İznikli müstahsiller, halde işlerini bitirince Eminönü’ne gelir, İznik otobüsünü Yeni Cami’nin merdivenlerinde beklerdi. Elindeki eşyası çok değilse de Galata Köprüsü’ne yönelir, bu arada kayıklarda satılan balık ekmek, yenmeden de geçilmezdi. Gres yağından hallice motor yağı kıvamındaki yağlarda pişmiş balığınızı yerken Hemen yanında peynir tenekesi içinde kabukları soyulmuş halde elma gibi tatlı soğanlar sizi beklemekteydi. Bu soğanlar ücretsiz ve de limitsizde. Soğanınızı tuza batırıp çatır çatır yersiniz. Aynı yerde bir çocuk bir bidona su koymuş, yanında da sabun ve peçete ile sizi beklerdi. Tabiki de ücreti mukabilinde. Sonra da Yalova İskelesine doğru yola devam edilirdi.
Eski Galata Köprüsü’nün üzerinde, belli aralıklarla sıralanmış çıkma balkonları vardı. Köprüde yürüyenler, bazen bu çıkma şahnişinlere yaslanıp birer cigara tüttürerek iskeleleri, Kızkulesi’ni, Üsküdar, Kadıköy sahillerini ve ilerilerde kıvrılarak uzanıp giden Boğaziçi’ni seyrederler, ardından da evlerinin yollarını tutarlardı.
Bu arada bir zamanlar İznik Belediye Başkanı Erdoğan Savaş’ın bu köprüye talip olduğunu da anımsamadan olmaz.
İznikli’ler de buradan, 5/6 Numaralı Adalar/ Yalova İskelesine inerdi. Gişelerden biletini aldıktan sonra da sağ taraftaki Uzun Ömer’in büfesine uğrayarak, İstanbul’a gelmişken bir milli piyango bileti de almadan olmazdı. Gemi saatine kadar da “Erzurum Çayevi’nde denize karşı çay içerek beklenirdi. Burası sabahçı Nargileciler kahvesiydi. Kimler uğramamıştı ki Faruk Nafiz Çamlıbel den Cemal Süreyya ya kadar. Zaman zaman İzniklilerin de eşyalarını da bir süreliğine emanet olarak bıraktığı yerdi.
Vapura adımını attığınızda ise sizi kor olmuş kömürlerin çıtırtısı ile buram buram tavşan kanı çayın kokusu karşılardı. Çay Ocağı kazanın da sıralanmış demliklerden doldurulmuş ince belli bir bardak çayı elinize alıp denizi seyretmek her şeye değerdi.
Adalar/Yalova vapurları en şaşaalı dönemini 1945’ten itibaren 1975 yılına kadar yaşadı. Daha sonraları yolcuları azalmaya başladı. Birçok vapur iskelesi de tarihe karışıp gitti. En meşhurları da Köprü iskeleleriydi. Vapurlar kömürlü ve kalkmadan önce burada duman saldıklarından çok insanın gözüne kurum kaçardı. Buharlı vapurların buhar düdüklerinin sesi şimdiki gibi madeni değildi melodili özel bir sesti.
Muhtemelen 1980’lere kadar vapurlarda lüks 1. ve 2. mevkiler salonlar vardı. Ve bilet fiyatları bu yerlere göre farklıydı. Ama, ailesi için bu fedakârlıktan kaçınmayan nice babalar, kısıtlı bütçelerini zorlamaktan çekinmeyerek, Pazar gezisini çoluk-çocuğunu rahat ettirme bahasına zorlarlardı. Genellikle uzun yolculuklarda (Adalar ve Yalova) masalar, tamamen aileler tarafından kapatılır ve yol boyunca bir şeyler yiyip içilirdi. O eski filmlerde görmeye alışık olduğumuz vapur müzisyenleri de eksik olmazdı.
Yaz aylarında işe gidip gelenlerin bazıları izdiham nedeniyle katlanır tabure bile taşırlardı. Vapurun çıkardığı dalgaları ve ufku seyretmek isteyen yolcularsa dış taraftaki banklarda yer kapmaya çalışırlardı. Yolculuk zamanına göre çevrenin bütün güzellikleri şafak, mehtap, fırtına, denizin sükûneti, yunusların atlayışı, martılar seyredilir; denizin iyot kokusu yakından duyulurdu.
Gece karanlıkta yolculuk gündüz yolculuğuna göre daima zordur. Yolcular karanlık tehlikesinin hiç farkında olmazlardı. Sis ve şiddetli lodos fırtınaları, tipi en şiddetli tehlike şartlarıydı. Sis daha çok sabah saatlerinde olurdu ve vapur yoldaysa devamlı buharlı vapur düdükleri sesi ve çan sesleri duyulurdu. Vapurlar da bazen en yakın iskeleye zorlukla varıp beklerdi.
. 1970’lere kadar Yalova- Çınarcık /Adalar’a gelen yolcular vapurların mevcut konforuna hiçbir zarar vermediler. Ancak 1970’lerden sonra yolcular, sebebi bilinmez zararlar vermeye başladılar. İnsanlar bu vapurlara hiç zarar vermeden, ayakta yolculuk etse dahi huzur ve güven içinde biner-inerdi.
Vapurların büfelerinde genellikle su, gazoz, çay, Türk kahvesi ve nane şekeri satılırdı. Bu vapurlardaki biletçileri de unutmamak lazım. Vapur içinde hem mevki hem de bilet kontrolü yaparlardı..
Vapur Yalova İskelesi ne halat attığında, hareketlilik de başlardı. Herkes bir an önce gemiden atlamaya hazırlanırdı. Gemi yanaşınca da koşturma başlardı otobüs / minibüslerde yer kapabilmek için. İznik Minibüsü yoksa Orhangazi ye gidebilmek için Bursa otobüslerine binilirdi. İzniklinin, yıllarca değişmeyen kaderiyle baş başa kalmak; yağmur da çamur da olsa İznik sapağında beklemek üzere.