ZİHNE / ZEKAYA SUÇ İŞLETMEK

0

Bütün psikoloji kitaplarını gözden geçirin zeka için genel olarak şöyle bir tanım yapılır.Ve denir ki; zeka bir problem çözme yetisi, istidadıdır. Bu yeti, bu istidat kimi nedenler yüzünden insandan insana değişir. Farklı seviyelerde olabilir.

Hatta öyle ki İbn Haldun” Coğrafya insanın kaderidir” der. Yani farklı coğrafyalarda bile bu soy farklılıklara rastlamak mümkündür.

Uzun yıllardır bu seviyeler psikoloji/psikiyatri kliniklerinde ölçülebiliyor bile. IQ testleri yolu ile.

Genel olarak: embesil, debil, tutuk normaller, normaller ve yüksek zeka sahibi olarak sınıflandırılır insanlar.

Otistik ve spastikleri ayrı bir konumda incelemek gerekir.

Birde duygusal zeka vardır.

Akıl başka bir şeydir.

Problem çözme istidatı da bana göre bir derece ve ölçü kazanır.Bir problemi çözme hususunda bir çok bileşenin bir arada olması, o problemin daha sağlıklı ve doğru bir biçimde çözülmesine, ortadan kaldırılmasına yada iyileştirilmesine yol açar.

Bunların en başında bilgi gelir. Çeşit çeşit bilgi edinme teorileri var. Ama ne var ki deneme-yanılma, gözlem v.s. yani duyularımız yoluyla edindiğimiz bilgiler. Bir de çok ilginç bir bilgi yolu özellikle Bergson’un üzerinde durduğu indisyolizm yani sezine.Eğer dindar bir kimse iseniz vahyi dikkate almak zorundasınız.

İslam’ın feraset dediği şey.

Bir akşam yine kalabalık bir misafir topluluğu içindeyiz.Bir ara dedim ki “Çok normal olarak bildiğimiz insanları dikkatle dinleyiniz; öyle ki bir süre sonra size gayet normal, gayet mantıklı şeyler anlatır gibi gelir. Ne var ki bu akış içinde paraloji dediğimiz saçmalama gibi bir şeyi yakalayabilirseniz, o kimsede ya zihinsel ya da ruhsal bir arıza var demektir, diyebilirsiniz.

Bizde çok şey bilmeye yönelik daima bir saygı ve hayranlık olmuştur.Bilgi insan ilişkisi sadece bilgi biriktirmek ve bu birikimi artırmak düzeyinde görülürse ortaya sıkıntılı durumlar çıkabiliyor.

Buna sakat bir bakış açısı diyebiliriz.

İşin daha da sakat bir yanı var. Nedir o peki? Bir olaya, bir nesneye siz zihninizdeki belli şablonlarla bakarsanız çok büyük ölçüde yanılırsınız. En azından o sizin doğrunuz olabilir.

Geri çekilmek, olaya analitik ve rasyonel bir biçimde bakmak, koşulları da dikkate alarak, karşılaştırmalı bir bakış açısı size daha doğru bilgiler verebilir.

Çok şey bilen insanlar bunu ne için yaparlar. Muhtemelen bu bilgi fazlası ile etrafındakileri ezmek ve sindirmek için.

Türkçemize Farsçadan geçen güzel bir terim vardır, malumatfuruşluk yani bilgi satmak.Görgüsüzlüğün haddi hesabı yok ki.Bazıları bunu parasını sağa-sola saçarak yapar; bazıları ise bilgilerini, aslında bu suretle her malumatfuruşluğun bir nevi hadfuruşluk; yani kendini satmaya dönüştüğünü bilmek lazımdır.Peki bu sağlıklı, özellikle de sağlıklı bir ruhsal yapıya sahip bir insanın yapabileceği bir şey midir. Çok ciddi sadizm denilen ruhsal bir rahatsızlıktır bu.

Bu ona zevk verir, haz duyar.

Bu tip bir insanın çok ciddi bir tedaviye ihtiyacı vardır.

Bilgi ile bilgelik ilişkisi bilgilenme sürecinin, insan tarafından kontrol altına alınmasını anlatır. Galiba maharet çok şey bilmekten ziyade, bildiğini iyi bilmek; ne için bildiğini bilmek ve farklı bilgilerle ilişkilendirebilmektir.Hayranlık verici budur.

Ana akım yargılar vasatlara tekabül eder.

Entellektüelin farkı burada ortaya çıkar. Entellektüeller ana akım basitlemelere meydan okuyan, yaygın doğruların eleştirisini yapabilen az sayıdaki bir grubu ifade eder.

Aslında entellektüel olmanın antolojik iddiası da budur.

İlgili, ilgisiz abur cubur bilgileri hafızasına yükleyen bir insan olsa olsa ZEKAYA KARŞI SUÇ İŞLEMİŞ BİR APTAL OLABİLİR.

Bu arada size ilginç bir kişilik olan ve Sakallı Celal olarak bilinen bir kimseden söz edeceğim.

Abdülhamit’in Bahriye Mektebi Nazırı Hüseyin Hüsnü Paşanın oğlu Celal Yalınız ekzantirik bir kişilik. Çok seçkin bir ailenin oğlu olmasına ve çok iyi bir eğitim görmüş olmasına rağmen Celal Yalınız bütün imkanları teperek, yer yer hırpaniliğe varacak ölçüde onarsızan bir hayatı seçti.

Maldan ve mülkten kaçtı.

Parayı sevmedi.

Kalendermeşrep entellektüel dünyasının birikimini yazarak değil, zeka ve mizahla yüklü ifadelerle işledi.

Sakallı olduğu için, Sakallı Celal lakabı ile anıldı.

Etrafınıza bakın, büyük büyük laflarla afra tafra eden insanları dinleyin. Hiç şüphe yok ki Sakallı Celal’in ifadesi ile “Bu kadar cehalet ancak okumakla olur” diye bilirsiniz.

İyi bildiğin bir şeyi anlatırsın, bilmiyorsan bilmiyorum demek senin değerini aşındırmaz.

Leave A Reply

Your email address will not be published.