MÜZEYYEN SENAR

0

Türk Sanat Müziğinin büyük icracılarından, uzun yaşamının(1918-2015) çocukluğunda başlayan ses sanatçılığı nerede ise 70 seneyi aşmış sahne ve müzik sunumu, doyumsuz sesi, değeri tartışmaların çok üzerinde olmuş sesi kadar insanlığı ile örnek olmuş bir Müzeyyen Senar geçen hafta hayata veda etti.

Sanat Dünyası ona son yolculuğunda eşlik etti. Basın, televizyonlar günlerdir ondan bahsediyorlar. Ve bir Müzeyyen Senar diye daha yıllarca onu hasretle, rahmetle anacaklardır.

Müzeyyen Senar, Bursa’nın, Keles’in köyündendir. Çocuk yaşta, güzel sesi, müziğe olan eğilimi keşfedilmiş, İstanbul’a götürülmüş, sanat dünyasının eğitimine orada devam etmiştir.

1930’lu yıllarda Atatürk’ün huzurunda şarkı söyleme onurunu yaşamıştır. Herhalde Safiye Ayla’dan sonra Ata’nın huzurunda Türk Sanat Müziği seslendiren son sanatçı olmuştur.

İstanbul radyosunun açılışı ile radyoda şarkıları hemde canlı olarak seslendiren sayılı sanatçılardan biridir. Tabii o yıllarda ses kaydı almak, ses bandı gibi bugün için artık modası geçmiş cihazlar yok. Onun için radyo yayınları canlı yapılırmış.

Geçtiğimiz pazar günü gecesi bu yazımızı kaleme alırken NTV televizyonu herhalde 1998’lerde kayda alınmış Rumeli Konserini yayınlıyordu.

Klasik Türk Müziği eserlerinden Rumeli türkülerine uzanan pek çok sanatçının sahneye çıkarak eşlik ettiği çok özel ve bir o kadar da güzel olan konserini de büyük bir zevk ile izledim.

Müzeyyen Senar’ı, radyo, televizyon konserlerinden başka sahnede de defalarca izleme şansını buldum. Hatta 20 sene kadar önce Keles ilçemiz şenlikler düzenlemişti. Uludağ’ın o yeşilliği içinde, selviler arasında sahne düzenlenmiş, doğal tribün gibi ağaçlıklarının arasında, piknik masalarında rahmetliyi son kez sahnede izlemiştim.

Keles Belediye başkanı anlatmıştı: Müzeyyen Hanımı davet etmiş, o da memnuniyetle bu daveti kabul edip gelmiş ve o konseri de izlemiştim. Başkan İbrahim Bey bu konser için Müzeyyen Hanıma birazda sıkılarak ücret konusunu açınca, Müzeyyen Hanım o dobra dobra konuşması ile – “Başkan, bak oğlum, insan evinde şarkı söylerken para ister mi? Bir daha duymayacağım, yoksa seni pataklarım” demiş. İbrahim başkan “ima ettiğime bile pişman oldum” demişti.

Belkide bu yüzden ileri yaşına rağmen o çevresinde hep “Abla” olarak kaldı.

Doğruluk derecesini bilemiyeceğim ama Müzeyyen Senar’ın bizde (bende) çok özel bir yeri vardır. Anlatacağım bu olayı rahmetli bir radyo sohbetinde dile getirmiş.

Radyo spikeri soruyor: Sahne hayatınızda öyle çok değişik, farklı olaylarla karşılaştınızmı diye. Müzeyyen Hanım anlatıyor: “- 1940’lı yıllarda bir gece o zamanın en meşhuru olan Küçük Çiftlik gazinosunda başıma geldi.

O zaman yüz-yüzelli kişiyi barındırabilen Küçük Çiftlik gazinosunda her gece olduğu gibi sahneye çıktım. Çıktım ama salon bomboş. Bu da ne diye şaşaladım. Şarkı söyleyerek sahneye çıkmıştım, salonu boş görünce afallayıp şarkıyı bile yarım bıraktım. O da ne ön masada iki kişi bir masaya oturmuş, şef garson yanlarında ayakta duruyor.

-Devam edin, devam edin Müzeyyen Hanım sizin için geldik sözleri geldi, ister istemez şarkıyı tamamladım ve bu 2 müşterimiz beni masalarına davet ettiler. İlk sözleri –biz yabancı değiliz, Bursalıyız, İznikliyiz oldu.

Masaya bende oturdum. Saz heyeti beni bekliyor, şef garson bana da masada yer açıyor, bir acaip durum ama her şey sakin ve büyük bir saygı içinde.

Bu iki müşteriden bir olan Mehmet Bey söze başladı. “Biz İznik’in İnikli Köyündeniz. Bana İznik’te Mehmet Çavuş derler, İstanbul’da da Beyoğlu saz söz aleminde Alyanak Mehmet, Altındiş Mehmet derler. Arkadaşıma da Çakır derler. Adı Selim ama herkes ona Çakır der.

Biz dün akşam geldik, kapıdaki kravatlarınız yok diye bizi almadı. Bizde bugün gördüğünüz gibi kravatlarımızı taktık, şehirli olduk, kapılar açıldı. Baktık salon boş, aslında fasıl dinlemeyi çok severiz, onun için erken gelmiştik. Biraz erken gelmişiz sonra hemşehrili kızımıza bir sürpriz yapalım dedik. Müdür-patron derken uygun bir fiyata salonu kapattık, öteki sanatçılara da fasıldan sonra gitsinler dedik, garsonları da aynı şekilde gönder dedik patrona, böylece hesap bize uygun geldi.

Bizde seni dinlemeyi çok istiyorduk. Sizi yakından tanıyan Bursa’da doktor arkadaşın anlatımları da bize cesaret verdi. Kusura bakma böyle bir sürpriz yaptık. Bu anlatımlarından sonra her ikisinin ellerinde öptüm ve onların istediği şarkıları söyledim.

Sahne hayatımda bu geceyi unutamam.”

Ben bu anıyı bizzat duymadım, dinlemedim. Babamın ölümünden sonraki senelerde bana duyanlar anlatmıştı.

Evet babamda, Çakır amcada, Müzeyyen Senar’da rahmetli oldu. Ruhları şad olsun.

Geriye kalan hoş bir sada. İşte hayat bu.

Hoşça kalın.

Leave A Reply

Your email address will not be published.