TASMALI KÖPEK

0

Türkiye’de hemen hemen her konuda kanunlar var. Örneğin Korumak amaçlı pekçok yasamız mevcut. Doğayı korumak, hayvanları korumak, insanlar yönünden çocukları korumak, hatta kadın ve kadın haklarını korumak… gibi.

Bu kanunların uygulanmasında zaman zaman çelişkilerde yaşanıyor. Bazende bu kanunlar pek uygulanmıyor. Yada hileli bir uygulama yöntemini hemen buluveriyoruz.

Yine bir örnek verelim: Kapalı alanda sigara içmek yasak. Bu insan sağlığı için kanunun temel ilkelerinden birisi. Ama biz millet olarak bu temel kuralı nasıl aşıyoruz birde ona bakalım. İlçemizde sayısı çok olan -yaklaşık ilçe merkezinde 100’den fazla kahvehane, lokal var- kahvehanelerin hemen önüne veya uygun ise arka tarafına bir sigara içme yeri yapıyoruz. Bu yeri de soğuk havalarda özel yapılı naylonumsu, kapılı, pencereli bölmeler ile kahveden ayırıyoruz, ama burası yine bir kapalı alan oluyorda kahvehane sayılmıyor.

Yada iş hanında kahvehaneden çıkıp iş merkezinin koridorunda gezerek yahut sandalye, koltuk -sigara içenlere mahsus- koyup sigaranı iç.

Şimdi bu işhanının koridorları sağlı-sollu iş yerleri olan bir yer. Ve çok katlı binalar bunlar ama o koridorlar sigara dumanından geçilmiyor. Tabii o koridorlarda işyeri olan sigaracılarda aynı şeyi yapıyorlar. Bunların pek çoğunda da havalandırma camları bile yok.

Sonuçta ne oluyor, efendim “Kahvehanede içilmiyor” oluyor. Böylece kanunun amacı aşılmış oluyor.

Bir başka örnek verelim: Köpekler, kediler. Özellikle Ayasofya’nın bahçesi, parkı, çini fırınları çevresi, eski hükümet konağı bahçesi ve ana yollar, hatta çarşı çevresi sokaklar. Buralar sahipsiz köpeklerin oyalandıkları yerler. Ve buralarda üç-beş adımda bir köpek pisliği. Hele şimdi sokakların çoğu bozuk, topraklı olunca kedilerde geliyor o toprağı biraz kazıp pisliğini yapıp üzerinide örtüyor -huyudur zaten- gelen geçenler bilmeden basıyor, yada araçlar gelip geçerken o kakalar tekerleklere bulaşıyor. Buyrun tertemiz İznik!

Bu çirkinlikleri gelen üç-beş turistde hemen cep telefonu ile belgeliyor. İznik, tarihi eserleri arasına medyaya yeni yeni tarihi eserlerde katılmış oluyor.

Bu pislik olayı göl kenarında daha da çok. Mahallelerde aynı. Hele birde mahallenizde hayvansever(!) varsa artık bu çirkin görüntülerin yanında köpeklerin gelen geçene, araçlara saldırıp havlamaları, koşuşturmaları çekilir olmaktan çıkyor. Gece-gündüz köpek havlamaları ile şehirdemiyiz, köydemiyiz yoksa dağdamıyız belli değil.

Bu çirkinliği yaratan köpeklerin çoğunda da boyun kayışı var. Halkımız bunlara “tasma” diyor. Tasma, hayvanın boynuna takılan kayışın zincirli halidir. Yani tasma ile köpek sahibinin zinciri elinde olanı yada o zincirin bir ucununda evde, bahçede bir yere bağlanmış hali tasmadır. Ama hayvanseverler, o köpeklerin boynuna bir kayış takıp başıboş bırakıyorlar. Görende onları “sahipli” sanıyor. Bu tam bir kanuna karşı hile yoludur.

Bu olumsuz tablo düzelmeli. Nasıl olacak? Gayet basit. Belediyeler bu köpekleri toplayıp “köpek evi”ne götürecek. Köpek evi her belediyede vardır, olmasa da yapılır. Bizde, belediyenin mezbahası olan yerde olacak idi. Şimdi ne haldedir, bilemem ama yasal zorunluluk olması gerekir. Bu hayvanlar orada barınacaklar, bakılacaklar ve dahi çoğalmalarıda önlenecek.

Böylece şehir içinde boynunda kayış olan veya olmayan başıboş köpek olmayacak.

Bu işin maliyeti falan yok. Bu bir yasal zorunluluktur. Bunlar olmaz ise ne olur?

İnsanlar ile köpekler bir arada yaşar. Kirlilik artarak devam eder. Çirkin görüntüler çoğalır. Köpek ısırmaları, köpek ve pisliğinden bulaşan hastalıklar, kuduz dahil çoğalır. Sağlıksız bir ortamda yaşarız.

Daha da ne olur? Valla onu şimdiden bilemem, insanlarmı köpek olur, köpeklermi insan olur, onu bilemem.

Ama köpeklerin insan olacağını sanmıyorum. Zira insanların pekçok “tasmalı”sını gördüğüm için köpekler insan olmaz diyorum.

Hoşça kalın.

Leave A Reply

Your email address will not be published.