bunu yazarak, söyleyerek ya da çizerek göstermek, sanatı işin içine katarak yapmak da bir seçim. Ben seçimimi böyle yaptım. Düşünüyorum, neşeleniyorum, hüzünleniyorum, gurur duyuyorum ya da kızıyorum. Bunları anlatma yolum yazmak ve oynamak.. Sonuş olarak, birey olabilmeyi simgeliyor sanırım.

Size göre kolay mı tiyatro sanatçısı olmak? Neler gerekiyor tiyatro oyuncusu, yazarı olmak için?
Hiçbir şey kolay değil ki, bu kolay olsun. Hakkıyla yapmak istediğimiz her şey öğrendikçe, içine girdikçe zorlaşıyor. Ve güzel olan da bu. Aslında önemli olan farkında olmak ve bu farkındalığın sizi harekete geçirebilmesi. Sonrasında bilgiye vakıf olmak, kendi süzgecinden geçirmek ve yeni bir üretime döndürebilmek. Bu oyunculukta da böyle yazarken de. Tabi ayrıca kendi bedenimize de çok iyi bakmalıyız. Çünkü onsuz olmayan bir iş yapıyoruz. Beden terbiyesinin -ya da sağlığının diyeyim, herkesin kendi doğrularıyla ilgili olduğunu düşünüyorum. Bu konudaki reçetelere pek inanmıyorum.

Son dönemde adından sıkça söz ettiren ‘Sığın(m)ak‘ adlı oyun hakkında biraz bilgi verebilir misiniz?
Sığın(m)ak, uzun zaman önce yazdığım ama konusu maalesef hiç eskimeyen bir oyunum. Savaşı konu ediniyor. Dünyanın neresinde ya da tarihin hangi döneminde olduğu fark etmeksizin savaşın insanlar üzerinde yarattığı yaralar çok benzer oluyor. Sığın(m)ak oyunu, savaşı hala dumanı tütmeye devam eden bir yuvanın içinden anlatıyor. Savaş ekonomisinin yıprattığı insanların istemediği şeyler yapmak zorunda kalmasını, travmaların yaşamın bir parçası haline gelmesini çıplak ve çok içeriden bir yerden anlatmayı hedefliyor. Yeni bir ekip olarak tiyatro dünyasına adım atan Tiyatro İksYeZe, yaratıcılığına çok güvendiğim Yönetmen/oyuncu Pınar Yıldırım ile bir oyun çıkarmak istediklerinde, sevgili Pınar’ın aklına benim oyunum gelmiş. Bir araya geldikten sonra ben oyun üzerinde tekrar çalıştım ve diyebilirim ki oyunu tekrar yazdım. Hepimizin içine sinen bir metin çıktı. Sahnedeki hali de benim çok içime sindi. Herkesin eline emeğine sağlık.

Oyunda emeği geçenlerden biraz bahsedebilir misiniz?
OyununTiyatro İksYeZe’nin kurucu oyuncuları oynuyor: Aslı Tuğçe Güzelce, Mert Yılmaz, Akın Emre Binici. Dediğim gibi Pınar Yıldırım yönetti. Dramatugluğunu Doğa Uğurel, ışık tasarımını Ayşe Sedef Ayfer, dekor/kostüm tasarım ve uygulamasını Şiva Ertürk, müziklerini de İzel Susam yarattı. Genç bir ve üretken bir ekiple çalıştığım için çok mutlu oldum. Herkes kendi alanında mükemmel işler çıkardı. Ayrıca beraber çalışmanın da çok keyifli olduğu bir ekipti. Çok insan biriktirdim bu süreçte.

Diğer oyununuz ‘Ehlikeyf’ de sahnelendi sanıyorum. Bu oyun hakkında neler paylaşmak istersiniz?
Ehlikeyf, bu sene okuma tiyatrosu biçiminde seyirci ile buluştu. “Dünden Bugüne Oyun Okuma Festivali” kapsamında okundu. Sevgili Gülçin Kültür Şahin, Eren Balkan ve Mert Aydın, harika performanslarıyla sahnedeydiler. Metni harika okudular, diyemiyorum. Metni yaşattılar, demek daha doğru olacak. Çok güzel yorumlar aldım. Okuma tiyatrosunun ne kadar etkili ve samimi olduğunu bu deneyimle tekrar keşfetmiş olduk. İnsanların kafalarındaki okuma tiyatrosu imajını da değiştirmiş olduk.

Önümüzdeki dönemde yazdığınız ya da oynayacağınız işler hakkında bize bilgi verebilir misiniz?
Yazmak uzun ve sabır isteyen bir iş olduğundan, bu süreçte bir çok şeyi bir arada yazabiliyor insan. Çünkü her gün en azından karalamak gerekiyor. Bir sinema filmim var son düzlüğünde olduğum. O beni çok heyecanlandırıyor. Tiyatroda ise bir oyun için öykü çuvalımı doldurmaya başladım. Yani notlarımı alıyorum, aklıma gelen her şeyi bir şekilde biriktiriyorum. İkisi de çok önemsediğim işler. Ve çocuklar için de bazı projeler var aklımda. Umarım hepsini kısa sürede hayata geçirebilirim.

Mesleğiniz gereği çeşitli performanslar sergilemek zorunda kalıyorsunuz. Rollere nasıl hazırlanıyorsunuz?
Her hazırlık ilkönce masa başında başlıyor diyebilirim. Rol kişisini tanımak, onun hal ve tavırlarını edinmekte çok önemli. Tabi ki karakterin oyun içindeki durumu ve duygusunu doğru anlamak karakteri doğru çalışmak için gerekli. O yüzden her sahne için karakterin içinde bulunduğu durumu, motivasyonunu ve isteklerini düşünmek gerekli. Bunlar dışında özel bir çalışma gerekirse de – bedensel çalışmalar, dans çalışmaları – o yönde çalışmalar yapılır.

Size göre, bir tiyatro oyuncusunun olmazsa olmaz diyebileceğimiz özelliklerinden biri hangisidir?
Merak etmek ve sorgulamak. Deneyimlemek için yoğun bir istek duymak. Böylece kendini de tanımak. Ve hiç vazgeçmemek. Kolay bir alan değil çünkü vaz geçmeden, inat ve sebat ederek devam etmek gerekiyor.

Kendinize feyz aldığınız ve idolünüz olarak belirlediğiniz usta bir tiyatro sanatçısı var mı?
Tabi ki yok. Bu alanda herkesi biricik ve tek olduğuna inanıyorum. Çalışma disiplinini ve azmini örnek aldığım insanlar olabilir elbette ki. Ama bu insanlar hayatın her alanından olabilir. Mesleğimle ilgili olması gerekmiyor. Ben kendimin farkında olmayı ve kendimi eleştirmeyi, geliştirmeyi ve biricikliğimi devam ettirmeyi şiar edindim diyebilirim.

Sizi siz yapan en önemli etken nedir ve tiyatro sektörü dışında nasıl bir Seda Özelsoy var?
Fazla düşünen, azimli, çabalayan, zaman zaman yorulsam da devam etmek için kendine motivasyonlar yaratabilen biriyim. Hayatımın her alanında bu böyle. Eğlenceli olmayı seviyorum. Gülmeyi ve günü güzel geçirmiş olmanın hissini seviyorum. Ailemle, dostlarımla ya da işimle ilgili çabam da, neşem de bitmez.

Kendinizi bu yolda 10 yıl sonra nerede görüyorsunuz?
Kendinden daha mutlu bir Seda olmak bana yeterli olacaktır.

Son olarak sizin gibi genç ve yetenekli arkadaşlarımıza ne gibi tavsiyeler verebilirsiniz?
Çalışmak, çalışmak ve çalışmak diyebilirim..

Leave A Reply

Your email address will not be published.