İKLİMLEME

0

Bilinen dört mevsim vardır: İlkbahar-yaz-sonbahar-kış.

Evliya Çelebi, İznik için “Beş mevsimin yaşandığı yer” der. İster dört olsun, ister beş olsun, fark etmez ama bu sene fark edecek gibi. Şubat ayı mevsim normallerinin çok çok üzerinde sıcak geçti.

Mart ayıda sıcak başladı.

Kış, kışlığını yapmaz ise çiftçi için o sene “boş” geçer. Kış mevsiminin ortası şubat ayıdır. Mart ise mevsimlerin dönüşüm ayıdır, kış bu ayda biter, bahar bu ayda başlar. Hatta mart ayı için iki söz vardır: Mart kapıdan baktırır, kazma-kürek yaktırır.

Diğeri de martın 15’i kış, 15’i yaz derler. Yani mevsimlerin dönüşümü.

Dahası mart ayında gece-gündüz eşitlenir, sonra gündüz uzamaya başlar.

Diyeceğim o ki şubatta tabiat uyandı, ağaçlarda gözler kabardı.

Bazı meyveler çiçek bile açtı. 18-20 dereceye yükselen sıcaklık tabiatı uyandırdı. Mart ve nisan aylarında soğuklar olacak, işte, bu sene yine ürün yok, yandı diye ağlama günlerimiz yaklaşıyor.

Ne yapalım elden birşey gelmez.

*****

Mart ayının bir başka özelliği de “Dert” ayı olmasıdır. Eskiden bütçe yılı mart ayı ile başlardı, şimdi bütçe yılıda ocakta başlıyor. Mart ayında vergiler, borçlar, Devletin para toplama ayı idi. Vatandaşında vergi ödeme derdi yoğunluk kazanırdı. Şimdi, vergi yükümlüsü her ay vergi ödüyor. Mart ayının yükünüde ocakta çekiyor. Yani eskisi gibi pek fazla yükü yok.

*****

Mart ayının bir özelliği de darbelerin, muhtıraların yaşandığı aydır.

31 Mart Vakası önemli bir olaydır.

Hele hele 12 Mart 1971 muhtırası Türkiye için çok çok önemli bir olaydır. Türk Silahlı Kuvvetleri adına yapılan bu ihtilal girişimi ile Demirel hükümeti istifa ettirilmiş, yerine silahlı kuvvetlerin himayesinde derme-çatma hükümet kurulmuştu. 27 Mayıs 1960 İhtilalinin ağır etkisi ile Türkiye’de demokrasi bir kez daha darbe almıştı.

12 Mart muhtırasından sonra Türkiye 12 Eylül 1980 dönemine kadar koalisyonlarla idare edilmişti.

Bu darbelerin, muhtıraların Türkiye’ye çok zararı oldu. Bugün bile dolaylıda olsa o zararların olumsuz etkilerini yaşıyoruz.

70’li yıllarda sık sık öğrenci olayları oluyordu. Okulda tek dersim kalmıştı, bu yüzden sene kaybetmiştim. Şubat 71’de sınava olaylar nedeni ile geç girebildik.

Sonuçlar açıklandığında martın sonlarına yaklaşmıştık, okulu bitirmiştim ama diploma veya çıkış belgesi almak için okuduğum İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi idare merkezine zor girdim. Üniversite kapalı idi, içeri öğrenci almıyorlardı, kapıdaki polisler İstanbul Belediyesi binasının arka taraflarında olan Ankara Vi medresesine gitmemi söylediler, gidip buldum, telefon irtibat bürosu imiş. Oradan telefon irtibatı ve üniversitenin yan giriş kapısından işaretlerle çağrılarak içeri girebildim. Bir saatlik “çıkış belgesi” işlemi için tam üç gün uğraştım. Sonrada Ankara Vi medresesinden çıkış belgesini alabildim ama bir nisan yedek subay sevkiatına yetişmediği için askerliğime de bir yıl sonra bir Nisan 1972 de başlayabildim.

Hatta o zamanlar espiri yaptık: Bunca yıl okuduk, medreseden mezun olduk diye.

Tabii ki 12 Mart 1971 muhtırası beni hayata bir yıl geç başlattı.

Kimbilir daha kaç bin kişi benim gibi bu muhtıralardan, ihtilallerden zarar görmüştür.

Hani mart ayı deyip geçmeyelim. Falcılık falan değil ama bu senede mart ayı Türkiye için zorlu geçecek.

İklimler gibi dengelerin bozulduğu bir dönem yaşıyoruz.

Dileriz şu güneydeki komşu olayları durulur, bir düzene girerde, az zararlı bir şekilde mart ve sonraki ayları aşarız.

Hoşça kalın.

Leave A Reply

Your email address will not be published.