SELAMSIZLAR BANDOSU

0

Selam vermek, selam almak yada selamlaşmak insanlar arası iletişimin, insani davranışların en güzel örnekleridir.

Türk toplumunda selamlaşmak hem töremizden kaynaklanan, hemde inancımızın önemsediği insanlar arası medeni davranışların önde gelenidir.

Tanımadığınız birine “selamün aleyküm” derseniz o size “Aleyküm selam” veya “ve aleyküm selam” diyecektir. Bu dinen “iyi dilekleri” sunma şeklidir. Merhaba deseniz de, günaydın deseniz de aynı niyetle, aynı anlayış içinde davrandığınızı ortaya koymuş olursunuz.

Efendim, “günaydın” demek Müslümanca değilmiş, peki nece imiş, o, o manaya gelmez imiş. Böyle artık abuk-sabuk diyebileceğimiz saçmalıklar tartışma olmaktan çıktı. Ama geriye dönüşü olur mu, olur, zaman zaman toplumların çeşitli modaları ortaya koyduğu yada pek çok saçmalığın “Moda” olduğu dönemleri yaşadık. Bakın son zamanlarda özellikle gençlerde bir sakal uzatma Modası var. Bunu inancından dolayı yapmıyor, onu şöyle birazcık yoklayınca anlıyorsunuz. Ama eh işte öyle bilsinler, yine benzeri sapıklık diyebileceğimiz “dövme” yaptırma modaları var. Koluna, ensesine, boynuna, kalçasına, beline daha bilmem neresine “dövme” yaptırıyor ve bunu bir meziyet sayıyorlar, Efendim bu da bir özenç imiş. Yine buna benzer saç kestirme modaları var. Bir bakıyorsunuz, başının bir tarafı sıfır numara saçlar kesilmiş, öbür tarafı uzatmaları oynu­yor, hatta özellikle hanımlarda bu moda yanında birde saç boyama renklerdirme, şekillendirme acayip şeyler neymiş “moda” imiş.

Bunların ruhsal yapı ile bağlantıları var. Şöyle adam gibi bi dam yada “Hanımkız” veya” hanımefendi” olacaklarına karşısındaki­ni şaşırtan, bazen komik tavırlar, bazen ne idüğü belirsiz şekiller halinde bir acayip görüntüler.

Böyle saçmalıkların ardından toplum olarak ciddi bir yara alıyoruz, bunlar mı geleceğin insanları, bunlar mı gençlerimiz diye inanmışlığımız yada güvenimiz sarsılıyor. Acaba diyorum, böyle bir aciplik içinde olana nasıl bir güven duyacağım. Olmuyor, olmuyor.

Keçi sakallı erkek, yada dudağının altına uzamış birkaç tane toy sakalı, pislik mi, yemek artığımı nedir o diye bazen seçemediğim için bakasım geliyor. Hani yaradanın yarattığı o güzelim çehreyi çirkinleştirmek için elinden geleni yapmış olanlar, ne bekliyorlar gelecekten yada karşılarındakilerden.

Neden böyle olduk. Bütün dünya milletleri böylemi. Böyle olsalar bile bizimde öyle olmamız gerekir mi, böyle bir aptalca şart varmı? Nereden başladık, nerelere geldik?

Selamın âdabını bilmeyen, öğrenememiş, öğretilmemiş insanlardan dövmesine, saçına, sakalına kadar oluşan bir toplumdan gelecekte ne bekleyeceğiz?

Toplumda o kadar çok kuralsızlık, bilgisizlik, görgüsüzlük var ki bunları nasıl düzelteceğiz, nasıl sağlıklı bir toplum ortaya çıkacak doğrusu merak ediyorum.

Mesele geliyor yetiştirmeğe, eğitime, ailelerin çocuklarına verebileceklerine, okulların öğrencilere verebileceklerine.

Ne yazık ki ailelerin çocuklarına verebileceği pek öyle ahlaki, edebi, dini terbiyeli bilgileri yok. Okullarda ise zaten yok. Olsa da hiçbir öğretmen veremez, zira müfredat dışı diye karşına olumsuzlaştırılmış mevzuat çıkar. Peki ne olacak?

Bakın bir ay sonra genel seçim var. Ne olacak bu seçim ile? Türkiye kendisini yönetecek 550 milletvekilini seçecek. Hiçbir siyasi meselenin edebinde, adabında değil.

Hepsi atma, tutma yarışında. Ve hepsi de maddi ölçüler kullanıyor. Tabii bu arada birbirlerine de verip veriştiriyorlar, iş oraya kadar gelmiş.

İki parti birbirine yakın vaatlerde bulunuyor, İktidardaki nereden bulacak diyor, yanlışların yarışıdır devam ediyor.

Demokrasinin beşiği diyebileceğim İngiltere de iki parti iktidara oynarlar. Biri işçi partisi, diğeri ondan biraz sağda olan demokratlar. Seçim beyannamelerinde biri diyor ki “ben işçi ücretlerine % 5 zam yapacağım, diğeri de diyor ki “ben işçi ücretlerine % 2,5 zam yapacağım yani biri yüzde beş zam yapacağım, diğeri diyor ki ben bunun yarısı yani yüzde ikibuçuk zam yapacağım. Aralarındaki fark yüzde yarım, yüzde bir bile değil.

Şimdi Türkiye bir yerlere uçmuş. Toplum ciddi boyutta gelir farkı olan insanların yaşama savaşı verdiği bir ortamda. Büyük bir geçim zorluğu yaşanıyor. Bu durum giderek te artıyor. Bunu yapanlar eh işte bir takım eklentilerle işi geçiştirmeğe çalışıyorlar, Karşısındakilerde farklı vaadlerde bulunuyorlar. Basın ise tam bir iktidar-muhalef ağız dalaşı. Ama bu ülkenin kaynaklarını, kullanımını, bir türlü araştıran, ortaya koyan yok. Niye böyle yada neden böyle oldu, deyip işin esasına girende yok.

Acaba diyorum, kendi kendime, insanlarımız selamdan başlayıp, saç , sakal, dövme filan modasına kendilerini kaptırıp toplum olarak büyük bir kesim kafayımı yedik.

Doğrusu bir kaos içindeyiz. Bu bir gerçek. Onun için bizi yönetenlerde aynı kaosu yaşıyorlar galiba.

Bence siyasette disiplinde kalmadı. Siyasi etik, insanın söz ve davranışlar yanında her şeyin kazanmak için mübah olduğu bir ortam haline dönüşmüş olan yerden ne bekliyoruz.

77 milyonda bir kişi “verin 400 milletvekili, başkanlık istiyorum” diyor. 76.999.999’da tartışıp duruyor. Başka yapılan bir şey yok. Hepsi bu.

Leave A Reply

Your email address will not be published.