YIKMAYIN

0

Sağlık yönünden İznik ilçemiz uzaklık itibariyle büyük merkezlerden biraz uzakta kaldığı için yıllarca sıkıntı çekmiştir. Pek çok insanımız özellikle hamile kadınlarımız bir sağlık kuruluşuna ulaştırılıncaya kadar canlarından olmuşlardır. Bu acıyı yıllarca hisseden biri olarak İznik’e bir sağlık kuruluşu yani iyi hizmet verebilecek bir hastane yapılması için uğraştım.

1980 yılı ihtilal öncesi şimdiki İstanbul kapı sağlık merkezinin yanındaki boş kısma küçükte olsa bir yataklı acil hizmet verebilecek tesisin temel atma noktasında ihtilalin gazabına uğradık. 1988’lerde hastane ve sağlık tesisleri için kurulan dernekte görev aldım ve 1989’da da 100 yataklı hastanenin yapımına başladık. O dönemde hem sağlık derneği başkan yardımcısı, hem İznik’in genel meclis üyesi ve hemde siyasetin önde gelenlerinden biri olarak faal çalışmalarımız sayesinde özellikle bu hastane meselesinde çok çalıştım. Programlı ve bütçe dışı olarak hastane yapımı başladığı için fazla yatırım bütçesinden faydalanamadı hastanemiz. Ama adım adım, gıdım gıdım hesabı 1997 yılında bitti ve hizmete açıldı. Bu uzun süre içerisinde çeşitli engellemelerle karşılaştık, yılmadık, geçte olsa hastanemize kavuştuk.

Anlatmak için artık “eski hastane” diyeceğim ama o bina 1999 depremini de yaşadı. Ondan sonrada hizmete devam etti. Çatlak, patlak, çökecek, bina hasar gördü, falan filan, bunların hepsi o güzelim hastaneyi kötülemek için uydurulmuş masallardır. Bu hastane 15 seneden fazla hizmet verdi, depremden sonrada 11-12 sene hizmet verdi, hiçbir sıkıntısı olmadı.

Ama hani adı bir defa çıktı, yenisini yapacağız, bunu yıkacağız diye tutturdular ve sonunda muratlarına erdiler diyelim.

Evet, eski Devlet Hastanesi 5 ayrı temel üzerine kurulmuş depreme dayanıklı yapılmış ve halende sapasağlam bir binadır. Siyaset “geçmişi kötüleme” olarak yapılınca işte böyle yüzlerce binlerce sağlıklı kullanışlı verimli eserler yok edilir. Millette bu siyasetçilerin ağzına bakar, zokayı yutar. Maalesef bu böyle devam etmektedir. Olan ülkemize olmaktadır. Bu köşeden defalarca yazdım, eski hastane sağlam bir binadır, onu başka bir hizmette değerlendirin, Bursa Tıp Fakültesine bağlayın, ek bir ünite olarak değerlendirilsin, madem yenisini yaptınız, bu eski binayı da başka bir hizmete sunun diye defalarca buradan seslendik, duyan olmadı, ya sesimiz çıkmıyor, yada duyması gerekenlerin kulakları sağır, duymuyorlar.

Son iki-üç haftadır “Eski Hastane” artık yıkılıyor. Evet bizzat binanın yıkımı başladı. Önce camları, çerçeveleri söküyorlar, iç kısımda daha neleri yıktılar bilmiyoruz ama yandaki Adliye binasından bu yıkımın güm-gümgüm diye seslerini duyuyoruz.

Orda çalışan işçiler “yahu ne sağlam bina imiş, yıkılmıyor” diye şaşırıp kalmışlar ve yıkım işinde de epey zorlanıyorlarmış.

Şimdi bu derece sağlam yapılı bir bina “çürük” diye yıkılıyor. Yani olay bu kadar basit. Öyle mi dersiniz?

“Geçmişe düşmanlık” diye bir anlayış var ülkemizde. Özellikle siyasilerimiz bunu çok yapıyor. Otuz sene kadar önce göl kenarındaki Belediye Moteli ve lokantası da sudan nedenlerle yıkıldı. 60 kişilik bir motel idi. Hele lokantası tarife sığmaz. Üç tarafı camlı gölü her yönü ile görebilen bir tesisti. Neden yıkıldı biliyor musunuz? Demokrat Partinin daha açıkcası Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın İznik Belediyesi’ne hediyesi olarak yapılmıştı. 27 Mayıs 1960’dan sonra 3 sene yeni hali ile öylece kaldı, sonra İznik Belediyesi 1963’de hizmete açtı. 20 seneden fazla hizmet gördü. Rahmetli Celal Bayar’a 1982’nin yaz sonlarında lokantanın bahçesinde bir dini bayramın 3. Günü yemek vermiştik. Bayar’da bu eserini o zaman ilk defa görmüştü.

Daha bunlara benzer pekçok eser “geçmişi çağrıştırıyor” diye yıkılıyor, imha ediliyor. Aslında bu fikir bizlere sonradan yerleştirilmiştir, kökene indiğimiz zaman “siyonist fikir” çıkar. Ve çok acıdır ki siyasal güçler bu gibi geçmişimizi hatırlatan eserleri yok etmeyi marifet sayar.

Evet geçen haftaki yazı başlığımızı tekrar edelim: Ne zaman adam oluruz? El cevap: Tavşan kavağa çıktığı zaman.

Hoşça kalın.

Leave A Reply

Your email address will not be published.