ÖLÜM SESSİZLİĞİ

0

Vakti zamanında bir padişah hazine boşalınca vezirini çağırıp devletin gelirlerinin artması için yeni bir vergi salın demiş. Vezir -aman haşmetlim, ahali mevcut vergileri ödeyemiyor, yeni vergi salarisek hali nice olur dese de, emir padişahtan ferman çıkmış yeni vergi konulmuş. Millet, hali perişan, söylenip durmuşlar ama emir büyük yerden çaresiz boyun eğmişler.

Yeni vergilere rağmen devletin mali durumu düzelmeyince padişah tekrar vezirini çağırıp yeni bir vergi konulmasını emretmiş. Ne yapsalar fayda etmemiş yeni bir vergi daha konulmuş. Ama millet bağırıyor, çağırıyor, dinleyen yok, yeni vergide alınmaya başlamış. Aradan epey bir zaman geçmiş yine hesaplar düzelmeyince padişahın emri yeni bir vergi daha konulmuş.

Derken aylar geçmiş padişah milletin hali nedir diye vezirini çağırmış nedir durum demiş. Vezir -padişahım demiş, herkes hayatından memnun, gülüp oynuyor, kimsenin homurdandığı da yok, vergiyi de konuşmuyorlar demiş. Padişah -hemen demiş bundan sonra vergi falan olmayacak ilan edin demiş. Devamla zira ahalinin artık bizleri dinleyecek sabrı kalmamış demek demiş.

Nerden geldi bu fıkra aklıma?

Şu yenilenecek seçimlere bir hafta-on gün kalmadı bile kimsenin umurunda değil seçim, meçim. Herkes çekilmiş kendi kuytusuna kendi alemini yaşamaya çalışıyor.

Hatta şöyle diyeyim, köylerimizde akşam-yatsı derken kahveler boşalıyor, erkenden herkes evine gidiyor. Dahası zaten kahveye diye çıktığı zaman kahvenin dışından şöyle içeriye camlardan bir bakıp -kendi kendine kimin yanına oturursam bana bir çay söyler diye hesap yapıyor. Demek erken dağılmanın nedeni çay parası.

Evet iş oraya kadar düştü demek. İki üç sene önce idi, bir köyün kahvecisi tanıdığım olduğu için eh az çok oradan da harçlık gelir demiştim. Ne gelmesi amca dedi. Hepsi zeytine yazdırıyorlar ama iki senedir zeytinde yok. Çetele yükseldi, diyordu.

Şimdi bu seçim olacak. Nasıl olacak da ne olacak kimsenin ilgilendiği de yok, sorguladığı da yok.

Demek iş padişahın koyduğu yeni vergilere benzer olmuş. Kimsenin umurunda değil.

Gerçekten son zamanlarda toplum sanki sessiz, cansız, umursamaz, takatsız ne bileyim sanki yokmuş gibi bir sessizlik içinde. İznik’e bakıyorum, çarşı pazar piyasa hareketsiz. Esnaf birkaçı bir araya gelmiş çay sohbeti bile yapamaz gibi donuk donuk oturuyorlar.

Son bir hafta hareket olurmu, neler değişir, neler gündeme oturur onları bilemeyiz. Yanlız bilinen bir gerçek var ki Türkiye’de her geçen gün şu nalet olası terör can alıyor. Bunu öncelikle durduracak bir otoriteye ihtiyaç var.

Orta-doğu kan gölü, komşumuz hatta komşularımız alev alev yanıyor. Dünya ateşi söndürmek için elini oynatmaz iken süper güçler ortamı buldular gövde gösterisi yapıyorlar. Bazı Avrupa ülkeleri de mülteci akınını Türkiye’de tutmak istiyor. “Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne baştan beri girmesini istemedim” diyen Alman Başbakanı Merkel bile acele Türkiye’ye gelip, para verelim, mültecilere siz bakın, bize gelmesinler diyebiliyor.

Yani orta doğunun enerji kaynaklarını herkes istiyor da insanlarını kimse istemiyor. Türkiye ise sınır komşusu birde yol geçen hanı olmuş taaa peşmergelerden beri kabülümüz. Hatta Akdeniz de kaçakların çıkış noktası olduk. Avrupa’ya uzanabilen sığınıyor, uzanamayan Akdeniz’de boğuluyor.

Şimdi herkes çaresizlik, sessizlik içinde. Hani ölü toprağımı örtüldü bu insanların üzerine diye bir laf vardır. Hah işte öyle.

Ötelere gitmeye gerek yok. Herkes kendisinden alsın ölçüyü.

Kısacası can yok, canlılık yok. Tabii para bol olanları bunun dışında tutuyoruz. Onlara lafımızda yok.

Neyse gün ola harman ola.

Hoşça kalın.

Leave A Reply

Your email address will not be published.