HAYRET

1

Geçen hafta 5 günde akaryakıta 4 defa zam yapıldı. Zamlar bir benzine, bir mazota. Arada otogaz da nasibini aldı.

Bu 5 gün içinde akaryakıt toptan fiyatlarında düşüşte oldu, artışta oldu.

Anlaşılıyor ki, akaryakıtın gördüğü zamların ham petrol fiyatları ile ilgisi yok.

Peki, bu zamlar ne oluyor? Hayret.

*****

Bu hafta sonuda yaşlılara “yasaklar” yoktu. Sadece, Pazar günü 4 saat izinli oldular. Eh işte kurallar içinde gezebilirsiniz dediler, 2 ayda 4 saat izin.

Sanki “suçlu ayağa kalk” der gibiydi. Hayret.

*****

Semt pazarlarında “sosyal mesafeye” uyulmuyor diye basın, medya haberler yapıyor. Doğrudur. Alınan önlemlerde işe yaramıyormuş. Yaramaz. Neden yaramaz?

Semt pazarını haftada bir gün düzenlemişler. O semtin binlerce, belki yüzbinlerce insanı o gün çantasını alıp semt pazarından gıda alış-verişini yapacak. Pazar süresi sınırlı, 8-10 saat kadar. O süre içinde binlerce insanın pazar yerine girmesi lazım. Bu insanları bu pazara nasıl sığdıracaksınız. Hiçbir önleminiz çare olmaz.

Çözüm çok basit. Semt pazarını aynı yerde hafta üç gün yapın, beş gün yapın, bu semt sakinleri bir gün yerine üç güne, beş güne pazar işlerini yayarlar. Böylece o semtin pazarını ve semt sakinlerini rahatlatmış olursunuz.

Koca, koca yöneticiler bunu düşünemiyorlar.

Bilmiyorlar ise, akılları ermiyor ise İznik pazarının, Pazartesi, Salı, Çarşamba şeklinde haftanın üç gününe genişletildiğini öğrensinler.

Koronavirüs yasakları yüzünden İznik’e gelemiyorlarsa www.iznikgazetesi.com dan internete girip öğrensinler bu yazımızı. Hayret!

*****

Tarımda tam gün çalışma zamanı. İznikli çiftçimiz, bağına, bahçesine gidebilmek için tedbir diye kapatılan yolları aşabilmek için çırpınıp duruyor. Özellikle güvenlik için yol kontrolü yapılan Adapazarı yolundaki kontrol noktalarının çiftçimizi tarlasına gidebilmekte çok zora soktuğu söyleniyor. Hatta, arazi yollarının da engellerle kapatılması vatandaşın arazisine gidememesine neden oluyor.

Kontrol noktalarının daha uygun yerlere konuşlandırılması neden düşünülemez. Hani insanın aklına “üzüm yemek mi, bağcı dövmek mi” sözü geliyor.

Kolaylaştırıcı bir çözüm neden yapılmaz. Hayret.

İş yerlerimiz kapalı, sokak yasak. Sadece iletişim telefonla sağlanabiliyor. O da sınırlı kalıyor. Bizim açımızdan mahkemeler, duruşmalar kalemde yapılıyor. Yani, davalar yerinde sayıyor.

Şu günlerde bu salgın “normalleşme” süreci de deniyor ama, şöyle bir bakıyorum da bana pek öyle gelmiyor. Daha bu tedbirler çok zaman alır gibime geliyor. Ramazandı, bayramdı derken 15 Haziran sınırı yetecek mi?

En iyi tedbirleri alarak en az kayıp ile bu salgından çıkan Güney Kore’de vaka sayısı sıfır(0)idi. Ancak 9 yeni vakaya rastlanınca bunun 2. dalga olabileceği tartışılıyormuş. Dikkat edelim, sadece 9 vakaya rastlanmış, ölüm falan yok. Bu kadar dikkatli ve tedbirli davranan bir ülke 2. dalga endişesi taşırken, bizim ve özellikle Avrupa gibi çevre ülkelerin hergün ölüm rekorları kırarken “normalleşme” adı altında açılım yapmaları şaşırtıcı değil mi. Hayret.

Uzağı görmek. Siyasette, özellikle devlet idaresinde “uzağı görmek” diye bir deyim vardır. Buna “öngörü” diyebiliriz.

Tarihten bir anı ile yazımızı noktalayalım. 1933 de Fransa, meşhur Majino hattını inşa ederken olay Ankara’da geçer. Yabancı diplomatlarında bulunduğu bir ortamda, diplomatlar Atatürk’e sorarlar ne düşündüğünü. Çünkü, bu Majino hattını Almanların aşamayacağı kadar güçlü olduğu konuşulmaktadır. Fransa’da Almanlardan kendisini korumak için böyle bir savunma hattı yapmaktadır.

Atatürk “bu hattın tipik bir örneği Anadolu’da çoktan kurulmuştur” der, devam eder. “Bizim Nasrettin Hoca’nın türbesinin ön cephesi duvarla örülüdür, kapısında da kocaman kilit asılıdır. Ama üç tarafı tamamıyle açıktır” diye anlatır.

Alman tavukları İkinci Dünya Savaşı’nda Fransa’ya Nasrettin Hoca’nın türbesine girer gibi girdiler. Majino hattı hiçbir işe yaramadı.

Evet.

İşe yarayacak şeyler yapalım.

NİCE YILLARA

İznik’te yerel basının sesi GAZETENİZ İZNİK 39 yaşında.

İlk sayımız 8 Haziran 1983’tür.

O tarihte yine sahibi  Ramiz Pancar, sorumlusu Av. Şefik Akın idi.

O yıllarda makale yazmak benim için iş değildi. Ancak gazeteye haber toplamak, haberleri kaleme almak oldukça zamanımızı alıyordu.

Yine o yıllarda bası şekli çok zordu, dizgi ise daha da zordu. Matbaanın çok zamanını alırdı.

Şimdiki yıllarda olduğu gibi yerel gazetelerin yaşan kaynağı ilanlar ve reklamlardır.

İlk dönemimize 1986’ların sonlarına doğru ara vermek zorunda kaldık. Aradan geçen yıllar yine bizi İznik’in sesi olma ihtiyacı karşısında 9 Mayıs 2001 de tekrar yayına başladık. Bu yayınımız aralıksız devam ediyor.

Yeni bası imkanları ve gelişe teknoloji sonucu artık daha rahat çalışma ortamı oluştu. Genç arkadaşlarda bu işe gönül verince gazetemiz İznik için haber kaynağı haline dönüştü.

Yaptıklarımız, yazdıklarımız gün gelir tarihi eser olur. Sizler elimizi tuttukça. Aklımız başımızda oldukça yine doğruları ve yerel haberleri saptırmadan siz okuyucularımıza sunmaktan öğünç duyacağız. Kalın sağlıcakla.

 

 

1 Comment
  1. Mehmet AY says

    Şefik Bey, sağlıklı günler diliyorum…Hem hayatınız, hem de bilgi ve kültürünüz ile zenginleştirdiğiniz yazılarınızı keyifle okuyorum. İznik, Atatürk, Türkiye yakın tarihi vb birçok konudaki yazılarınızı keyifle okuyorum. Atatürk ile ilgili anıları içeren yazınızda olduğu gibi…Ama çok uzun aralıklarla yazıyorsunuz…Bu kadar seyrek yazmanız gazetenin yayın politikasından mı kaynaklanıyor yoksa sizin tercihlerinizden mi kaynaklanıyor bilemiyorum. Daha sık, belirli periyotlarla yazılmış yazılarınız okurlarınız için büyük keyif olacaktır. Yeni yazılarınızda görüşmek dileğiyle. Mehmet AY

Leave A Reply

Your email address will not be published.