İNİKLİ’ Lİ  KİMYA HATUN’dan İZNİK’Lİ KİMYA PROFESÖRLERİNE (II)

VE İNİKLİ’Lİ KİMYA HATUN

0

Kimya Hatun’un 1 Kasım 1229 yılında İznik’in İnikli köyünde dünyaya geldiğini, babasının İran asıllı halı tüccarı, annesinin ise Hristiyan olduğunu ileri sürülüyor.
O dönem İznik’e bağlı olan Elbeyli’de yaşayan Hristiyanlar, Kimya Hatun’un Müslüman olan İran asıllı babasına dininden dolayı kin duymaya başladılar. Müslüman baba hamile eşini daha emniyetle saydığı akrabalarının yanına  İnikli’ye gönderdi. Kimya Hatun’da bu köyde dünyaya geldi.
İznik’ten İstanbul göç aden Kimya Hatun ve ailesi İznikli akrabalarını geride bırakarak bir daha hiç görüşmedi. Daha sonra İstanbul’u da terk eden aile  Konya’ya yerleşti. Kimya Hatun’un babası burada halı ticareti yaparken. Bir süre sonra hastalanarak vefat etti.

Kimya Hatun ile annesi Kerra Hatun yapayalnız kalınca, Konya Müftüsü Sadreddin-i Konevi Hazretleri  aracılığıyla Mevlana Celaladdin Rumi  ile Kerra Hatun evlendiler. Böylelikle İznikli olan Kimya Hatun da Mevlana Celaleddin Rumi’nin üvey kızı olmuş oldu.
Mevlana’nın çok sevdiği üvey kızı Kimya Hatun’u Şems-i Tebrizi Hazretleri ile evlendirmek istediği rivayet edilir. Mevlana’nın küçük oğlu Alaeddin Çelebi’yle birlikte büyüyen, sonrasında ona aşık olan Kimya Hatun‘un bu aşka rağmen Şems’le evlendiği iddia edilmektedir. Şems ile evlenen ancak genç yaşta hayatını kaybeden Kimya Hatun’un yaşayamadığı aşkı nedeniyle yataklara düştüğü,  bu nedenle de öldüğü söylenmekte.

Sonuçda anlıyoruzki Kimya Hatun ile Kimya/Simya nın hiçbir ilgisi yok. Sadece benzer kelime olması aralarındaki bağ. Gerçi yıllardan sonra İnikli Köyünden bir Kimyacı/Vedat Özbek çıkmışsa da Kimya Hatun’un kimya ile bağını bulamadık.

Tabi bu arada Kimya Hatun, Afyon Sultan derken İznikli gerçek Kimyacıyla karşılaştık.. Adı da Fazıl Ali Bey’miş.

İznikli Fazıl Ali Bey

Kimyager, filozof (D. ?, İznik – Ö. 1609). Tam adı Şeyh Alaeddin Ali Bey b. Hüsrev el-Saruhanî el-İznikî’dir. Ali Çelebi ya da Fazıl Ali Bey olarak tanındı. Belgrat ve Bağdat seferlerine katıldıktan sonra doğum yeri olan İznik’e dönerek bilim öğrenmeye devam etti.. “Mecmûat el-mücerrebât” adlı Türkçe eserinde, kimya bilimine olan ilgisinden dolayı Anadolu’yu terk ederek Mağrip,  Hindistan, Arap ve Acem ülkelerini  gezdiğini, kimya eserlerini toplayıp incelediğini anlatır. Ayrıca bu alanda bilginlerden ders aldığını, bu seyahatlarının otuz yedi yıl sürdüğünü belirtir.

Fazıl Ali Bey, Sultan III. Mehmet döneminin sonlarında İstanbul’a gelerek Ebâ Eyüp Ensarî yakınındaki Sütlüce’ye yerleşti. Kimyevî bilimlerde yazdığı eserler nedeniyle bilginler arasında “müellif-i cedîd” (yeni müellif) diye anıldı ve tanındı. İstanbul’da bulunduğu zaman içerisinde pek çok kez padişahın huzuruna çağrıldı. Bilim meclislerinin çoğunda çözümü güç olan kelâm ve felsefe sorunlarını çözdü.

Osmanlı ekonomisinin 1580’lerin ardından, ucuz Peru gümüşünün ülkeye girmesinden sonra  enflasyon artmıştır.  Fiyatların artması ekonomik bunalımı doğurmuştur. Eski kimyanın ucuz metalleri altına dönüştürme teorilerinden faydalanma, böylece enflasyonun etkileri altında sıkışan taşra ve merkezî yönetimine rahat nefes aldırma hedeflenmiştir.

Ali Bey, Aralık 1603 tarihinde Ebâ Eyyûb Ensarî Türbesi’nde Sultan Ahmet’e kılıç kuşandırdı. Öldüğünde Ebâ Eyyûb Ensarî Türbesi’nde toprağa verildi. Türk bilim tarihi çerçevesinde bakıldığında Fazıl Ali Bey, en üretken kimya yazarıdır.

Türk kimyası kuruluş yıllarında,  toplum ile devletin dinî yahut resmî konularda ihtiyaç duyduğu kimya bilgilerini de klasik dönem kimya eserlerinden aktardı.. Daha ilk dönemlerde Aşık Paşa (1272-1333), “Risâle-i Kimya” adlı manzum bir eser yazdı. Eşrefoğlu Rumî “Kamer el-akmar fî keşf el-esrâr” adlı eserini, “eskilerin” dediği eserlerden yararlanarak kaleme aldı. Kısaca  özetlenen bu kimya mirası içerisinde yetişen, ayrıca İslam ülkelerine yaptığı bilim amaçlı gezilerle bu alandaki bilgisini geliştirmiş Fâzıl Ali Bey. Fazıl Ali Bey’e ait kırka yakın Türkçe ve Arapça eser bulunmaktadır. Bu eserlerin çoğu eski kimya geleneği içerisinde kaleme alınmıştır. Fazıl Ali Bey, önceki büyük kimyacıların eserlerinden yararlanarak telif ettiği eserlerin yanında, Mücerrebât adlı eserlerinin delalet ettiği gibi, bizzat kendisi de kimyevî deneyimlerde bulunarak eser kaleme almıştır

ESERLERİ:

KİMYA: Durer el-envâr fî esrâr el-ehcâr,  Keşf el-esrâr ve hetk el-estâr, Mecmûât el-mücerrabât fî el-kimyâ,  el-Sır el-rabbânî fî el-ilm el-cismânî ve el-rûhânî,  el-Misbâh fî ilm esrâr el-miftâh,  el-Muntehab fî sınâat el-zeheb (Ucuz metalleri altına dönüştürme hakkındadır),  (Sedef taşı hakkındadır),

 

Not: Bu arada anımsayamadıklarımız Kimyacılara eklenenler ise;

Mustafa Ürkmez, Feride Koyutürk, Latif Sarnık, Emrullah Sabancı, Asuman Bayman, Gizem Demirci Durak, Melike Sevim/ Shortman ve Engin Çakar……

Sonuçda gerçekten kimyacısı en bol ilçeyiz galiba…

 

Leave A Reply

Your email address will not be published.