Bilgi ile iyileştirme: Bibliyoterapi

0

Bundan bir süre önce bir dostuma bibliyoterapi hakkında bir iki söz etmiştim.

Şimdi bu hususta daha geniş ve ayrıntılı bir şey yazmayı düşündüm.Doğan Hızlan bu konu üstüne bir iki yazı yazdı.

Öte yandan Müge Yılmaz’ın hazırladığı bir tez birincilik ödülü kazanıyor.Bir kütüphaneci olarak bu konuya ilgisiz kalamazdım.

Bu işe önce küçük bir anektod ile başlayalım.

Yıllar önce Çorum Halk Kütüphanesindeyim.Bir ara Allah(c.c.) rahmet eylesin Ord. Prof. Dr. Süheyl Ünver geldi. Bir arada olduğumuz bir sırada küçük bir öykü anlattı.Bir ev, bir kaç arkadaş birlikte kalıyorlar.Arkadaşlardan bir tanesi bir odada, kitaplar, dergiler, gazetelerle birlikte.Bir başka arkadaşı kapıyı açar; “gel dışarı çıkalım, hava çok güzel, gezeriz. Öte yandan arkadaşlarla birlikte oluruz, neşemiz artar” der.

Odada kitapları ile birlikte olan kimse yanıt verir “-Siz gidin, ben en iyi dostlarımla birlikteyim” der.

Süheyl Ünver’i bu ülkenin insanı nasıl unutabilir.Resimlerini, minyatürlerini, tezhiplerini, kitaplarını, yazılarını.

Ne yazık ki bende yanlış hatırlamıyorsam bir kitabı var.

Şimdi bir noktaya değinmeden geçemeyeceğim.Oku diye başlayan bir kitabın ve o dinin müntesipleri olarak çok az okuyoruz. İlk Türkçe eserlerden biri olan Yusuf Has Hacip’in “Kutodgu Bilig”in bir yerinde şöyle der: Anlayışlı olan anlar, bilgili olan bilir, bilen ve anlayan her vakit dileğine erişir. Ey bilgisiz, git hastalığını tedavi ettir.;ey mesut alim bilgisizliğin ilacını sen söyle.

Kütüphaneciliğin tarihinden söz edecek değilim. Zaten buna gerekte yok. Fakat bir iki şey söyleyeceğim.Eski Mısır’da Teb şehrinde bir kütüphanenin kapısında “Kitap ruhun ilacıdır” der. Benzer bir Atasözünü Japonya’da görürüz: “Kitap zekanın ilacıdır”. Nasıl olmasın ki. En güçlü, en kudretli ilaç. Yine eski Yunan’da bir Kütüphanenin kapısında “kitap ruhu iyileştirir” diye yazar.

Romalılar, hastaların kitap okumasının akıl sağlıklarını iyileştirmesine katkısı olduğuna inanmaktadırlar.

Bunların yanında dünyanın bilinen ilk hastaneleri olan Asklepion’larda da kütüphaneler bulunmaktadır.

Dönemin ünlü hekimlerinin yetiştiği bir tıp okulu olan, suyla ve daha bir çok yöntemle tedavi uygulayan, girişinde ” Ölümün girmediği yer” yazan ve dünyanın ilk psikiyatri hastanesi olarak da tarihe geçen Bergama Asklepion da bir kütüphaneye sahiptir.(Yunanlı Tarihçi Diodoros ve Menekay)

Kitapların tedavide kullanımı ile ilgili en eski kayıtlardan biride ortaçağda görülmektedir.1272 yılında Kahire’de Al-Mansur Hastanesi’nde Kur-an tıbbi tedavi yöntemi olarak kullanılmıştır.

Benjamin Rush 1802-1810 da bibliyoterapi kullanımını tavsiye eden ilk Amerikalı oldu.(Rubin 1978)

Diğer bir Amerikalı doktor John Minson Galt 1846 da bibliyoterapi üzerine yeni ufuklar açan bir makale yazdı.Ama onun en iyi bilinen metni 1853 de yazdığı akıl hastaları için okumanın yaralarının beş sebebini listeleyen “Okuma Üzerine Tepki Ve Delilik İçin Eğlencedir”(Rubin, 1978)

Bibliyoterapi’nin gelişimi 1. Dünya Savaşı’nda hız kazandı.

1923 de Kütüphane şefi olan Sadi Peterson Delaney, Alabama Eyaleti Askeri Hastanesi’nde kitapları, gazeteleri psikolojik ve fiziksel rahatsızlıkların tedavisinde kullanır.

1928 de Dr. William K. Menniger yazdığı bir psikiyatri kitabında, bibliyoterapinin amaçlarını, tedavi planında nasıl uyguladığını ve nasıl reçete edilmesi gerektiğini anlatır. İlk en çok satan kitaplardan biri olan psikolojik sorunlarla baş etmeyi anlatan “İnsan Aklı” kitabını 1945 de yayınlar.1950 ve 1960 larda biraz daha fazla ve anlamlı yayınlar üretir. 1949 yılında Caroline Shrodes, doktora tezinde bibliyoterapinin temellerini ortaya koyar. Shrodes’e göre tıpkı klasik psikoterapi’de olduğu gibi;

1- Özdeşim kurma: karakterlerle ve olaylarla

2- Yansıtma: kendini başkalarında görmek

3- Katarsıs/arınma:okuyucunun kitaptaki olayları kendi başına geliyormuş gibi düşünerek bu duygulardan arınması, rahatlaması olgusu

4- İç görü kazanma:aitlik hissinin yaratılması, güdülerin duygusal farkındalığı gibi basamaklardan oluşur.

Liz Brewster bibliyoterapisini 3’e ayırır;

1- Kendi kendine Bibliyoterapi

2- Yaratıcı Bibliyoterapi

3- Resmi olmayan Bibliyoterapi

Konfüçyüs’e sormuşlar “-üstad ne istersin” diye. Oda “-kitap dolu bir evde, çiçek dolu bir bahçe isterim” demiş.

Çok güzel ve anlamlı bir atasözü vardır.”İnsan insanın zehrini alır” derler.

Şimdi Konfüçyüsü daha iyi anlıyoruz.

Öyle ki çok önemli olan ve bugün tıpta da önemli ölçülerde kullanılagelen bu yazımı bie kez daha yayınlamak ihtiyacı duydum.

Öyle ki Montaigne” Denemeler” inde Allah (c.c.) benim canımı lahana bahçesinde alsın diyor. Güzel bir temenni. Yani bir işle, bir meşgale ile uğraşırken demek istiyor. Bende bütün hayatım boyunca olduğu gibi kitap, dergi ve gazetelerin içinde ölmek isterim. Bu beni çok mutlu kılar.

Çünkü Allah bu kulunu hala bir şeyler öğrenmek için çalışırken, buna tanık olsun isterim.

Ve bu dünyaya, bu güzelim dünyaya gülümseyerek ve MERHABA diyerek gitmek isterim.

Yaptığım her şeyi, çiçek açan tomurcuğa, kuşlara,mis gibi kokan çiçeklere adıyorum.Çünkü her şeyi onlardan aldım ve yine onlara bırakıyorum. Çünkü onların, yani bu güzelim dünyanın, hayat ateşinin ürünü onlar.

Leave A Reply

Your email address will not be published.